Komisyonculuktan organizatörlüğe

Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI hakan.cinar@dunya.com

Metin bey yaşadığı yerden artık sıkılmış ve sonunda ailesinin de baskısına dayanamayıp, o sevdiği evi satmaya ve ailesinin istediği semte taşınmaya karar vermişti. Ama şimdi kim uğraşacaktı evi satmayla, yeni ev aramayla. Eşi Fulya hanım kocasını her ne kadar emlakçı ile çalışmaya ikna etmek için çabalasa da, Metin bey, emlakçıya para kaptırmamaya  (!) kararlı idi. Onun gözünde emlakçı, hiçbir şey yapmadan ve katma değer sağlamadan, oturduğu yerden para kazanan birilerinden öte değildi. Epeyce bir çabaladı, mücadele etti, cama ve apartman kapısına asılan duyurular da fayda etmedi. Zıııırt diye bir kapı çalıyor ve evi görmek istiyoruz diyen herkesi, çok hoşnut olmasa da eve almak zorunda kalıyordu. Sonra düşündü ve dedi ki kendi kendine; bu iş böyle olmaz duyuruların altına evi sadece şu saatler arası gezebilirsiniz ve gezecek kişilerin kim olduğu, telefon numarası, kimlik bilgisi v.s..gibi bir fikir geliştirdi. Ve bu fikrinin saçma olduğuna, bu sorumluluğun bir başka kuruluş da olması halinde, profesyonel olması gereken o kuruluşun, randevu usulü çalışacaklarına, öyle önüne geleni değil, düşüncesi ancak ciddi olana evi gezdireceklerine, evi daha profesyonelce pazarlayabileceklerine, fiyatı daha doğru bir şekilde belirleyeceklerine, satış olması halinde onların adına tahsilatı yapıp devir işlemlerine destek vereceğine v.s.v.s. Sonunda kanaat getirmiş ve kendi kendine mırıldanmış,”ya biz emlak komisyoncusu dedik çok ciddiye almadık, meğer ne çok şey yapıyorlarmış”. Metin bey sonunda bir emlak müşaviri ile anlaşmış, ne satışta, ne de alımda hiçbir sorun yaşamamış. Hatta çevresinde tanıdığı herkese de bir iş yaptıracaksan, profesyoneline devredeceksin diye de tavsiyede bulunmaya başlamış. Kendi kendine de ya adamların yaptığı iş basit bir komisyonculuk değil, aslında bir organizasyon demekten de alamamış.

21.yüzyıl, her geçen gün yaşam koşullarının zorlaştığı, insanların daha fazla çalışmak zorunda olduğu, ömrün uzadıği, ölümlerin tıbbın her geçen gün gelişmesi ile geciktiği ve dolayısı ile Dünya’nın daha fazla insanı taşıyan bir gezegen olduğu ve olmaya devam edeceği şüphesiz. Böyle bir dönemde, artık hiç kimsenin, bir katma değer sağlamayan kişi veya kuruluşlara para ödemeyeceği de tartışılmaz. Yukarıdaki hikayede Metin bey gibi kişilerin, komisyonculara para kazandırmama çabasının neden başarısız olduğuna tanık olduk. Gümrük komisyoncusundan, gümrük müşavirine, emlak komisyoncusundan emlak müşavirliği kavramına boşu  boşuna geçmedik. Peki ya, taşıma işlerini organize den, Uluslararası tabiri ile Freight Forwarder hizmet veren bir işletme yalnızca komisyoncu mudur? Taşıma aracına sahip olmamasına rağmen, ihracat veya ithalatçının, tüm taşımasını organize eden, araçların durumuna gore en doğru ve ekonomik taşıma aracını belirleyen ve Rezervasyon işlemlerini tamamlayan, yanı sıra terminal ve liman hizmetlerinin eksiksizce yürümesini sağlayan bir firmanın yaptığı tek iş komisyonculuk diyen bir zihniyet var ise, kocaman bir PES derim.

Günümüz mevzuatında da bu kavram Taşıma İşleri Organizatörü olarak kabul edildi ve yasal mevzuatımızda da bu şekli ile yer aldı. Bunda en büyük pay, hiç kuşkusuz benim ve ortağı olduğum lojistik firmamızın da mensubu olmaktan gurur duyduğu Utikad’dır. Mevzuatımıza Dünya’nın bütün gelişmiş üllkelerinde olduğu gibi organizatör olarak  girmiş olması da yine Utikad’ın pozitif çabaları ile olmuş, komisyoncu zihniyeti ile yer alan dar bakıştan kurtulunulmuştur. Hayatımızın en önemli organizasyonlarından birisi olan Taşıma İşleri organizatörlüğü’de bu sayede daha tanınır ve kuralları belirgin bir meslek dalı halini almıştır.

Ne mutlu organizatörüm diyene !!

Tüm yazılarını göster