Markus Merk, phantom kamera ve diğer konular

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Yayın ihalesinde şartlarını zorlayarak Türk futboluna hatırı sayılır bir kaynak aktarmayı taahhüt eden yayıncı kuruluş, yeni dönemde farklı bir rota izleyeceğini de yeniden yapılandırdığı yayın politikasıyla belli etmişti. Erman Toroğlu'nun fırtınalar koparan ayrılığı sonrası yerini doldurmak üzere stüdyoda yerini alan Markus Merk; Almanya'da 6 kez "yılın hakemi" seçilmiş, 97'de Kupa Galipleri Kupası, 2003'te Şampiyonlar Ligi gibi büyük organizasyonlarda final yönetmiş bir hakem olarak otorite boşluğunu doldurdu. Ligimizin kısır çekişmelerinden uzak, Alman disiplini içerisinde yetişmiş ve kariyeri parlak bu ismin söyleyeceklerine ilk haftalarda hepimiz kulak kabarttık, ilgiyle dinledik. Ancak zaman içerisinde "hakem her pozisyonda haklıdır" eksenine kayan yorumları ve özellikle son oynanan Trabzonspor - Beşiktaş maçında tartışmalı pozisyonlara getirdiği farklı(!) bakış açısından sonra etrafımda Markus Merk'e yönelik serzenişleri çok fazla duyar oldum. Teofilo ile İbrahim Toraman arasında cereyan eden pozisyonda atılmış bir tokat, yenmiş bir yumruk, patlayan bir dudak ve devamında kavga noktasına varan gerginlik yaşanmışken Merk'in "iki futbolcuya da sarı kart gerekir" demesi bu kez saygıyla değil gülerek karşılandı. En azından benim çevremde gözlemlediğim tepkiler bu şekilde. "Sana tokat atana diğer yanağını uzat" mottosu nice değerleri öğütmekte olan endüstriyel futbola ne şekilde adapte edilebilir bilemem ama tekmeye tokada cevap vermek bizim "civanmert" futbolcularda ters tepebilir ondan eminim. Markus Merk'in Türk hakemler üzerindeki "korumacı tavırları" her hafta sonu arenaya atılan kurbanları izlemeye alışkın futbolseverler üzerinde bazı yan etkiler göstermiş olmalı ki, kendisi hakkındaki muhalif haberler günden güne artmaya başladı. 2001'de hatalı bir kararıyla şampiyonluğu Schalke 04'ün elinden alıp Bayern'e verdiğinden ve bir daha Schalke 04 maçlarına verilmediğinden tutun da 2006 Dünya Kupasında Harry Kewell tarafından "Brezilya forması giyip maç yönetmekle" suçlanmasına kadar tüm ayrıntılar yazılı ve görsel basında yer almaya başladı. Her ne kadar Markus Merk'in yorumlarını zaman zaman garipsemiş olsam da ben bu tür karalama ve sindirme kampanyaları ile farklılıkların anlam kazanamayacağını düşünüyorum. Ya biz bugüne kadar futbolu yanlış kurallarla oynadık ya da Markus Merk'in, Kuddusi Müftüoğlu'na hümanist İbrahim Toraman'a sadist yaklaşmasının anlayamadığımız nedenleri var. İşin doğrusu bekleyip görmek. Bakalım bu işin sonu nereye varacak?

Maçlar, hakemler ve yayıncı kuruluş demişken bir başka konudan daha bahsetmek lazım. Sağ olsunlar Lig TV yetkilileri sayesinde artık maçları phantom kameralarla izlemeye başladık. Sahaya giren martının ürkek bakışları, horon tepen folklor ekibinin tutturduğu ritm, futbolcuların alnından damlayan iki damla ter hep saniyede bin kare işleyen bu teknoloji harikası aletler vasıtasıyla evimize geliyor. Bunda ne terslik var diyebilirsiniz. Terslik şurada, çoğu kez bizler bu görüntüleri izlediğimiz esnada maç da devam ediyor. Hani "top oyunda olduğu müddetçe seyirci maçı izlemeli" kuralı? Tahminimce bu kameralara ciddi yatırım yapılmış ve yayınların kalitesini arttırmak amaçlanmıştır ama bu şekilde dakika başı methiyeler düzerek üstelik kimi zaman pozisyon kaçırma pahasına phantom kamera şovu yapmak da pek amaca hizmet etmiyor. Elçiye zeval olmaz,  ben dâhil pek çok futbolseverin görüşü bu şekilde.

