Kriz dibe ulaştı mı?

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Şu anda dünyada ve Türkiye'de ekonomiye şöyle böyle bulaşanların tümünün yanıt aradığı soru krizde dibe ulaşıldı mı sorusudur. Doğrusu hafta içinde arka arkaya açıklanan veriler bu sorunun sorulmasına neden oldu. Özellikle ABD, Japonya ve Avrupa Birliği'ne üye belli başlı ülkelerin tüketici güven endekslerinin yükselme eğilimine girmesi krizde sona gelindiğine ilişkin umutlarında güçlenmesine neden oldu. Hiç şüphesiz bu eğilimin giderek güçlenmesi sanayi üretiminin ve talebin artmasını da sağlayacaktır.

Esen olumlu havayı güçlendiren başka bir olgu ise ABD'de GM'e yönelik yapılan 30 milyar dolarlık yardımdır. Yapılan yardım reel sektördeki çürük elmaların sağlamları ile değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Finansal piyasalarda batma noktasına gelmiş bankalardan sonra reel sektördeki firmaların da yeniden yapılandırılmasına yönelik eyleme geçilmesi krizin sona ermesinde önemli bir aşmayı ifade etmektedir. Bu durum, ekonomideki çarkların yeniden dönmesi demektir.

Krizin başlamasından bu yana yapılan müdahaleler krizin büyük ölçüde iyi yöneltildiğini göstermektedir. 1929 krizi kadar büyük bir kriz ile karşı karşıya olduğumuz düşünüldüğünde bu krizde 1929 krizinde yapılan temel yanlışların yapılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu söylerken özellikle şunları belirtmemiz gerekiyor:

·1929 krizinde piyasanın ihtiyacı olan likidite sağlanmamış tam aksine başlangıçta enflasyonu artıracağı korkusuyla para arzı kısılmıştır. Bu krizde ise FED ve diğer merkez bankaları piyasaların talep ettiği likiditeyi sağlamışlardır. Parasal genişlemeye rağmen enflasyon oranı yükselmemiştir.

·1929 krizinde reel sektöre müdahale ancak krizden üç yıl sonra başlamıştı. Yaşadığımız krizde ise müdahale krizle birlikte başlamış ve artan oranda devam etmektedir.

·1929 krizinde ABD büyük bir ülke sorumluluğunu yerine getirmemiş ve diğer ülkelerle işbirliği yapma konusunda çekinceli davranmıştı. 2008 krizinde ABD büyük bir ülke gibi davranmıştır. Özellikle Başkan Obama'nın göreve başlaması ile bu durum daha artmıştır. ABD, Japonya ve AB ülkeleri ile sıkı işbirliği yapmanın yanında G-20 Zirvesi'nin toplanmasına ve krize karşı ortak bir mücadele programı üzerinde esnek de olsa bir mutabakat sağlanmasına öncülük yapmıştır.

Gelinen noktada krizin dibe vurup vurmadığı tartışmasının artık bir ayrıntı olduğunu düşünmeliyiz. Çünkü bu yıl olmasa bile önümüzdeki yıl krizin etkisinin azalması kesin gibidir. Ancak şunun da unutulmaması gerekiyor: Bu ölçekteki krizler de iniş çıkışlarında olması şaşırtıcı olmayacaktır. Bundan dolayı tüm ülkelerin bunu göz önüne alan politikalar üretmesi gerekir.

Türkiye'de krizin ulaştığı bu noktada diğer ülkelere benzer tepkiler vermektedir. Türkiye'yi diğer ülkelerden ayıran nokta yapısal sorunlarını çözme konusundaki isteksizliğidir. Bu isteksizlik sadece maliye politikası yönünde değildir. TCMB de krizin çözümünde pasif kalarak özellikle reel sektörün likidite yetersizliğine karşı umarsız kalmıştır.

Umarız hazırlanan son paket pasif kalınan alanlarda yeni açılımlar getirir.

Tüm yazılarını göster