Kulaktaki kar suyu ve icat çıkarmak!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Çok değil birkaç ay öncesine kadar bu tartışmayı, yani krizden çıkışımızı simgeleyen harfin nasıl olacağı tartışmasını hiç yapmıyorduk artık; V mi olacak, W mu, yoksa ikinci dibi biraz daha yukarıda oluşmuş W mu ya da geniş ve dalgalı tabanlı U mu; bunları tartışmayı unutmuştuk. Ama bakın son haftalara… Yunanistan sorunu bir patlak verdi, Yunanistan'ı diğer AB ülkeleri izlemeye başladı, halkanın giderek genişleyeceği ve hiç hesapta olmayan ülkelerin de sıkıntıya gireceği konuşulmaya başlandı, işte krizden çıkışı simgeleyen harfin nasıl olacağı da geldi yeniden gündemin ilk sırasına oturdu.

Ekonomide beklentilerin önemini kimse yadsıyamaz. Şimdi yaşanmakta olan sorun da beklentilerdeki bozulma. Tamam gidişat da pek hoş değil ama, en kötüsü beklentilerin olumsuza dönmesi. Yani kulaklara kar suyu kaçtı bir kere. İşlerin kötüye gitmekte olduğu ve her geçen gün biraz daha kötüye gideceği algısı oluştuğunda bunun önünde durmak, bu algıyı tersine çevirmek çok ama çok zor. Şimdi sorun bu; özellikle Avrupa'da. Avrupa'daki bu tablo da yavaş yavaş bizi etkilemeye başladı bile. Herkes elinde kağıt kalem hesap yapıyor, Avrupa'daki sıkıntıdan bizim ne ölçüde etkileneceğimizi belirlemeye çalışıyor.

Bu hesabı kuruş kuruş çıkarmak söz konusu değil elbette. Ama hiç kimse bir etkinin ortaya çıkmayacağını söyleyebilecek durumda değil. Kaygı duyulan, sorunun daha da derinleşmesi olasılığı. Daralacak bir Avrupa pazarı ve değeri biraz daha düşecek euro, bizim için adeta kabus olmaya devam edecek. Bu kabus, yalnızca ihracatçıları da ilgilendirmiyor; turizm sektörü de gelişmelerden ne kadar zarar göreceğinin hesabı içinde.

İspanya'nın kredi notu düşürülüyor, AB'deki sıkıntının İtalya ve hatta Fransa'yı bile içine alabileceği dile getiriliyor, İngiltere kemer sıkıyor. Sorun giderek büyüyor.

Peki bu dönemde biz ne yapıyoruz…

Rahmetli annemin çok sık kullandığı bir söz vardı: "İcat çıkarmayın!" Biz, ekonomide öylesine derin sorunlarla boğuşuyorken, Doğu ve Güneydoğu ile sınırlı olarak gördüğümüz terör Karadeniz ve Akdeniz'de yüzünü göstermeye başlamışken, "icat çıkarıyor", başımızı derde sokacak adımlara yöneliyoruz.

İsrail saldırısından söz ediyoruz…

Öncelikle şunu kabul edelim; İsrail saldırısı ayrıdır, bu saldırının oluşmasına zemin hazırlamak ayrıdır; bu kavramları birbirine karıştırmamak gerekir. İsrail'in sivil bir gemiye saldırmasını haklı kılacak hiçbir gerekçe olamaz, bir kere bunu not edelim. Şunu dile getirirken de sonsuz haklıyız; gemiler silahsızdı ve bulunulan nokta uluslararası sulardı. Ancak, vurguda "uluslararası suları" ön plana çıkarırsak, yanlış yaparız. Yani tersi olsa ve gemiler İsrail karasularına girdiğinde bu saldırı yapılsa, "Haklısınız" mı diyecektik? Silahsız bir gemi bir ülkenin karasularına da girse, saldırmadan da etkisiz hale getirilebilir değil mi...

Gazze'ye insani yardım düşüncesi güzel… Peki, bu yardımı organize edenler kim ya da kimler? Bu organizasyona girişenler, iki ülke arasında bir soruna yol açabileceklerini biliyorlar mıydı? Dışişleri bu konuda İsrail'le sürdürdüğü görüşme trafiğinde ne gibi bilgilere ulaştı? İsrail bize kesin bir dille "Gazze için böyle bir girişimde bulunulmasın" dedi mi? Dediyse, bu bilgi yardım götürmeye niyetlenenlere iletildi mi? Bilgi iletilmişse, yardım gönüllüleri bu uyarıları dinlemediler mi? Dışişleri, Türkiye'nin bir yardım konvoyu yüzünden İsrail'le tarihinde görülmedik bir gerginlik yaşayacağını tahmin ediyor muydu? Sorular, sorular, sorular…

Gazze'ye insani yardım güzel… Ya aynı gün İskenderun'da şehit olan erlerin yaşam hakkı… Ya Zonguldak'ta "güzel ölen" madencilerin yaşam hakkı… Bu konularda adım atmak için başka bir ülkeyle uğraşmamıza da gerek yoktu üstelik.

Tüm dünya ekonomik krizi atlatmaya, en azından krizin yeniden derinleşmesini önlemeye çalışıyor. Bu süreçten en çok etkilenecek ülkelerin başında biz de varız ne yazık ki. Ama biz "icat çıkarıyor", dikkatimizi çok farklı bir noktaya yoğunlaştırıyoruz. Yoksa böyle hedef sapmaları işimize mi geliyor?

Bu arada, söylesenize, son bir yılda İsrail mi çok değişti, yoksa biz mi değiştik? Bir yıl kadar önce Güneydoğu'daki mayınlı arazileri İsraillilere kiralamayı düşünmüyor muyduk?

Tüm yazılarını göster