Kitaplar öyle hızlı birikiyor ki...

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Çok önceleri bütün çabalarıma rağmen, bütçemi ne kadar zorlarsam zorlayayım ne yazık ki yavaş yavaş rafları dolduran, bir ân önce sayılarının artmasını istediğim kitaplara bugün kitaplıklar yetmiyor. Dün, bir yenisi daha geldi eve ve ortalıkta olanların ancak bir kısmını kucaklayabildi... Gazetedeki dolaplar ağzına kadar kitap dolu... Ve şöyle bir gerçek var ki herhalde 60 bine yakın kitabı da geniş kitlelerce okunsun diye dağıtmışızdır bugüne dek, desem abartmış olmam, eksiği vardır, fazlası yoktur. Üniversite kütüphaneleri, belediye kütüphaneleri veya şahıslara bağışladıklarımızdan söz ediyorum. Şimdi de neredeyse ayda beş yüz civarında kitabı ihtiyacı olanlara bağışlayabiliriz, ama bugüne dek gönderdiğim kamyonlar dolusu kitapların âkıbetlerinden haber alamayınca doğrusu epey umutsuzum bu konuda.

Kimi zaman bir teşekkür notu bile gelmedi onca kitabın ardından, buna aldırmadım, ama, onların ne olduğunu, kolilerinden çıkarılıp çıkarılmadıklarını hep merak ettim. Bir küçük bilgilendirme yazısı gelemez miydi? Gönderdiğiniz şu kadar kitap, şu salonda şöyle okuyucuların kullanımına açılmıştır, diye... Meselâ bir defasında giden koliler, bir belde kütüphanesini rahat rahat sıfırdan dolduracak kadar çok sayıdaydı, ama istikballerine dair çıt çıkmadı!

Ben o kitaplar okunsun, kütüphanemizde birkaç okurla sınırlı kalmasın, herkesle paylaşalım istemiştim, bunun gerçekleşip gerçekleşmediğine dair bugün bir bilgim yok! Arayıp sormaya da doğrusu pek gönüllü değilim, kitapları alan kurumların yoğun işleri nedeniyle böyle olmuştur, bize bilgi verememişlerdir, diye düşünmek istiyorum.
Yıllar geçiyor, kitaplar birikiyor, ama onları bağışladığımızda hızlı bir şekilde kolilerinden çıkarıp numaralayıp okuyucuların ulaşabileceği raflarda sergileyecek kişi veya kurumlara ulaşamıyorum.

Bazen gazetelerde haberler okuyorum falanca kişi kütüphanesini şuraya bağışladı, diye... Ama daha sık başka haberler geliyor, daha önce bağışlanan kütüphanelerdeki değerli kitapların âkıbetlerinin ne olduğuna, nasıl kaybolduğuna, nasıl yandığına vs. vs. dair... 
Yine bu konudaki umudum, hevesim kayboluyor. Zaten rakamlara bakınca da Türkiye'de kütüphane sayısının, kütüphaneci sayısının ne kadar az olduğu gerçeği hep gözümün önünde duruyor...

Yani çok büyük emeklerle yazılan, yine büyük emeklerle hazırlanan, basılan kitapların yine evdeki, gazetedeki kütüphanelerde kalmaları galiba en iyisi, ama bu sefer de yer ve tasnif sorunu ortaya çıkıyor. Yeterince korumak, tozu asgariye indirmek için cam kapaklı kitaplıklar en iyisi, ama bu durumda da bütçe elvermiyor onca kitabı sığdıracak sayıda modülü eve satın almaya...

Aslında en güzeli, okurlarla yüz yüze konuşup ihtiyaç duydukları kitapları vermek, alan kişilerin gözlerindeki sevinci görmenin keyfi bir başka... Ama biriken miktar, bu türlü tüketilemeyecek kadar büyük...

Sonuçta her ay olmasa da üç ayda bir, bu kitaplardan bir bölümünü gönderip ihtiyacı olanların okumasını sağlamak, bizim için en iyi çözüm. O kitaplara gözü gibi bakıp okurlar için hemen hazırlayacak olanakları olan, bizim henüz ulaşamadığımız kurumlar, kişiler mutlaka olmalı. Yani onları bağışladığımız yerlerin yalnızca kitap sevmeleri yetmiyor, her türlü sevgide olduğu gibi kitap tutkusu da emek istiyor, çok zaman ayırmayı gerektiriyor.

Tüm yazılarını göster