MB hazirandan sonra ekonomide yavaşlama bekleyişinde

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Merkez Bankası, cari açığın büyümesini, iç talebi frenleyerek önlemeye çalışıyor:

İç talebi frenlemek için faiz oranlarına dokunamadığı için, bankaların kredileme imkanlarını sınırlayıcı tedbirler almayı sürdürüyor.

Bankaların kanuni karşılık oranlarını artırmaya geçen hafta da devam etti.

Vadesiz ve bir aya kadar vadeli mevduatta zorunlu karşılık oranlarının 1 puan daha artırarak yüzde 16'a yükseltti.

Döviz mevduat hesaplarında 1 yıldan az vadeli mevduatın zorunlu karşılığı 1 puan artırarak yüzde 12 yaptı.

Bilindiği gibi bankalar Merkez Bankası'na yatırdıkları zorunlu karşılıklardan faiz alamıyor. Buna karşı Merkez Bankası bankalara yüzde 6.25 faiz ile istedikleri kadar kredi açıyor.

Kanuni karşılık oranlarını artırarak Merkez Bankası'nın piyasadan çektiği para 19 milyar TL. Buna karşılık bankalara faiz ile kullandırdığı para da 19 milyar TL.

İyi de acaba Merkez Bankası kanuni karşılıkları artırınca bankalar gerçekten ekonomiye daha az mı kredi akıtır oldu?

Geçen yıl sonundan bu yana TL mevduatın krediye dönüşüm oranı azalmadı arttı. Yüzde 81'lerden yüzde 85'lere yükseldi. Döviz mevduatın döviz kredisine dönüşüm oranı yüzde 52'lerden yüzde 59'lara yükseldi.

Mevduat artışı yüzde 7'lerde iken, kredi artışı yüzde 11'lerde dolanıyor.

En son ithalat rakamları ve cari açık rakamları artışın sürdüğünü gösteriyor.

Bu durumda Merkez Bankası'nın uygulanan politikaları gözden geçirerek, tedbirlerin işe yarayıp yaramadığını izlemesi gerekir.

Merkez Bankası'ndan, zorunlu karşılıklarda yapılan son artırımdan sonra yapılan açıklamada ise, uygulanan politikanın ve alınan tedbirlerin, hazirandan sonra netice vereceğine işaret edilmektedir.

Merkez Bankası açıklamasında deniliyor ki, "Merkez Bankası'nın kasım ayından bu yana aldığı tedbirlerin yılın ikinci çeyreğinden itibaren krediler ve iç talep üzerinde etkilerinin belirginleşmesi beklenmektedir. Bununla birlikte kurul, iç ve dış talebi dengeleyerek makro finansal riskleri azaltmak için kısa vadeli yabancı para ve Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarının sınırlı oranda artırılmasının faydalı olacağı değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu değerlendirmeler doğrultusunda kurul, fiyat istikrarına ve finansal istikrara ilişkin risklerin azaltılması açısından; düşük düzeyde politika faizi, geniş faiz koridoru ve yüksek zorunlu karşılık oranlarından oluşan politika bileşiminin sıkılaştırıcı yöndeki etkilerinin yakından izlenmeye devam edilmesinin ve gerekli görüldüğü takdirde aynı doğrultuda ilave tedbirler alınmasının uygun olacağını belirtmiştir."

Bugüne kadar açıklıkla tartışılmayan şudur: Cari açığı (döviz açığını) küçültmek için, iç talep ne kadar sınırlandırılabilir? Büyüme ne kadar aşağıya çekilebilir? Başka ülkeler büyümeyi artırmak içim çırpınırken, Türkiye'nin büyümeyi frenlemesi doğru mudur?

Acaba sorunun temeline inme cesareti ne zaman gösterilecek?

Tüketimi sınırlamanın hedefi nedir? İç tüketimde döviz girdisinin fazlalığıdır? Döviz girdisinin fazla ise tüketimi kısmak yerine bu fazlalığın nedenlerini ortadan kaldırmak daha doğru olmaz mı?

İç tüketimde döviz girdisinin fazlalığının nedeni hızlı büyüme değil, ucuz dövizdir. Ucuz döviz hem doğrudan ithalatı artırmakta hem de ülkede üretim yapısını bozmakta, her türlü üretimde döviz girdisinin payını artırmaktadır..

Merkez Bankası doğrudan döviz girmesin diyerek faizi aşağıda tutmayı sürdürürken, ithalatı aşağıya çekmek için iç tüketimi kredileri daraltarak frenleme politikasını ne süre uygulayabilir? Böyle bir politikanın sürdürülebilirliği var mıdır?

Bunları açıklıkla tartışmalıyız. Bunlar veri-emri vaki kabul edilince boş yere zaman harcanıyor.

Tüm yazılarını göster