Küresel risk iştahını arkasına alan Merkez Bankası

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Geçtiğimiz hafta piyasalara damgasını vuran iki temel gelişme oldu. Küresel risk iştahı Avrupa cephesinde siyasi kararlılığın arttığını gösteren gelişmeler ve ABD ekonomisinde beklentilerden iyi gelen verilerle güçlendi.  Dışarıda havanın iyimsere dönmesini fırsat bilen Merkez Bankası, döviz piyasasına dolaylı müdahale ederek, 1,21'e yaklaşan dolar avro döviz sepetinin 1,16'nın altına gerilemesini sağladı.

Avrupa liderlerinin bankaların sermaye yeterliliklerinin güçlendirilmesi üzerinde çalıştığı söylentisi piyasalardaki tepki alışlarının arkasındaki itici güçtü.  Avrupa'nın Lehman benzeri bir kayba izin vermeyeceği beklentisi piyasa değeri defter değerinin üçte birine inmiş banka hisselerinde alımlara yol açarak Avrupa borsalarında sert değer artışlarına yol açtı.

Avrupa'da siyaset kulislerinden sızan haberlerle başlayan iyimserlik ABD ekonomisinden gelen haberlerle pekişti.  Perakende satışlar, özel sektör istihdamı gibi verilerin beklenenden iyi gelmesi ABD'nin durgunluğa girmesi ihtimalini fiyatlayan piyasalarda pozitif bir sürpriz etkisi yaratarak alımların güçlenmesine neden oldu. Hafta sonuna doğru gelen kar satışlarına rağmen Avro bölgesi haftayı %3.6, Wall Street %2 yükselerek kapattı.

Küresel risk iştahındaki artışı fırsat bilen Merkez Bankası döviz munzam karşılıklarını azaltarak ve ihalede sattığı döviz miktarını artırarak piyasalara müdahale etti. Merkez Bankası eş zamanlı olarak bankaların döviz olarak tutabilecekleri Türk lirası munzam karşılık miktarını artırarak rezervlerinde bir erime olmasını engelledi.

Merkez Bankası'nı doğru zamanlaması ve başarılı müdahalesi için kutluyoruz. Ancak sağlanan başarının ne derece kalıcı olacağı Avrupa liderlerinin sözlerinin arkasında ne kadar duracaklarına ve küresel risk iştahına bağlı olarak belirlenecek.  Avrupa konusunda malum nedenlerle çok iyimser değiliz. Türkiye cephesinde ise genelde ekonomi yönetimine özelde Merkez Bankası'na güvenmeye devam ediyoruz.

Euro Bölgesi'nin istikrara kavuşması konusunda kısa vadede iyimser değiliz.  Avrupa Para Birliği'nin (APB) arkasında iki temel ekonomik neden vardı. Ekonomileri güçlü ve esnek olan Kuzey Avrupa ülkeleri APB sayesinde görece zayıf olan Güney Avrupa ülkelerine karşı paraları değer kazanmadan dış ticaret fazlası verebiliyorlardı. Güney Avrupa ülkeleri ise APB sayesinde eskisine göre 300-500 baz puan daha ucuza borçlanabiliyordu. Borç krizi Güney Avrupa ülkelerinin borçlanma faizlerini artırarak ve durgunluğa yol açarak her iki iktisadi nedeni de ortadan kaldırdı.

Orta vadede Avrupa Merkez Bankası'nın alımlarını artırması, Avrupa Finansal İstikrar Fonunun kapasitesinin kaldıraç kullanılarak büyütülmesi ve bankacılık sektörünün sermayesinin güçlendirilmesi gibi piyasalarda "güven uyandırabilecek" radikal adımların atılacağı konusunda şüphemiz yok. Ancak, tüm üyelerin onayıyla alınan mevcut karar mekanizması içinde Avro bölgesi üyeleri arasındaki görüş birliğine varılması için işlerin kısa vadede daha kötüye gitmesi gerektiğine inanıyoruz.

Yurtiçine dönelim. Merkez Bankası ekibinin kuramsal ve uygulama alanında donanımına güveniyoruz. Ancak geçen hafta Merkez Bankası'nın müdahalesinde sağlanan başarının ardındaki en önemli nedeni küresel risk iştahındaki artış olarak görüyoruz. Merkez Bankası küresel risk iştahının arttığı bir ortamda yaptığı doğru müdahale ile döviz kurunda aşağı yönlü dalgalanma yaratarak piyasalara anlamlı bir mesaj verdi. Kurlarda aşağı yönlü dalgalanma devam ederse son dönemde piyasadan çekilen yurtiçi yerleşiklerin piyasaya satıcı olarak geri dönmesini sağlanabilir.

Ancak Avrupa'daki kriz, ABD'nin durgunluğa girmesi, Asya'nın yavaşlaması gibi bir nedenle küresel risk iştahı bozulursa Merkez Bankası'nın müdahalesi veya yerleşik yatırımcıların satışları yeterli olmaz. Sermaye hareketlerine açık bir ekonominin küresel dalgalar karşısında yapabilecekleri sınırlı kalmaya mahkum.

Tüm yazılarını göster