Kishi Ryoichi, Şota Arveladze ve diğerleri...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Kishi Ryoichi, bir Japon mühendisti ve Türkiye'de çalışıyordu. Ryoichi, İzmit Körfezi Geçiş Köprüsü'nde görev yapıyordu. Köprüde, geçici yol montajı yapılan halatlardan biri koptu. Ama halat kopunca ne bir ölen oldu, ne bir yaralanan. Ryoichi, halatın kopmasından kendisinin sorumlu olduğuna karar vermiş olmalı ki "bu utançla" yaşayamayacağını düşündü ve intihar etti. Japon mühendis, bir kişinin burnu bile kanamayan, sorumlusu yalnızca kendisi mi, değil mi, tam olarak bilinmeyen bir aksaklık için intiharı seçti. Japon mühendisin, bağlantı yerindeki çatlağı önceden gördüğü ve bu yüzden 150 metre yükseklikte görev yapan 30 ile 50 arasındaki personelin hayatının riske atılmaması için hava koşullarının uygun olmayacağı gerekçesiyle geçen cumartesi günü bu noktada çalışılmadı belirtildi. Bu arada, bir son bilgi olarak aktaralım; diğer geçici yol montajında da sorun olabileceği kaygısıyla burada kullanılacak malzemelerin de yurtdışında yapılmasına karar verildi ve bu da köprünün tamamlanmasını 5-6 ay geciktirecek.   

Peki burada Kishi Ryoichi'nin sorumluluğu ne? Bunu tam olarak bilemeyiz, teknik bir konu. Ama varsayalım, tüm sorumluluk Japon mühendise aitti. Bizim kültürümüze göre ne kadar tuhaf bir son değil mi. Sorumluluk tümüyle ona ait olsa bile bu mühendis yüzünden kimse yaralanmamış, ölmemiş, ama o belli ki bunu gururuna yediremiyor. Biz genel olarak "gururumuza her şeyi yedirebildiğimiz" için, yadırgıyoruz işte bu durumu... 

Pamukova'yı hatırlıyoruz değil mi. Hani şu Ankara-İstanbul hızlı trenine dönük çalışmalar öncesinde bir anlamda "mevcut raylarda daha hızlı gidebilir miyiz acaba" görüşünü "test etmek" için yapılan girişimi... Yani, sonucu itibariyle cinayet gibi kazayı... 40'ın üstünde vatandaşın hayatını yitirmesini... Suçlu kim olmuştu, onu da hatırlıyoruz elbette. Makinistler... Yıllarca o hatta belli hızda giden makinistler, ne olmuşsa o gün birden kafalarına esmiş ve hızlı gitmeye karar vermişler ve kaza denilen bu cinayet yaşanmış gibi, onlar mahkemeye verilmiş ve suçlu bulunmuşlardı. Dönemin TCDD Genel Müdürü'nün herhangi bir sorumluluğu yoktu elbette, Ulaştırma Bakanı'nın hiç yoktu, Başbakan'ın tabii ki yoktu. Zaten burası da Türkiye'ydi, Japonya değildi ki... Cumhuriyet Savcılığı'nın, TCDD Genel Müdürü için soruşturma açılması talebi de Ulaştırma Bakanı tarafından reddedilmişti. Hem anlaşılan demiryollarında böyle onlarca kişinin ölmesine yol açan kazalar yaşanması da "fıtrat" ile diye açıklanacak bir durumdu. Öyle olmasa 41 kişinin ölmesine yol açanlar, intihar etmeseler bile hiç olmazsa utançlarından görevlerini bırakırlardı.

Fıtrat dedik de, Soma faciasını atlamak mümkün mü? 301 madenciyi kaybettik. Ardından Ermenek... Diğer ülkelerin yıllarca önce unuttuğu maden faciaları bizim için normaldi. Yaşam odası mı, o da neydi ki! 

Bir Arveladze geçti futboldan 

Bırakın Türk futbol tarihini, dünyada örneği az görülebilecek bir olay yaşandı geçtiğimiz haftalarda. Torku Konyaspor ile Kasımpaşa arasında oynanan karşılaşmada olanları futbolla ilgilenen herkes hatırlıyordur. Sakatlanan Kasımpaşalı bir futbolcunun tedavisi için oyunu durduran Konya, ama buna rağmen topa vurup Konya'ya gol atan bir Kasımpaşalı futbolcu. Kasımpaşa'nın o dönemki teknik direktörü Gürcü Şota Arveladze ne yapıyor, oyuncularına kaleyi açmalarını söylüyor, Konyalı bir futbolcu da adeta yürüye yürüye giderek Kasımpaşa'ya gol atıyor. Konyalı futbolcunun davranışı da çok nazik, topun yalnızca çizgiyi geçmesini sağlıyor, ağlara temasına fırsat vermiyor.

Ve bu maçı Kasımpaşa kaybediyor, Arveladze de maç sonrası istifa ediyor.

Beşiktaş'ın 19 yaş altı futbol takımı, bir maçta kazanılan penaltıyı, haksız olduğu gerekçesiyle gole çevirmiyor. 

Yine bazı takımlarda futbolcular, lehlerine olan hakem kararlarının yanlış olduğunu o an hakeme iletmek suretiyle centilmenlik örneği sergiliyor. 

Ama diğer yanda kazanmak uğruna saygısızca davranışları çok normal bulanlar da geçilmiyor. Son örneğini bu hafta yaşadık. O saygısızca davranışların, taraftarlık adına, alkışlandığı sürece devam edeceği de çok açık.

Şota Arveladze'nin davranışı medyada ne kadar yer bulabildi ya da hak ettiği yeri bulabildi mi, ne gezer. Ya da diğer örnek davranışlar? Ama, tam tersine, gençlere, topluma kötü örnek olacak bazı futbolcu ve yöneticilerin yaptıkları günlerdir sayfaları dolduruyor. 

Çünkü biz kavgadan, gerginlikten besleniyoruz. Bunu en iyi kavrayan da bazı siyasilerimiz değil mi zaten. 

Ger, böl, yönet! Daha da ger, daha da böl, kamplara ayır, senden olanların saflarını daha sıkılaştır, daha kolay yönet!

İnsanlar, güçlünün yanında saf tutmayı tercih ederler, güce meylederler. Ama bu eğilimlerini gösterirken, kendi bildikleri işin çok dışına çıkıp, güçlünün ağzıyla konuştuklarında pek bir komik olurlar. Örneğin, Türkiye'yi yurtdışında başarıyla temsil eden bir futbolcunun, "Türkiye ekonomisi çok iyi, ancak faizler düşmeli" demesi gibi. Keşke bu, bir Türk vatandaşının içten gelen düşüncesi olsaydı, ama belli ki değil, dolayısıyla bu ünlü futbolcunun hiç bilmediği bir alana atlayıp görüş bildirmesi pek sırıtıyor, güce meyletmenin işareti olmaktan öteye de geçemiyor. 

Kimseden Japon mühendis Ryoichi gibi intiharı seçmesini isteyen yok, kimseden Arveladze gibi centilmenliğin ve dürüstlüğün zirve yaptığı bir adım atmasını bekleyen, uman yok; ama öbür tarafta kalan siyasilerden, sporculardan, yöneticilerden biraz normalleşme bekleyen çok... 
 

Tüm yazılarını göster