Kömür önemli ama diğer madenlerimiz de önemli

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Maden denilen şey yerin altından çıkarılıyor. Yer altından maden çıkarmak riskli, zor bir iş.

Kömür ocaklarındaki kazalar nedeniyle biz genelde sadece kömür madenciliğini tartışırız.
Son yıllarda kömür kadar ilgi çeken bir başka maden türü de altın madenciliği oldu.
Halbuki kömür ve altın madenleri yanında daha başka madenlerimiz de var.
Türkiye’de madencilik sektörü yeni yeni gelişmeye başlayan bir sektördür. Yıllık üretim değerinin 20 milyar TL dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
724 kömür madeni, 889 metal cevheri işletmesi, 4.510 doğal taş ve diğer maden işletmesi olmak üzere 6.243 işletmede, 135 bin kişiye istihdam imkanı sağlanmaktadır.
Türkiye dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla 28‘inci sırada yer alır.
Maden çeşitliliği açısından ise 10‘uncu sıradayız.

Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler, linyit ve jeotermal kaynaklar gibi enerji hammaddeleri açısından çeşidimiz bol. Ama madenlerimizin kalitesi düşük. İşletilmesi zor.
Dünyada üretimi ve ticareti yapılan 90 çeşit önemli maden ve mineral var. 
Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahip. Kalan madenlerde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersiz. 
Ülkemiz, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından kendi kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasında yer alıyor.

Dünya endüstriyel hammadde rezervlerinin yüzde 2.5‘i, kömür rezervlerinin yüzde 1‘i, jeotermal potansiyelinin yüzde 0,8‘i, mermer rezervlerinin yüzde 33’ü ve metalik maden rezervlerinin yüzde 0,4‘ü ülkemizde bulunuyor.
Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin yüzde 72‘sini oluşturan bor mineralleri alıyor.
Bordan sonra doğal taşlar, mermer madenleri geliyor.
Bakır ve krom, feldspat  diğer önemli madenlerimiz.

Madencilik sektörü çok emek isteyen bir sektör. Önce maden yataklarını belirlemek, sonra rezervi değerlendirmek için doğru dürüst işletmeler kurmak gerekiyor.
Maden yerin altında sıfır maliyet ile yatıyor ama, kalitesi ve yer üstüne çıkarmak için yapılan harcamalar maliyetini belirliyor. O nedenle yerin altının zenginliği işe yaramıyor.

Cumhuriyet’ten sonra, madencilik konusu da ele alındı. Yeraltı kaynaklarımızın devlet eliyle çıkarılması ve değerlendirilmesi amacıyla, 1933 yılında Ekonomi Bakanlığı'na bağlı "Petrol Arama ve İşletme" ile "Altın Arama ve İşletme İdaresi" adıyla iki bağımsız kurum oluşturuldu.

Daha sonra madenlerimizin gerekli jeoloji ve madencilik yöntemleriyle sistemli olarak araştırılması ve işletilmesi amacıyla 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu. (MTA)
Enstitü, kuruluş kanununa göre; yurdumuzun maden ve taş ocakları kaynaklarını aramak, bulmak ve işletmeye uygun olup olmadığını tespit amacıyla gerekli etütleri, kimyasal ve teknolojik analizleri yapmak ve sektöre mühendis, yardımcı personel ve kalifiye işçi yetiştirmekle görevlendirildi. MTA maden rezervlerinin belirlenmesinde bugüne kadar önemli çalışmalar yaptı.

Tüm yazılarını göster