Son olarak, "Pazartesi maçları" konusuna da bir değinmek lazım. Bilindiği gibi Kulüpler Birliği 9 maçın birden naklen yayınlanmasının seyirci sayısını olumsuz etkilediği ve pazartesi maçlarının kaldırılması gerektiği iddialarıyla Federasyona başvurmuş ve ret cevabı almıştı. Bu esnada Trabzonspor - Fenerbahçe maçı 23 Ağustos Pazartesi, Trabzonspor - Beşiktaş maçı ise 3 Ekim Pazar gecesi oynandı. Beşiktaş cephesinin takıldığı konu, yine Avrupa Ligi'ndeki Yunanistan'daki PAOK maçı sonrasında, Fenerbahçe'nin Trabzonspor deplasmanını pazartesi günü oynamış olması. Sarı-Lacivertliler bir gün fazladan dinlenmiş olmasına rağmen, iki maçtan da mağlubiyetle ayrılmaktan kurtulamamıştı. Bu maçlar 19 ve 23 Ağustos'ta oynanmıştı. İç sahadaki PAOK maçının ardından da, Fenerbahçe yine kendi evinde pazar günü Manisaspor'u ağırlamıştı. Siyah-beyazlılar, Cuma sabaha karşı Viyana deplasmanından dönen Beşiktaş'ın da, tıpkı ezeli rakipleri gibi Trabzonspor maçını pazartesi oynamış olması gerektiğini savunuyorlar. Serdal Adalı'nın bu konuda yaptığı son açıklamalar da Federasyon ile Beşiktaş arasında suların ısındığını gösterir nitelikte.

Es-Es'te Bülent Uygun dönemi

Eskişehirspor'un yeni teknik direktörü, Bucaspor'un başından ayrılan Bülent Uygun oldu. Kırmızı-siyahlılar, Rıza Çalımbay ile yollarını ayırmıştı. Eskişehirspor'da beklenen oldu. Sezona çok kötü bir başlangıç yapan İç Anadolu ekibi, teknik direktörlüğe Bülent Uygun'u getirdi. Hafta başında Bucaspor'un başından ayrıldığını açıklamasından bu yana Eskişehir'le anlaştığı konuşulan Uygun'un yeni adresinde böylece sürpriz olmadı. Bülent Uygun, bugün düzenlenecek imza töreninin ardından yeni takımının başında olacak.

Sezona çok kötü bir başlangıç yapan ve ilk 7 maçta 3 beraberlikle sadece 3 puan elde edebilen Es-Es, geçtiğimiz günlerde, 2008 yılından bu yana takımın teknik direktörlüğünü yapan Rıza Çalımbay'la yollarını ayırmıştı. Bülent Uygun'un Bucaspor macerasıysa çok kısa sürdü. Sivasspor'daki çok başarılı dönemin ardından, geçtiğimiz sezonun büyük bölümünü dinlenerek geçiren genç çalıştırıcı, bu sezon başında İzmir takımının başına getirilmişti. Ancak Uygun geçtiğimiz günlerde, kendi isteğiyle Bucaspor'dan ayrılmıştı.

Kayserispor'a bir kötü haber daha

Spor Toto Süper Lig'de başarılı sonuçlar alan Kayserispor'da, sakatlanan Franco Cangele'nin ardından James Troisi'nin de ameliyat masasına yatacak olması teknik heyeti düşündürüyor. Geçtiğimiz sezonda Tolunay Kafkas yönetiminde çok fazla forma şansı bulamayan, ancak Şota Arveladze ile beraber takımın önemli oyuncularından biri haline gelen James Troisi, daha önceden de sakatlık yaşadığı baldır bölgesindeki sorunun nüksetmesi nedeniyle ameliyat olacak ve takımından uzun süre ayrı kalacak.

Ülkesi Avustralya'da tedavi olacak olan Troisi'nin ancak ikinci devreye yetişmesi bekleniyor. Diğer bir sakat oyuncu Franco Cangele'de ülkesi Arjantin'de fizyoterapist eşliğinde tedavi görmeye devam ediyor.

Hamit: Mesut'u desteklemiyorum

A Milli Takım'ın Bayern Münih'te forma giyen futbolcusu Hamit Altıntop, Mesut Özil'in Türkiye yerine Almanya Milli Takımı'nı tercih etme kararına saygı duyduğunu, ancak kendisini desteklemediğini, Mesut'un Real Madrid'e transferinde Almanya Milli Takımı'nda oynamasının çok büyük rolü olduğunu söyledi. Berlin'de 8 Ekim Cuma günü Euro 2012 elemelerinde oynanacak Almanya-Türkiye maçından önce Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine açıklamada bulunan Hamit Altıntop, Mesut'un da aralarında bulunduğu yabancı kökenli oyunculardan oluşan Dünya 3'üncüsü Almanya Milli Takımı'nın ''başarılı bir entegrasyonun simgesi olduğu fikrine katılmadığını'' söyledi.

