Kriz çilingiri

A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Üretici Fiyat Endeksi yıllık bazda %10.9, petrol 115 dolara tırmanmış olmasa, deflasyonist korku saracak. Çünkü şubat TÜFE enflasyonu yıllık %4.2 ile %14.28 geriliyor.  Maliyet kanadından gelen artışlara tepkisizlik öne çıkıyor. İşte bu tepkisizlikte gizli, altı farklı açılım düşüyor ekonomiye: 1) Sanayici artan maliyetlerini, fiyatlarına yansıtmakta zorlanır. 2) Üretim kar marjı hızla erir. 3) Karlılığı azalan sanayici, kapasitesini aşağı çeker. Düşük kapasitelere göre istihdam, harcama ve risk alırlar. Yatırımlarını ertelerler. 4) Ertelenen yatırımlar, yeni istihdam kapılarını, bir daha kriz bitmeden açmayacak şekilde, kapatır. 5) Gelin görün ki petrol fiyatları, tüketicinin satın aldığı bütün ürünlerde fiyat artışlarının tetikleyicisi olur. Tüketici ulaşıma, ısınmaya, enerjiye ilk elden daha fazla ödemeye başlar. 6) Öte yandan ücretlinin fiyat artışları sadece TÜFE'ye ayarlı değişmektedir. TÜFE deki %14.28'lik gerilemeyse, sadece tüketicinin hızlı bir satın alma gücü kaybı yaşamasını değil, zincirden geleceğe ilişkin önemli halkanın koptuğunun da habercisidir.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu'nun bizi Yunanistan, İrlanda, Portekiz çöküşlerinden daha fazla etkilediğine tanık oluyoruz. Merkez Bankası'nın aldığı kredi sıkılaştırma kararının yansımaları devam ediyor; sabit getirili menkul kıymetlerde faizlerin yukarı gidişi, TL'nin euro-dolar sepeti karşısında değer kaybı, yabancı yatırımcıların hisseden çıkışlarının toplamda 1.2milyar dolara erişmesi… Para politikası erki, daha sıkı önlemler alacağına dair hergün peşi sıra açıklamalarla geliyor gündeme. Çünkü 2010 yılının enerji hariç 14.5 milyar dolar cari açığının tamamına yakını, kısa vadeli finansmanla kapatılınca huzursuzluğu gizlemek mümkün değil. Tedirginlik ekseninde yabancıları görüyoruz. CDS ve piyasa getirisini, temettü verimini, dönemin faiz kazancını karşılaştırıp, daha ucuz pazarları tercih ediyorlar. Ancak bu sadece yabancılara has bir tercih değişimidir.  Yerliler, munzam karşılık artırmalarına ve kur oynaklığına karşı duyarsız kalmayı tercih ederler.

Bir taraftan da "bay frenbilmez" zirveleri yoklamayı Şubat'ta da sürdürmektedir. Binek ve hafif ticari araç ocak ve şubat toplamı 103.383 adetle, önceki yılın 51.267 düzeyini ikiyle çarpmaktadır. Yıllık artış, %102'dir. Öte yandan "bayan sağlıksızyemez" hem iç talebi, hem de dış talebi aynı tencerede, (tencere ağzına kadar dolmuş da olsa) ocağın harını kısmadan pişirmeyi sürdürür. Kur savaşlarına kayıtsız kalmak, TL'nin görece değerlenmesine neden olurken ithalat, üretime tercih edilmişti. Buna bir de görece yüksek reel faiz cazibemiz eklenince ısınan ekonomiler arasına girmiştik. Ancak önemli olan büyümenin sürdürülebilirliği… Dış ticarette dışa bağımlılığı azaltıcı uzun vadeli ve sektör sektör sorun giderici çözümler bulunmalıdır. Yoksa, bir kriz gecesi yağmurda sırıl sıklam, kapısına dayandığımız kısa vadeli finansman kaynağını, suçlamaya devam edip duracağız. Deveyiz kendi eğrimizi bilmeyiz, ama yılanın boynunu eğriltiriz.

Bu kriz, bizim krizimiz değildi. Bankacılık sektörü, BDDK, TMSF yapılanmaları ile 2001 krizinin ardından gelen önlermlerle, krize dip diri girdik. Hem de; ABD, İngiltere, Belçika, İspanya, Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İzlanda bankacılık sistemleri un ufak olmuşken. Gölge bankacılığı, OTC işlemleri olmayan finansal sistemimizi bu krizden koruyabilmiştik korumasına da; tüketicimizi, balonların gölgesinden koruyabilmiş miydik acaba? Sanmıyorum. Bence, Merkez Bankası proaktif önlemlerine 2010'un 3.çeyreğinde başlamalıydı. İşte bu günlerde para otoritelerinin sıkça dile getirdiği; "daha fazla sıkılaştırmanın gerekliliği" söylemlerinin ardında yatan gerçek de; bu yetersiz kalışı bertaraf etme uğraşları olsa gerek. Biri finans sektörü ve diğeri tüketici güveni olmak üzere, tüm krizlerin iki mayın tarlası vardır. Her ikisinin de yıkımı, bütünde sıfır çarpanı etkisiyle kendini hissettirir. Oysa, zincirin en kopmaması gereken halkadır; tüketicinin düşen satın alma gücü. Bunun tersi, yani krizden çıkış için de, her iki sektör aynı ölçüde etkili olduğu kesindir. Hem tüketici güveni, hem de finans sektörü; birer, "kriz çilingiri" dirler.

Tüm yazılarını göster