Kriz, önce kadınları vurdu

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, kriz dünyada önce kadınları vurdu. Kriz sonrası yaklaşık 200 milyona ulaşması beklenilen işsiz sayısı içinde kadınlar oransal olarak yine başı çekiyor. Bu yıl dünya ölçeğinde işsizlik oranının yüzde 6,3-7,1 aralığında gerçekleşeceği öngörülmektedir. Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7,0 iken bu oranın kadınlarda yüzde 7,4 olacağı tahmin edilmektedir. 2009 yılında işsiz kalacak kadın sayısının 22 milyon olacağı bekleniyor. Bu kadınların önemli bir kısmı da genç kadınlar.

Özellikle Latin Amerika ile Afrika, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde işsiz kadınlar aileler için sermaye haline gelmekteler. Yani evlendirilmek üzere satılan kadınlar. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Bankası'nın hazırladığı raporlara göre bu ve buna benzer ülkelerde fakirlik tuzağı devam ettiği sürece Duygu Asena'nın o güzel ifadesi ile "Kadının Adı Yok." Hatta biz buna bir de çocukları ekleyelim. Çünkü onlar daha adları bile konmadan ölmektedir. Dünya Bankası verilerine göre sadece Afrika'da bu yıl 700 bin çocuk bir yaşını göremeden ölecek.

Gelişmekte olan ülkelerin erkeklerinin kadınlar karşısında düşmüş oldukları bu acz durumu, doğrusu gelişmiş olan ülkelerde de pek farklı değildir. Krizin derinleşmesi ile birlikte yine önce kadın işçiler işten çıkartılmıştır. Oranlar farklı olsa da hemen tüm ülkelerde ücretlendirme de erkek ve kadınlar arasında erkekler lehine farklılık olmasına rağmen işten çıkarmalarda kadınlara aleyhine gelişen bu durumun temelinde üç faktör bulunmaktadır:

· Erkek halen hane halkı reisi konumundadır.

· İşten çıkaranların da önemli bir kısmı erkektir.

· Kadının çalışmasına karşı olan düşünceler her şeye rağmen hâlâ devam ediyor olmasıdır.

Erkeklerin egemen olduğu bir dünyayı savunmanın aslında ülkelerin geleceği ile oynamak olduğunun yapılan onca çalışmaya rağmen anlatılamamış olması, belki de sorunun özünü oluşturmaktadır.

Dünyadaki benzer eğilim ülkemizde daha ağır koşullarda hüküm sürmektedir. Kadınların başörtüsünü savunan politikacıların nerede ise tamamının eşi çalışmamaktadır. Hatta hatırladığım kadarı ile birçok bakanımızın eşi evlenmeden önce çalışırken (birçoğunun eşi üniversite mezundur) evlilik sonrası çalışma hayatından çekilmişlerdir. Elbette burada hiç kimsenin özel hayatını sorgulamak niyetimiz yoktur. Ancak bizim gibi ülkelerde politikacılar topluma örnek olmak zorundadırlar. Atatürk'ün kadını sosyal yaşamın içine sokmak için neler yaptığı incelendiğinde bu düşüncemizde ne kadar haklı olduğumuz görülecektir.

Yine de Türkiye; Pakistan, Hindistan ve Afrika ülkelerinden daha iyi durumdadır. En büyük şirketlerimizin başında az da olsa kadın yöneticiler bulunmaktadır. Hiç olmazsa onlar kriz sürecinde işten çıkarmalarda kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapsınlar. Unutmasınlar ki dünyada kadının işgücüne katılım oranı ortalama olarak yüzde 52 iken biz de yüzde 24'dür.

Bu oran bize yakışmıyor. Bu oranı artırmak sadece devletin görevi değildir. İşe ailemizden ve kendi şirketimizden başlayabiliriz.

Tüm yazılarını göster