Küresel savaş riski artarken Türkiye ve gıda güvencesi

Birkaç gün önce Mete Yarar’ı dinledim. İsmail Haniye suikastı sonrası artan küresel savaş riskleri konusuna değinir­ken iki önemli göstergeden bahsetti: Birin­cisi, barut temininde yaşanan güçlük; ikin­cisi, akaryakıt depolarının dolu tutulması.

Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE aykut.gul@dunya.com

Birkaç gün önce Mete Yarar’ı dinledim. İsmail Haniye suikastı sonrası artan küresel savaş riskleri konusuna değinir­ken iki önemli göstergeden bahsetti: Birin­cisi, barut temininde yaşanan güçlük; ikin­cisi, akaryakıt depolarının dolu tutulması.

Sayın Yarar’a bir önemli gösterge de ben önereceğim: Artan gıda stokları…

Bunların hepsi önemli göstergeler ol­makla birlikte şahsen “gıda güvencesi”­ni bir adım önde görüyorum. Bu konuda, yakın geçmişte, Katar’a uygulanan am­bargoda, ülkenin petrol denizinin üzerin­de olmasının onları kurtaramadığını ha­tırlayalım. Ancak Türkiye’den sevk edi­len gıda desteği ile Katar teslim olmaktan kurtuldu.

Gıda güvencesi demek, en azından te­mel gıdada kendinize yeterli olmanız de­mektir. Tahıllar grubu bunun başında ge­lir. Bu grupta, buğday, pirinç ve mısır, dünyada en çok üretilen, tüketilen ve stok­lanan ürünler. Bunlar aynı zamanda uzun süreli depolamaya da uygun.

En çok gıda yardımı Türkiye’den

Merkezi Roma’da bulunan ve açlığa ma­ruz kalan kitlelere gıda yardımı sağlayan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Progra­mı’nın (WFP) Türkiye Temsilcisi ve Di­rektörü Stephen Cahill, Türkiye’nin bu yıl, toplam tedariklerinin yüzde onunu karşı­layacağını ve bu oranın diğer ülkelerin üzerinde olduğunu ifade etti. Ayrıca dün­ya çapında birçok olası acil duruma karşı hazırlık yaptıklarını belirten Cahill, Orta­doğu’ya ve gıda fiyatlarına dikkat çekti.

Şarkul Awsat’ın haberine göre, Lüb­nan’da, İsrail’le doğabilecek bir savaşa karşı gıda, ilaç ve yakıt stoğu yapılıyor.

Evet, Lübnan örneğinde görüldüğü üze­re, girişte bahsettiğimiz barut (silah), akaryakıt (enerji) ve gıdanın yanına ilacı da eklemek gerekiyor. Bu dört unsur, bu dönemlerde ilk akla gelen en zaruri ihti­yaçlar. Filistin’le ilgili haberlerde de gıda ve ilaç öne çıkıyor.

Küresel ya da bölgesel olarak çıkabilecek savaş ihtimaline karşı, başta temel gıdada yeterliliğimiz olmak üzere bu dört unsuru tedarik konusuna önem vermeliyiz.

Ülkemizde hala yüksek olan gıda enflas­yonu, gıda arzımızın ve stoklarımızın yük­sekliği dikkate alındığında, daha çok bek­lenti enflasyonu ve fırsatçılık kaynaklı ol­duğu görülebilir. Dış kaynaklı sıkıntılar, beklenti enflasyonunu daha da artırabilir. Bu psikolojinin kırılması, ülkemiz açısın­dan son derece önemli.

Gıdada risk alanları

Bir savaş durumunda, gıda konusunda şu eksenler öne çıkabilir:

Üretim: Temel gıdada yeterliliğimiz üst düzeyde. Ancak tarımsal üretimin devam­lılığında, başta enerji olmak üzere, üretim girdilerinin temini önemli. Bu açıdan ül­ke olarak dışa bağımlılığımız fazla. Üretim planlamasında, özellikle temel gıda açı­sından önceliklerin yenilenmesi gereki­yor. Tarla bitkileri alanlarının meyve bah­çelerine dönüştürülmesi risk oluşturur­ken, üretim planlamasında buna kısıtlama getirilmiş olması da iyi bir gelişmedir.

Lojistik: Yakın zamanda Kızıldeniz’de ve Ukrayna-Rusya Savaşı ile Tahıl Korido­ru’nda, başta gıda olmak üzere, üretim gir­dilerini tedarik etmede ve navlun bedelle­rinde bunun önemi çok iyi anlaşıldı. Uza­yan lojistik rotalar, ürün kayıplarına da neden oluyor.

Depolama: Kriz dönemlerinde, normal­de yeterli olan üretim, aşırı stoklama ve ihracat kısıtlarından dolayı, gıdaya eri­şimi sorunlu hale getiriyor. Çin, buğday­da dünya stoklarının yarısına, pirinçte ise üçte ikisine sahip. Hindistan da bü­yük boyutlarda buğday ve pirinç depolu­yor. ABD ve AB’de de benzer eğilimler söz konusu. Bu açıdan TMO’nun geçen yıl ve bu yıl izlediği ve çok eleştirilen politika­larının, ülkemiz açısından bir güven un­suru olduğu, özellikle lisanlı depo kapa­sitelerinin her geçen gün artmasının gıda güvencemize katkı sağladığını görüyoruz.

Tüm yazılarını göster