MB neden faiz indirimini kısa kesti?

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Salı günü Merkez Bankası politika faizini 25 baz puan düşürürken faiz koridoru olarak adlandırılan gecelik borç verme (%9.0) ve borç alma (%5.0) faizlerinde bir değişiklik yapmadı. Piyasa beklentileri ise iki faizden birinin veya her iki faizin birden de düşürüleceği yönündeydi. Bu gerçekleşmedi. Esasen, bir önceki toplantı özetinde "önümüzdeki dönemde, finansal açıdan gerekli görülmesi halinde politika faizinde ve gecelik borçlanma faizinde ölçülü bir indirimin gündeme alınabileceği ifade edilmiştir" şeklinde bir açıklamada bulunarak piyasa beklentilerini yönlendiren MB'nın kendisiydi.

Bu ay MB'nın faiz indirimleri konusunda daha agresif olabileceğini düşündüren bir kaç gelişme de söz konusuydu. Birincisi, FED'in (ve dolayısıyla diğer merkez bankalarının da) değil orta vadede, uzun vadede bile para musluklarını kısma gibi bir niyetlerinin ortaya çıkmış olmasıydı. İkincisi, Kasım ayı enflasyonunun düşük çıkmasıyla enflasyon endişelerinin 2. plana atılmış olmasıydı. Diğer bir gelişme de, ay boyunca sepet kurda belirgin bir baskı oluşmamış olmasıydı.

Peki, Merkez Bankası politika faizinde "sınırlı" sayılabilecek bir indirime giderken, neden geçen ay indireceği yönünde kuvvetli sinyaller verdiği borçlanma faizini sabit bırakmayı ve açıkçası orta vadede politika faizinde kademeli indirimlere de kapısını kapatmayı tercih etti? Bu sorunun cevabını MB karar açıklamasında "yıl ortasından itibaren uyguladığı destekleyici likidite politikasının ve risk iştahındaki göreli iyileşmenin etkisiyle son dönemde güven endekslerinde ve kredi büyümesinde kayda değer bir artış gözlendiğini" belirterek  ve önümüzdeki dönemde iç talebin büyümeye daha fazla katkı yapacağını vurgulayarak vermiş gözüküyor.

Açıkçası, ben Türkiye ekonomisinin henüz MB'nın iddia ettiği gibi güçlü bir canlanma dönemine girdiğini düşünmüyorum. Şu anda elimizde sadece Pazartesi günü yayınlanmış olan Kasım ayına ilişkin "tüketici güven endeksinde" görülen artış var. (Kasım ayında kapasite kullanımının son 9 ayın en düşük seviyesine gerilemiş olduğunu da hatırlatayım.) Kredi kullanımında ise, evet son haftalarda az da olsa bir kıpırdanma söz konusu. Kredi faizlerinde de gerileme olduğu muhakkak ancak faiz marjlarının 2 sene önceye göre hâlâ çok yüksek olduğu da bir gerçek. (Bu durumda tahsili gecikmiş alacaklar ve karşılıksız çeklerde görülen kıpırdanmanın da bir etkisi olabilir. Ayrıca, son 3 haftadır ticari kredi faizlerinin artmakta olması da dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme.) Her ne kadar, son bir ayda bono portföylerini 4.5 milyar azaltarak bu kadar TL kaynak yaratmışlarsa da, bankaların TL kaynak yaratmak konusunda çok agresif oldukları da söylenemez. Öte yandan, artık ROM sayesinde TL kaynak yaratma imkanı yok. Bunun yerini alması beklenen swaplarla TL yaratmada ise son aylarda belirgin bir düşüş var.

Bu son noktadan hareketle, acaba MB TL faizlerin büyüme hedefi (%4) ve döviz arz-talebi bakımından bir denge (break-even) noktasına geldiğini mi düşünüyor? Önümüzdeki dönem büyümenin neredeyse tamamen iç talepten geleceği, bunun da cari açıkta ister istemez yeniden bir hızlanma (=yabancı kaynak talebinde artış) anlamına geleceğini de unutmayalım. Sonuç olarak, MB ekonomideki ısınmadan daha çok, döviz dengesini gözeterek faiz indirimini kısa kesmiş olabilir. Burada, "ama MB zaten TL'nin zayıf kalmasını istemiyor mu?" gibi bir soru duyar gibiyim. Evet, MB genel anlamda TL'nin zayıf kalmasından yana ama döviz dengesinin kontrolü kendinde kaldığı sürece.

Tüm yazılarını göster