Madenciler önlerini göremiyor…

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Dağları karlı Erzincan’da maden işiyle uğraşan çok sayıda insanı bir araya toplamış, madencilerin bir genelge nedeniyle yaşadıkları sıkıntıları tartıştırmış, anlatılanları da yayımlayarak kamuoyu ile paylaşmıştım.

Son günlerde kapalı kapılar ardında madencilerin sızlanmalarının alabildiğine arttığını gözlemliyorum. Deniyor ki:

  1. Yayınlanan genelge, ülke madenciliğini geliştiren bir ana fikre sahip değil. Uygulanmakta olan genelgenin “yaratmak istediği sonuç” hakkında muhatap olanların yeterli bilgisi yok. Bu nedenle maden işiyle uğraşanların kafaları her geçen gün karışıyor.
  1. Genelge, madencilikle ilgili bakanlıkların yetkisini sınırladı: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı maden ruhsatı veremiyor; Orman ve Su İşleri Bakanlığı ormanla ilgili işlemlerde söz sahibi olamıyor; Gıda ,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mera alanlarıyla ilgili işlemler yapamıyor.
  1. Bugüne kadar sesleri çıkmayan büyük maden şirketleri de gelişmelerin yarattığı sorunlar nedeniyle sıkışıyor; kapalı kapılar ardında sızlanıyor ama, sıkıntılarını kamuoyu önünde dile getiremiyorlar.
  1. Diğer alanlarda olduğu gibi madencilik alanında da küresel gelişmeler nedeniyle “işlem maliyetleri” hayati önem taşıyor. Madenciliği geliştiren ülkelerin aldığı önlemler başında “işlem maliyetlerinin azaltılması” yer alıyor. Ülkemizde tam tersi bir gelişme var; gerekçe olmaksızın başvurular reddedilebiliyor. İdari mahkemelerde dava açılmasını önlemek için kamu yönetimi belge vermemekten sakınıyor.
  1. Yayınlanan genelge, kanunların önüne geçmiş durumda. Hukuk sistemine aykırı bu tutum “belirsizlikleri” alabildiğine artırıyor. Madenciliğin geleceğine ilişkin artan güvensizlik mevcut yatırımlardan “çekilme eğilimini” güçlendiriyor; yeni “yatırım kararları” alınmasını engelliyor.
  1. Madencilik alanında “ruhsat devretme” alabildiğine hızlanmış durumda… Ayrıca var olan işyerlerinde de “devirler” hızlanıyor. Sektörde idari kararların yarattığı bir “konsolidasyon” gerçekleşiyor. Bu gelişme piyasanın yarattığı sağlıklı bir oluşumdan çok, idari kararlarla, maliyetinin altında “servetlerin el değiştirmesini” hızlandırıyor.
  1. Madencilik gibi “katma değeri yüksek” bir sektörün “cari açığı azaltma” etkisi dikkate alınmıyor. Bir “geçiş dönemi” olduğu ve “köklü bir reform yapılacağı” güçlü biçimde dile getirilmiyor; o nedenle kimse geleceğe güvenle bakamıyor.
  1. Türkiye’de madencilikle ilgili bir “Ana Plan” olmadığı için sektör yeterince gelişemiyor. Örneğin Türkiye’de sondaj ortalaması dört yüz metreleri bulmazken, bu işi ciddiye alan ülkelerde aramalar ve rezerv saptamaları için yapılan sondaj ortalamaları bin beş yüz metreyi aşıyor.
  1. Kamu yetkililerinin ne yapmak istediklerini ve yaratmak istedikleri sonucun ne olduğunu açıklamaları gerekiyor. Uygulamaların gerekçelerini de açıkça anlatmaları, meşrulaştırıcı ve kapsayıcı tutuma özen göstermeleri talep ediliyor.

Bütün bu söylenenler eksik olduğu gibi yanlış da olabilir… Muhataplarının görevi, her şeye netlik kazandırarak, gereksiz korku ve endişeleri önlemek değil midir?

Tüm yazılarını göster