“Malala’nın BM Ziyareti”

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Geride bıraktığımız  Cuma  günü  Milliyet’de  Birleşmiş Milletler  Genel Sekreteri Ban Kî-Moon, başlığını  aynen bu yazıya  taşıdığımız   mesajında  “…Genç nüfus dünya tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşmış bulunuyor. Bu yetenek, enerji ve fikir deryasından en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor. Ancak, ilkokula  gidemeyen çocukların  sayısı hala 57 milyon gibi bir seviyede  bulunuyor, ”saptamasını yapıyor;  “…Kadınlar ve  kız çocukları  eğitildiğinde hem ailelerin hem de toplumların  kalkınmasına hız kazandırıyor. Bir kız çocuğunun okula gittiği her  yıl için  ileride elde edeceği geliri yüzde 20 artırmış oluyor.(…) Kız çocuklarının okuduğu yerlerde  ekonomiler gelişiyor; sağlık  koşulları iyileşiyor  ülkeler güçleniyor”  diyordu.

Ban  Kî-Moon’un   uyarıları  eskilerde  kalmış bir anıya  döndürdü zihnimi.

Özel  işlerimin olmadığı  her Cumartesi  günü Dünya Gazetesi’ne  gidiyordum; Nezih Demirkent’le    ilgilendiğimiz  konuları  değerlendiriyorduk. Gazeteye  geç  gittiğim  bir Cumartesi günü  Nezih Demirkent’in odasının kapısına vardığımda  içerde  üç  kişi oturuyordu…Beni  görür görmez  , “Hoca  nerde  kaldın? Seni bekliyorduk, seninle işimiz var!” dedi.

Arkadaşını tanıttı…Ülkemizin önde gelen varlıklı insanlarından biriydi; doğduğu yörede insanlara aş ve iş sağlayacak, uzun dönemli geleceklerini güven altına alacak ciddi bir üretim tesisi kurmayı düşünüyordu. Doğduğu  topraklara  vefa  borcunu ödeyecekti.

Anadolu’da  sürekli gözlem yapan biri olduğumu  biliyor, görüşlerimi almak istiyorlardı.

Konunun ciddi bir  iş planı gerektirdiğini, yerinde inceleme yapmadan bir şey  söylersem  yanıltıcı olacağını  belirtim… Bir süre sonra yöreyi  inceledim, farklı iki  not hazırladım: Birinci notta, yerel kaynaklara dayalı bir üretim tesisinin yaratacağı  maddi  ve kültürel zenginliklerin  etkilerini irdeledim… İkincisinde de, yöre  gençlerine  eğim-öğretim  sağlayan  bir yapılanmanın  olası etkilerini değerlendirdim.

Üretim tesisi  kurulmasına  ilişkin notum yaklaşık  otuz sayfa kadardı…Eğitim-öğretimle ilgili olan da, maddeler halinde sıralanmış bir buçuk  sayfa…

Notları  sunmak için toplandığımızda   kendilerine   bir  soru yönelttim: “Amacınız  toprakları m, insanları mı kurtarmak?  Aldığım  yanıta  göre  bu notlardan birini  sunacağım; diğerini  yırtacağım” dedim…Nezih Bey ve dostu  itiraz  ettiler ama, kararlı olduğumu kendilerine  ilettim.

İş  insanımız, “ Tabii ki amacımız insanların zenginliğini artırmak, insanı kurtarmak!” dedi…

Elimdeki  kapsamlı notu yırttım; kısa notu  kendilerine sundum…Yırtılan nottaki  saptamalarımı da  sözel olarak özetledim.

Yörede  yapılan bir   eğitim-öğretim kurumunun  etkilerini   daha  sonraki yıllarda da izlemeye çalıştım: Toprakları kurtarma  amacını   fetiş haline getiren    anonsu  kendinden büyük projelerin israf  ettiği  kaynakları  doğru  konulara, doru yerlere, doğru zamanlarda  kullanabilseydik, ülkemizin birçok sorunu gündemden düşmüş olurdu. Ezberlerimiz, yerleşik doğrularımız, önyargılarımız, kör inançlarımız, bildiğini zannettiklerimize   aşırı  bağımlılıklarınız  kendi yalanlarımızı  gerçek sanma  illüzyonuna taşıyor bizleri.  Ayrıntı sorgulamadan, bütünle ayrıntı arasındaki   bileşen ve bağlam dengesini kurmadan inandıklarımıza büyük emek, zaman ve para harcadığımız oluyor…

Ban Kî-Moon’un eğitim-öğretimle  ilgili saptamaları, özellikle de  kadınların eğitimine yaptığı vurguyu okuyunca üç  yalın ilkeyi  bir kez daha anımsatmak gerektiğini  düşündüm: Net bilgi sahibi olma, etkin kaynak koordinasyonu ve odaklanma  aşamalarına  özen göstermeliydik, alabildiğine  özenli olmalıydık.

Muğla’da  şirin bir  kahvede  masanın üzerinde ki camın altında şöyle  bir söz vardı: “Devlet  adamları gelecek nesilleri, politikacılar  gelecek seçimleri düşünür. “ Baskın  olan “politikacı tutumu”  önceliklerin belirlenmesinde  “sapmalara” yol açıyor ama, biz aynı yanlışları durmadan, dinlenmeden ve yorulmadan  yineliyoruz.

Hepimiz   geleceği  düşünmeliyiz. Kadının  eğitimi, iş yaşamına katılımı  en önemli sorunumuz olmalı, en çok odaklandığımız  alanı oluşturmalı…Sonra da  insanların  eğitiminin, onları  belli yerlerde tutmadan daha önemli olduğunun  bilincine varmalıyız…

Tüm yazılarını göster