Kurun seyrine bak, yabancının ne yaptığını anla!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bu yıl dolar ve eurodan oluşan döviz sepeti TL’ye karşı haftalık bazda en yüksek değer artışını yüzde 2.93’lük oranla şubat ayının ilk haftasında gösterdi. 30 Ocak’ta 2.5145 olan kur sepeti 6 Şubat’ta 2.5881’e yükseldi. Söz konusu bir haftalık dönemde Türkiye’den çıkan döviz de 295 milyon doları hisse senedinden, 385 milyon doları devlet iç borçlanma senedinden oluşmak üzere 680 milyon doları buldu. 

İşte kur sepetinin TL’ye karşı en hızlı değer artışı kaydettiği ikinci hafta, seçimi izleyen hafta oldu. Haziran ayının ilk haftasında 2.82 düzeyinde oluşan kur sepeti, 8-12 Haziran haftasında 2.90’a çıktı. Yani yüzde 2.84’lük bir artış kaydedildi. 

Bu artışın bize nasıl bir yansıması olacağını ya da bu artışın hangi etkenlerle yaşandığını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. 

Özellikle seçimden sonraki bir-iki gün piyasalarda yaşanan fiyat hareketleri de nasıl bir gelişme olduğunu gösteriyor zaten. 

Hisse senedi fiyatlarında dramatik düşüşler yaşandı. Yani hisse senedinden bir çıkış oldu. Hele pazartesi günü, yatırımcıların büyük çoğunluğu alış fiyatlarına, yani maliyetlerine adeta hiç bakmadan hisse senedinden kaçarcasına uzaklaşmayı tercih ettiler. 

Aynı durum devlet iç borçlanma senetlerinde de gözlendi. Faizler hızla yükseldi ve çift haneli düzeylere çıktı. Bir başka ifadeyle devlet tahvili ve Hazine bonosu fiyatları geriledi. Elinde tahvil ve bono bulunanların varlıkları azaldı. 

Faizin yükselmesinin, tahvil ve bono sahiplerinin yararına değil, tam tersine zararına olduğu gerçeği hala tam olarak kavranamıyor ve kamu kağıtlarına sahip olanlar “faiz lobisi” şeklinde suçlanmaya devam ediliyorsa da, gerçek bu. Tahvil ve bonoda faizin yükselmesi, bu kağıtların fiyatının düşmesi ve bu da bu kağıtlara sahip olanların varlıklarının azalması demek çünkü...

Yerli de, yabancı da sattı 

Seçimden sonra oluşan ve piyasayı bir anda tokat yemiş duruma getiren o bir-iki gün içinde yalnızca yabancılar değil yerli yatırımcılar da satış yaptı kuşkusuz. En azından toplamda, hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedinde arz-talep dengesi arz ağırlıklı bozuldu. Zaten aksi olsa fiyatlar yukarı giderdi, aşağı değil. 
Parlamentodan tek parti hükümetinin çıkmayacak olmasının anlaşılması, başlangıçta, sanki bu hiç tahmin edilmiyormuş gibi, çok sert bir dalgalanmaya yol açtı. Ancak, pazartesi ve salı günleri yoğun bir şekilde hissedilen olumsuz etkinin dozu, daha sonraki günlerde azaldı. Ama o iki günkü keskin düşüş öylesine belirgindi ki, ateşin hafifl emesi tüm haftaya yayıldı. 

Seçimden sonraki hafta yabancılar kadar yerli yatırımcılar da satış yapmayı tercih etti belli ki. Yabancıların ne miktarda satış yaptığını ve hisse senedi ve DİBS piyasasından ne ölçüde çıkış gerçekleştirdiklerini Merkez Bankası’nın bu hafta yapacağı açıklamayla görebileceğiz. 

Elbette kur artışının tümü yabancıların yurtdışına çıkmasından kaynaklanmıyordur, böyle bir değerlendirme tam doğru olmaz. Yurtiçinde döviz yükümlülüğü olan şirketler de ellerini çabuk tutup bu borçlarını kapatma yoluna gitmiş olabilirler. 

Zaten bugünlerde gerek yerli gerek yabancı tüm yatırımcıları en çok tedirgin eden konu, yarın ne olacağının kestirilememesi. Hükümetin hangi partiler tarafından kurulacağının bilinememesi, hükümet kurulamazsa erken seçimin tarihi ve bu kez de erken seçim sonrası nasıl bir parlamento oluşacağı... Tüm bu bilinmeyenler, aslında bugünlerde hem bir yandan yabancıların çıkmasını adeta teşvik eden bir etki doğuruyor, hem de diğer yandan döviz borcu olan şirketleri bu borçlarını azaltmaya itiyor. 

Çünkü ortalık toz duman, kimse burnunun ucunu göremez durumda...

Tüm yazılarını göster