Kur savaşlarından sonra faiz savaşları başladı

Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Güç bir dönemin gerçek bir krize dönüşmesi için, bulaşma etkisinin görülmesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında, yükselen piyasalarda yaşananların henüz emekleme döneminde olduğu söylenebilir. Bulaşmadan kastettiğimiz, Arjantin ve Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde yaşananlar değildir. Yatırımcılar bu ülkelerdeki sorunları zaten biliyorlar. Bir analoji yaparsak, ABD’de 2007 ve 2008’de, Bear Stearns ve Lehman Brothers gibi yatırım bankalarındaki sıkıntılar biliniyordu. Ama o dönemde sistemik risk ifadesi telaffuz edilmiyordu. Merrill Lynch ve Morgan Stanley gibi daha büyük bankalarda riskler ortaya çıkınca, bulaşıcılığın başladığı görüldü.Yatırım bankalarının en büyüğü olan Goldman Sachs likidite sıkıntısına düşünce son noktaya gelinmişti. 2008 krizinden feyzalarak, yükselen piyasalarda bugün yaşananlar değerlendirilebilir. Türkiye, Macaristan, Arjantin gibi ülkelere bakarak, ‘‘Kriz başladı. Küresel ekonomide bundan sonrası daha kötü olacak’’ yorumu yanlış olabilir. Brezilya ve Hindistan gibi majör ülkelerin durumu daha önemlidir. Brezilya ve Hindistan, 2008’deki Merrill Lynch ve Morgan Stanley gibi düşünülebilir. Çin’i de Goldman Sachs gibi değerlendirebiliriz. Çin dönemecinde, yükselen piyasalar krizi, gelişmiş piyasalar krizine dönüşebilir. Çin’den önce, Brezilya ve Hindistan’ı iyi analiz etmek lazım. Real ve rupi gibi para birimlerinin performansları önemlidir. Brezilya Merkez Bankası, reali daha cazip kılmak için son bir senedir politika faizini artırıyor. Tabii faizlerin artması, aşırı borçlu şirketlerin bilançoları üzerinde baskı yaratıyor. Bu da yatırımları ve istihdamı olumsuz etkiliyor. Brezilya ve Hindistan gibi ekonomilerin yavaşlaması, küresel ekonominin her tarafında hissedilir.

Faiz artırımının alternatifi, merkez bankasının hiçbir müdahalede bulunmamasıdır. Para biriminin bir noktada dengesini bulması beklenir. Bu yolun seçilmesi, para biriminde tahmin edilenden daha büyük bir değer kaybına yol açabilir. Yabancı para cinsinden borçları yüksek olan şirketler kesimi büyük darbe alabilir. Bu da gerçek bir krizi tetikleyebilir. Cari açığa sahip ülkelerin şu aşamada faiz artışlarına yöneldikleri görülüyor. Küresel ekonomide kur savaşlarından sonra, faiz savaşlarının başladığı söylenebilir. Brezilya’nın son bir yılda politika faizini 330 baz puan artırdığı görülüyor. Endonezya son altı ayda 175 baz puanlık faiz artışına gitmiş. Hindistan’ın politika faizi yüzde 9 seviyesinde bulunuyor. Güney Afrika faizi 50 baz puan artırmış. Türkiye iki hafta önce politika faizini 550 baz puan artırdı.

Eğer kriz derinleşirse, Fed, Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası gibi büyük merkez bankalarının koordine edecekleri bir müdahale gelebilir. Bu konu, önümüzdeki dönemde daha sıklıkla tartışılabilir. Burada başrolün Fed’e verilmesi gerekir. Tabii büyük merkez bankalarının faiz politikalarında bir değişiklik yapmaları beklenmemelidir. Bir müdahale gelirse, bu döviz piyasalarında olabilir. Gelişmekte olan ülkelerin kurları üzerinde bir müdahale etkili olmayabilir. EUR/USD gibi önemli pariteler için yapılacak açıklamaların etkisi daha fazla hissedilir. IMF’nin eski baş ekonomisti, Hindistan Merkez Bankası’nın başkanı Raghuram Rajan’ın, ‘‘Büyük merkez bankalarından eş güdümlü bir müdahale gerekiyor’’ açıklaması üzerine düşünmek gerekiyor. 

Bugünkü gelişmeler büyük bir krize dönüşmezse, gelişen ülkelerin çıkaracağı ders, cari fazlaya sahip olmak ve daha fazla rezerv biriktirmektir. Kritik nokta; herkesin cari fazla vereceği bir sistem olabilir mi? Gelişen ülkeler cari fazlaya sahip olmak istiyor. ABD ihracatını artırmak istiyor. Euro bölgesi de cari fazla istiyor. Bu en basit haliyle, avantaj kazanmak için ‘‘komşudan dilenme politikası’’ oluyor. Gelişen ülkelerde faiz savaşları başladı. Bu ülkeler bir savaştan diğerine savruluyor. Önümüzdeki dönem az hasarla atlatılırsa, kur savaşları yeniden başlayabilir.

Tüm yazılarını göster