Komşuda pişer, bize de düşer

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Yunanistan borç sorunu Euro Bölgesinin varlığını tehdit eden dev bir mali krize dönüştü. Yunan hükümeti, Avro Bölgesi ülkeleri, Uluslar arası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası tarafından alınan önlemlere rağmen piyasalar Yunanistan devlet tahvillerinde olası bir yeniden yapılandırmayı fiyatlamaya başladılar.

Euro ülkeleri ve Uluslararası Para Fonunun 110 milyar Euro tutarında destek sağlayacağını taahhüt etmesi, Avrupa Merkez Bankası'nın Yunanistan devlet tahvillerini - yatırım yapılabilir statüsünü kaybetmesine rağmen - teminat olarak kabul etmeye devam etmesi, Yunanistan hükümetinin 30 milyar Euro'luk bir önlem paketini meclisten geçirmesi piyasaları ikna etmeye yetmedi.

Piyasalardaki güvensizliğin arkasında iki temel neden var. (i) Yatırımcılar Yunanistan'ın IMF ve Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşmanın koşullarını yerine getireceğine güvenmiyor (ii) Sorunun yüksek borçlu diğer ülkelere (Portekiz, İspanya, İtalya gibi) yayılması durumunda Euro bölgesinin zengin ülkelerinin destek vermeye devam edeceğine inanmıyor.

Papandreou hükümeti tarafından açıklanan ve Meclisten geçirilen önlem paketi Yunanistan'ın bütçe açığını 2009 için %13 civarından %3'e indirmeyi hedefliyor. Böylesine büyük bir düzeltme için emekli maaşlarının ve kamu kesiminde ücretlerin düşürülmesi, yeni personel alımlarının sınırlanması, emeklilik yaşının uzatılması, vergilerin yükseltilmesi gibi radikal önlemlerin alınması gerekiyor.

Açıklanan önlem paketi borç yükünü indirmek isteyen bir ülkede alınması zorunlu olan kararlardan oluşuyor. Türkiye 2001 yılında girdiği mali krizden bunun benzeri önlemleri alarak çıktı. Ancak 2001 yılındaki Türkiye ile bugünkü Yunanistan arasında üç temel fark var. Yunanistan'ın borç yükü 2001 yılındaki Türkiye'den çok daha yüksek, (ii) Yunan halkı uzun yıllar süren bir istikrar paketinin uygulanmasına karşı. (iii) Yunanistan'ın borcunun büyük kısmı, Yunan halkı veya bankacılık kesimi tarafından değil, yabancı yatırımcılar tarafından taşınıyor.

Bu nedenler piyasalar açıklanan devasa destek paketine rağmen Yunanistan'ın borçlarını zamanında ödeyeceğine inanmıyor. Yatırımcılar, daha önce Rusya ve Arjantin'de yaşananın benzeri bir borç yapılanmasının eninde sonunda Yunanistan'da da yapılacağına inanıyorlar. Bu nedenle açıklanan pakete rağmen piyasalar Yunanistan devlet tahvillerinde bir yeniden yapılandırmayı fiyatlamaya başladı.

Geçen haftaya damgasını vuran olay krizin Yunanistan'dan Avro bölgesinde yüksek borçlu diğer ülkelere yayılmaya başlaması oldu. Portekiz, İspanya, İtalya, İrlanda gibi ülkelerin borçlanma faizlerinde ve CDS'lerinde sert yükselişler görüldü. Yunanistan gibi - Avrupa Birliği içinde %2 civarında paya sahip -  küçük bir ülkede yaşanan sorunu çözemeyen Avrupa'nın krizin diğer ülkelere yayılması durumunda çaresiz kalacağı korkusu piyasalardaki satışları hızlandırdı. Piyasalar krizin yayılması durumunda Avro bölgesinin zengin ülkelerinin kesenin ağzını açacağına inanmıyorlar.

Açıklanan ekonomik verilerin ve şirket karlarının beklenenden daha iyi olmasına rağmen ABD ve gelişmekte olan ülke borsaları Avrupa'daki krizden payına düşeni aldı. Wall Street tarihinde gördüğü en yüksek gün içi oynaklığı yaşarken, Asya ve Avrupa borsaları sert satışlarla geriledi. İMKB Cuma günü Ocak 2009'dan bu yana gördüğü en sert düşüşü yaşadı. Piyasalardaki satış eğiliminin kısa sürede devam etmesi bekleniyor.

Avrupa'daki borç krizinin ne kadar derinleşeceğini bilmiyoruz. Avrupa'nın ağır toplarının elini taşın altına koyması durumunda veya Avrupa Merkez Bankası'nın FED gibi radikal kararlar alarak piyasalara bol likidite vermesi ve sorunlu ülkelerin devlet tahvillerini alması durumunda piyasalardaki satış azalabilir veya tersine dönebilir. Ama buna güvenerek son bir yılda elde edilen tatlı karları riske atmayı anlamlı bulmuyoruz. Avrupa'daki krizin derinleşmesi durumunda Türkiye malum nedenlerle en olumsuz etkilenen ülkelerden birisi olacaktır. Bu nedenle riskli aktiflerdeki pozisyonları azaltmakta fayda var.

Tüm yazılarını göster