''Futbol bazen bir duygu meselesidir, ama genellikle iştir. Ben hoşgörülü bir insanım ve Mesut'un tercihine saygım var, ancak onu desteklemiyorum'' ifadesini kullanan Hamit Altıntop, ''Almanya Milli Takımı'nda oynadığı için Mesut'un arkasında lobi var. Mesut'un transfer piyasasındaki değeri büyük ve daha fazla kazanıyor. Türkiye'yi seçseydi Dünya Kupası'nda oynayamazdı ve Real Madrid'e transfer olamazdı. Konu bu kadar basit'' diye konuştu.

Liverpool satıldı

Premier Lig ekibi Liverpool'un Yönetim Kurulu Başkanı Martin Broughton, kulübün Amerikan beyzbol kulübü Boston Red Sox'ın sahibi olduğu New England Sports Ventures'a (NESV) satıldığını açıkladı. Broughton açıklamasında, New England Sports Ventures'ın kulübün yeni sahibi için belirledikleri tüm kriterleri karşıladığını belirterek, "NESV'nin, Boston Red Sox'ta gösterdikleri gibi kazanmak üzerine kurulu bir felsefesi var. Önceki başarılarından ve Liverpool'la ilgili planlarından çok etkilenmiş durumdayım," dedi. Liverpool'un mevcut sahipleri Tom Hicks ve George Gillett, 15 Ekim'de Royal Bank of Scotland'a ödenmesi gereken 277 milyon sterlinlik borçları yüzünden kulübü bir an önce elden çıkarmaya çalışıyorlardı.

Inter yeni yıldız peşinde

Corriere dello Sport'un haberine göre, savunmanın soluna takviye yapmak isteyen Inter yönetiminin son hedefi Marcel Schmelzer. Bu sezon Bundesliga'da harika bir başlangıç yapan Borussia Dortmund'un önemli isimlerinden biri olan Schmezler, önümüzdeki sezon Serie A'ya gidebilir. Tottenham'ın başarılı savunma oyuncusu Gareth Bale ile bir dönem ilgilenen Inter, İngiliz oyuncunun yüksek maliyeti nedeniyle bu transferden vazgeçti. Borussia Dortmund'un altyapısından yetişen 22 yaşındaki savunma oyuncusu, Almanya U21 Milli Takım forması da giydi. Dortmund yönetimi genç oyuncusunu elinden kaçırmamak için yeni bir sözleşme yapmaya hazırlanıyor.

Ballack şoku

Hannover maçında sakatlanarak oyunu terketmek zorunda kalan Bayer Leverkusen'in yıldız oyuncusu Michael Ballack'ın durumu tahmin edilenden kötü çıktı. Koltuk değnekleriyle yürüyebilen tecrübeli yıldızın ocak ayından önce sahalara dönmesi zor gözüküyor. Salı günü bir takım testlere tâbi tutulan 34 yaşındaki futbolcuya kötü haber önceki gün geldi. Ünlü oyuncunun baldırındaki liflerde büyük bir yırtık olduğu tespit edildi. Leverkusen Teknik Direktörü Jupp Heynckes, kulübün resmi sitesine yaptığı açıklamada, "Oldukça üzücü bir durum. Ligin ikinci yarısına kadar iyileşmesini umuyorum" şeklinde konuştu.

Sinan Bolat'ın isyanı

Belçika ekiplerinden Standard Liege'in kalesini koruyan Sinan Bolat, A Milli Takım'ın Almanya ve Kazakistan maçlarının kadrosuna alınmayınca isyan bayrağını çekti. Daha önce Türkiye'nin Romanya ile yaptığı hazırlık maçında kadroya çağrılmayan, Kazakistan ve Belçika maçlarında ise kadroda yer almasına rağmen forma giymeyen Sinan Bolat, basına yaptığı açıklamada, "Ülkemi çok seviyorum ama Oğuz Çetin olduğu sürece milli takıma hizmet etmem çok zor. Ben burada her hafta en iyi 11'deyim. Ama Milli Takım'da 4'üncü kaleci bile olamadım" diyerek milli takım seçicilerine sitem etti.

Tüm yazılarını göster