Marka satın almanın dışarıda şirket kurmanın tam zamanı

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Günümüzde her sektörde ama özellikle de giyim sektöründe marka önemli. Dış piyasalarda  marka yerleştirmek çok zor ve pahalı.

Bunun yerine marka satın almak hem kolay hem ucuz.

Ne var ki, bizim giyim sanayicilerimiz, ihracatçılarımız bu konuya yeterli ilgiyi göstermiyorlar.

2013 yılının başlarında Jill Sander lüks giyim markası satışa çıktığında, DÜNYA’da bu köşede, Türk giyimcilerinin bu markayı tek başlarına veya birleşerek satın alabileceklerini yazmıştım.

Satış fiyatı at ile deve değildi.

Jil Sander daha altı aylık iken çilingir olan babası annesini terk etti. Üvey babası oto satıcısı idi. Almanya'da tekstil çizimi eğitimi gördü. Los Angeles'ta gazetecilik yaptı. Üvey babasının ölümü üzerine ABD'den Almanya'ya döndü. Mecmualarda moda yazıları yazmaya başladı. 1968'de gazeteciliği bırakıp kendi çizdiği giyim eşyalarını satmaya karar verdi. Volkswagen otomobilini satıp Hamburg'da küçük bir mağaza kiraladı. Mağazasında kendi çizip, başkalarına diktirdiği kadın giysilerini satıyordu.

1970'de Paris'teki, 1988'de Milano'daki hazır giyim fuarlarına katıldı. Çizdiği giyim eşyaları büyük ilgi gördü. İsmi marka oldu. 1989'da firmasını halka açtı. Hisse senetlerinin yüzde 33'ünü satışa çıkardı.

İşte bu satış bizim için bir fırsattı.

Hisseleri 56 milyon dolara Prada satın aldı.

Jil Sander "lüks giyimde sadeliği yakalayan çizgileriyle" ünlendi. Gösterişli markalar yanında göze batmayan ama kalitesini sergileyen kaliteli ve pahalı giysileri üst gelir grubunun büyük ilgisini gördü. Zamanla erkek giyimine ve de diğer giyim eşyalarına, aksesuara, parfümeriye atladı. Minimalist Amerikalı mimar Michael Gabellini'ye çizdirdiği lüks mağazalar, dünyanın zengin ülkelerine yayıldı. 

Prada markadan memnun olmayınca 3 yıl sonra satışa çıkardı. Bu defa Jill Sander’in kontrol hisselerini Vanderveld’s yatırım fonu satın aldı. Daha sonra da bir Japon sermaye grubu fondan hisseleri satın aldı.

Bunları neden yazıyorum?

Şimdilerde AB ülkelerindeki ve Türkiye’deki şartlar gene dışarıdan bir marka satın almanın cazibesini gündeme getirdi.

Almanya’da şirket kurmanın, şirket satın almanın tam zamanı.

Ekonomik durgunluk nedeniyle Almanya’da irili ufaklı çok şirket satılıyor. Türkiye’nin en büyük pazarı  Avrupa Birliği (AB) pazarı. İhracatı artırmakta zorlanmaya başladık. AB  pazarına, genelde tüm pazarlara Avrupa üzerinden, bir AB firması olarak, Alman firması olarak ulaşmak daha kolay. 

Bunun iki yolu var: (1) Kurulmuş, markası olan bir şirketi satın almak, (2) Almanya’da bir “Alman şirketi” kurarak, bir “AB şirketi” olarak ihracatı sürdürmek. 

Şimdilerde bu fırsatları değerlendiren Türk girişimciler var. Örneğin Sarar ve Tadım Kuruyemiş grubu Düsseldorf’da son dönemde “Alman şirketi” olarak kendi markaları ile faaliyetlerini sürdürmeye başlamışlar. Türkiye’de ürettiklerini, Alman firması olarak AB ülkelerinde ve diğer pazarlarda satıyorlar. Tadım Kuruyemiş bir paketleme ve üretim tesisi kuruyor.

Düsseldorf’da bundan 23 yıl önce kurulan ATİAD  Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği, Avrupa’daki Türk girişimciliğinin gelişmesi ve Türk işadamlarının Avrupa’daki rekabet gücünün artırılması için, Türk girişimcilerinin AB pazarına girmelerine yardım ediyor. 

Tüm yazılarını göster