Küresel riskler

Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Yılın sonuna yaklaştık. Artık biten yılın envanteri çıkartılıyor. Ulusal ekonomilerin yıl envanterinde küresel koşullara da yer veriliyor. İktisadi  konjonktüre bağlı olarak,  küresel koşullar bazen olumlu katkı yapıyor, bazen de ulusal ekonomiler üzerinde olumsuz yansımalar yaratıyor. 

 2000'lerin ilk sekiz yılında küresel koşullar envanterlerde olumlu faktör olarak yer aldı. Bu dönemde gelişmiş ülkelerin  bol para, düşük faiz, az regülasyon desteği ile beslenen genişleme konjonktürü ulusal ekonomilerde olumlu yansımalar yarattı. Daha da önemlisi, etkin piyasa işleyişinin adeta sorunsuz bir dünya ekonomisi yarattığı,  sürdürülebilir  bir büyüme-genişleme rayına girildiği ve bu konjonktürün sürüp gideceği düşüncesi egemen oldu.  Piyasalara güveninin bir inanç haline gelmesi  sistemin kendi içinde ürettiği risklerin üstününün örtülmesine, gözden kaçmasına neden oldu. 2008'e kadar adeta küresel risk yokmuş gibi yol alındı. 
Bol likidite-düşük faiz- az regülasyon rejiminin ciddi küresel riskler ürettiğinin farkına geç varıldı.  Bu aymazlığın bedeli de ağır bir kriz olarak  ödendi.  2000'lerin ilk on yılı bitmeden küresel koşullar risk üreten, olumsuzluk taşıyan etkenler  olarak ulusal envanterlerde yer almaya başladı.  O tarihten bu yana küresel riskler teması gündemin ilk sıralarına yerleşti.
                                                  *                 *                 *
2011yılının son günlerinde yapılan envanterlerde küresel risklere öncelikli yer ayrıldığını  hatırlıyorum. Hatta, 2012 yılının olasılıklarını değerlendirirken,  içeride büyük bir risk unsuru görünmediğini, ulusal ekonomi için esas riskin küresel gelişmelerden kaynaklanacağını söylüyorduk.

Şimdi 2012 yılının  sonuna geldik. Yıl başında yaptığımız risk değerlendirmesinin ana hatlarıyla doğru çıktığını söyleyebiliriz. İçeride önemli bir risk üremedi. Küresel risk olarak sıraladıklarımız da yıl boyu dillerden düşmedi. Tabii Suriye ekseninde bir gerilim hattı oluşturarak ekonominin risk stokuna ulusal bir katkı da yaptık ama yıl boyunca genellikle küresel riskiler konuşuldu. 

Bu bağlamda ilginç de bir durum çıktı ortaya.  2012 yılının başında küresel riskler sıralamasında hangi riskler yer aldıysa bunlar inatçı bir direnişle, hatta sıraları  dahi değişmeden,  yıl boyunca  gündemde kaldı. Dahası,  2012 yılınıın sonunda,  2013'e devredecek ulusal envanter yapılırken,  aynı küresel risklere ve  aynı sıralamayla yer vermek durumunda olduğumuzu düşünüyorum. 
                                               *             *               *
Kısacası, yeni yılda da içeride önemli bir risk unsuru görünmediğini, Türkiye ekonomisi için temel risklerin küresel sorunlardan kaynaklanacağını söyleyeceğiz. 

Nedir bu riskler diye sorulduğunda da Avrupa Birliği'nin yeniden resesyona sürüklenmesi riskini ilk sıraya koyarak başlayacağız, sonra sırasıyla Yunanistan'ın Birlikten ayrılma olasılığı, Euronun çökme olasılığı,  AB'nin dağılma olasılığı gibi riskleri sıralayacağız. ABD ekonomisinin yeterli ölçüde canlanamamasını, bu amaçla  FED'in dünyayı paraya boğuyor olmasını , bunun yarattığı enflasyon riskini,  ABD'de kamu maliyesi konusundaki siyasi çekişmenin yarattığı küresel riski, yavaşlayan ulusal ekonomilerin yeniden canlandırılması için uygulanması gereken iktisat politikaları üzerinde anlaşma sağlanamamasını da küresel riskler listesine ekleyeceğiz. 

Hatırlarsanız  bu risklerin tamamı, hemen hemen aynı sıralamayla, 2012 yılı başında oluşturulan küresel risk listelerinde de yer  aldı. Koca bir yıl geçti. Küresel risk olarak algıladığımız unsurlar aynen devam ediyor.

Burada bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Ya küresel risk olarak algıladıklarımız öyle büyük risk unsurları değil, biz abartıyoruz;  ya da bunlar ciddi riskler ama ortadan kaldırılmalarına dönük  ciddi bir şey yapılmadığı için sürüp gidiyorlar. Sizce hangisi doğru? Bu küresel risk meselesini abartıyor muyuz?

Tüm yazılarını göster