“Kur artışı ithal faturasını büyütecek”

Kurlardaki aşırı yükselişin kısa vadede ihracata yararken, üretimde yüksek orandaki ithal girdi bağımlılığı yüzünden sonrasında tersine etki yaparak, dış ticaret açığını büyüteceği belirtiliyor.

Naki BAKIR MAKRO BAKIŞ naki.bakir@dunya.com

TÜİK verilerine göre Türkiye’nin toplam ih­racatı, iç piyasa ve ih­racata yönelik üretimi için ge­rekli ara mallarının ithalatına ödediği faturanın ancak yüzde 85’ini karşılayabiliyor.

Seçimlerin ardından kurlar­da başlayan ve Merkez Banka­sı’nın son faiz kararı ile aşırı iv­melenen yükselişle doların TL karşısındaki değeri yaklaşık yüzde 30 artarak ihracatçıların istediği 25 TL düzeyine gelir­ken, Türk sanayiinin üretim­de yüksek orandaki “ithal girdi bağımlılığı” yüzünden kur ar­tışlarının orta vadede ihracat­tan çok ithalatın faturasını ve dolayısıyla dış ticaret açığını büyütücü etki yapacağı öne sü­rülüyor.

Önceki benzer süreçler, kur­lardaki yükselişin, kısa vade­de başta tüketim malları olmak üzere toplam ithalatı kısmen baskılayarak ihracatı belli bir noktaya kadar artırdığını gös­teriyor. Bu aşamada kur artı­şının ithalatı yavaşlatma et­kisinin, ihracatı artırıcı et­kisinden daha yüksek olduğu görülüyor. Daha sonrasında ise artmış olan kurların, tüke­tim malı ithalatını baskılama­ya devam etse de yeni üretim ve ihracat için gerekli hammadde gereksinimi dolayısıyla itha­lat faturasını daha fazla büyüt­tüğü, pahalanan girdiyle üre­timin hem iç piyasaya yönelik arzı pahalandırarak enflasyo­nu yükselttiği hem de ihracat­ta birim fiyatları yükseltmesi nedeniyle dış pazarlarda reka­bet gücünü azalttığı ve ihracatı baskıladığını gösteriyor.

Tüm ihracat ithal hammaddeye yetmiyor

Türkiye’nin tüm sektörlerce gerçekleştirilen toplam ihra­catı, iç piyasa ve ihracata yöne­lik üretim için gerekli ara mal­larının ithalatına ödediği fatu­rayı karşılamıyor.

TÜİK’in açıkladığı veri­lere göre ocak-mayıs döne­minde 158,5 milyar dolar olan toplam ithalatının yüzde 75,6 oranındaki 119,8 milyar dola­rını hammaddeler (ara malla­rı) oluşturdu. Aynı dönemde 102,5 milyar dolar olan toplam ülke ihracatı ile hammadde it­halatının ancak yüzde 85,6’sı, toplam ithalatın ise yüzde 64,7’si karşılanabildi. Bu ne­denle beş ayda 56 milyar dola­rın üzerinde rekor bir dış tica­ret açığı verildi.

Büyük bölümü sanayinin ithalatı

Hammadde kategorisine bakıldığında; cari açığın baş­lıca kaynağı olarak gösterilen “gizli veri” kapsamındaki ham petrol, doğal gaz ve diğer ener­ji ürünlerinin beş aylık ithalatı geçen yılın eş dönemine göre yüzde 34 azalarak 19,3 milyar dolara gerilerken, bu dönem­de en büyük faturanın 59,1 milyar dolarla “sanayi için iş­lem görmüş hammaddeler”e ödendiği görülüyor. Toplam ithalatta yüzde 8,8 artış yaşa­nan bu dönemde, söz konusu ürünlerin ithalatının yüzde 12,2 ile onun üzerinde arttığı dikkati çekiyor.

Beş ayda, sanayi için işlem görmemiş hammaddelerde de 6,9 milyar dolarlık ithalat ger­çekleştirildi. Otomotiv sektö­rünün üretimde kullandığı ta­şımacılık araçları aksam ve parçalarına 8,1 milyar, yatırım malları aksam ve parçalarına 7,8 milyar, gıda sanayiinde kul­lanılan esası yiyecek-içecek olan işlenmemiş hammadde­lere 4,5 milyar, bunların işlen­miş olanlarına 2,1 milyar, iş­lem görmemiş yakıt ve yağlara 2,4 milyar, işlem görmüş diğer yakıt ve yağlara da toplam 9,5 milyar dolar ödendi.

İthal girdi ile üretimin çoğu iç piyasaya

Öte yandan Türkiye’nin kul­landığı ithal ara mallarının kü­çük bir bölümünün nihai ürün olarak ihracata dönüşebildiği; yüksek düzeydeki hammadde ithalatının ancak üçte biri ka­dar tüketim malı ihraç edebil­diği dikkati çekiyor.

TÜİK verilerine göre ocak-mayıs dönemindeki tü­ketim malı ihracatı 36,7 milyar dolarla, bu dönemdeki toplam hammadde ithalatının yüzde 35,8’i düzeyinde kaldı. Üreti­min büyük bölümü ithal girdi kullanılarak yapılırken bu ras­yo, üretilen nihai ürünlerin bü­yük bölümünün ihracata dö­nüşmekten çok iç piyasaya arz edildiğini gösterdi.

Beş aylık tüketim malı ihra­catının 17 milyar dolarla yak­laşık yarısını dayanıklı ve yarı dayanıklı tüketim malları oluş­tururken, uluslararası marka­ların Türkiye’deki üretimle­rinden gerçekleştirilen binek otomobil ihracatı 4,5 milyar dolarla bunu izledi.

Aynı dönemde Türkiye, yük­sek boyutlardaki ara malı it­halatının yanında 20,7 milyar dolarlık yatırım ve 17,9 milyar dolarlık da tüketim malı ithal etti. Tüketim malı ithalatının 6,1 milyar dolarla en büyük bölümünü binek otomobiller oluşturdu. Binek otomobil it­halatında geçen yıla göre yüzde 138,2 ile rekor bir artış olduğu dikkati çekti.

Kur ve dış ticaret

Yabancı paralar ulusal paraya karşı değerlendiğinde teorik olarak sanayi ürünlerinin ihracatta rekabet gücünün artacağı bekleniyor ve bu durum genellikle gerçekleşiyor. Ancak bazı uzmanlara göre Türk ihracatçılar kur artışı dönemlerinde çoğunlukla döviz cinsinden fiyatlarını aşağı çekerek rekabet gücü elde etmeye çalışıyor. Ayrıca alıcılar böyle dönemlerde fiyat indirimleri talep ediyor. Bu nedenle döviz kurlarının arttığı dönemlerde, önce Türkiye'nin sanayi ürünlerinin ihraç miktarı artarken birim fiyatları geriliyor. Bu da toplam ihracat gelirindeki artışı sınırlıyor. Sonrasında ise eriyen stoklar nedeniyle üretim için gerekli yeni girdilerin ithalinin daha yüksek kurdan olması nedeniyle, bu durum tersine dönüyor. İthal girdiye bağımlı sektörlerde pahalı girdi ithali, üretim maliyetlerini, iç piyasa fiyatlarını ve ihracat birim fiyatlarını yükseltiyor ve dış ticaret tablosuna olumsuz etki yapıyor. Kur artışları, yerli girdi ağırlıklı üretim yapan belli sayıdaki sektörde ise lehte sonuç doğurabiliyor. Uzmanlar, döviz kuru artışlarının ihracatta tek başına etkili olmadığını, ihracatçılara sürekli artan döviz kurları yerine, “istikrarlı kur” ve Türk ürünlerine dış talebi artıracak diğer unsurların gerektiğini kaydediyor.

Tüm yazılarını göster