Keşke…

Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Bir ekonomist ve maliyeci olarak ekonomi ağırlıklı bir gazetede elbette ekonomi üzerine yazılar yazmak gerekir. Ancak; günümüzün özel koşulları nedeniyle şimdilik ekonomi yazıları yazamıyoruz.

Çünkü; ülke siyasetin yörüngesine girmiş durumda. Toplum siyaset narkozunu almış ve onun etkisinde. 15 ayda üç büyük seçimin ağır yükleri altında. Bu seçimin koşulları da farklı gibi görünüyor. Kafalar karışık…

Bir yanda 13 yılın iktidarı olmanın hem rehaveti ve hem de yaratamadığı heyecan. Bir yanda da ana muhalefetin ve Meclis dışı muhalefetin dikkat çekici çıkışları. Hatta her ihtimale açık sonucun gündemde olduğu seçim. 
Konu seçim olunca başlık da “keşke…” oluyor.

- Keşke kazasız belasız ve demokrasinin tam işlediği bir seçim olsa…

Zaman zaman ülkenin çeşitli noktalarında yaşanan taşkınlıklar veya kavgalar ürkütüyor. 

- Keşke siyasi parti liderleri basın önünde bir araya gelse…

Eskiden liderler birkaç kez televizyonda ortak tartışma programlarına katılırlardı. Ünlü ve tarafsız gazetecinin sorularına cevap verirlerdi. Vatandaş da liderlerin performansına bakarlardı. Ne yazık ki son yıllarda bu görüntüleri unuttuk. Özellikle Tayyip Erdoğan’ın diğer liderlerle televizyonlara çıkmama tavrı ne yazık ki halen devam ediyor. Aslında liderler binlerce kilometre yol kat edip meydan meydan dolaşma yerine televizyonları kullansalar çok daha etkili olurlar. Görünen o ki bu seçimde de liderleri bir arada göremeyeceğiz. 

- Keşke başarısız liderler bırakıp gidebilse…

İngiltere’de geçtiğimiz hafta yaşanan seçimlerin sonunda 3 lider toplam 52 dakikada koltuklarını bıraktılar. Üstelik bunlardan ikisi de oylarını çok artırdığı halde… Bizde 52 dakika rekoru yaşanmaz ama başarısız liderler 52 gün içerisinde çekip gitseler.

- Keşke bu seçimin ana gündemi sadece “ekonomi” olmasa…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki önemli çıkışı adeta siyasetin gündemini değiştirdi. Kılıçdaroğlu, emeklilere dini bayramlarda 2 maaş ikramiye verileceğini ve ayrıca asgari ücretin vergi dışı bırakılarak 1.500 liraya yükseltileceğini söyleyince ortalık karıştı. Diğer muhalif Partiler asgari ücret yarışına girdiler, iktidar partisi de kaynağın nereden ve nasıl bulacaklar sorusuna takıldı. Aslında siyasetin gündeminin ekonomi olması iyi sayılır. Ancak daha ileri gitmek gerekir.

- Keşke ülkeye sınıf atlatacak “orta” tuzağından kurtulmanın reçeteleri konuşulsa…

Ülkenin zenginleşemediği ve patinaja girdiği gün gibi ortada. Yurt içinden ve yurt dışından kaynaklı gerekçelerle hızlı büyüme trendi yakalanamıyor. Orta gelir tuzağına düşülmüş; yetmemiş enflasyonda, ihracatta, işsizlikte bu sarmalın içinde kalınmış. Demek ki yeni söylemlere ve eylemlere ihtiyaç var. Zira ekonominin sorunları sanılandan çok daha karmaşık ve derin. 

- Keşke ekonomi yanında “hukuk devleti” söylemlerine de ağırlık verilse…

Dünyanın gelişmiş ülkelerinin temel özelliklerinin başında demokrasi ve hukuk devleti gelir. Ne yazık ki bizde hukuk devleti lafı söylemde kalıyor. Yargı kurumlarının yerlerde sürünen güvensizliği çok dikkat çekiyor. Oysa hukuk olmadan kalıcı ve etkin büyümenin olmayacağı biliniyor. Hele de hukuk devleti olmadan çağdaşlığın yakalanamayacağı görülüyor. Ama ne yazık ki hukuk yok ediliyor.

- Keşke demokrasi ve insan hakları vurgusu daha güçlü olsa…

Siyasetin topluma demokrasiyi anlatabilmesi ve insan haklarını savunabilmesi için önce kendisinin demokrasiye ve insan haklarına inanması gerekir. Demokrasi yoksa insan hakları da yoktur. Türkiye’nin insani gelişme endeksinde 187 ülke arasında 69. sırada patinaj yapması doğru değildir. Aynı şekilde özgürlükler sıralamasında çok gerilerde kalmasının gerekçesi de yoktur. 

- Keşke çağdaş toplum olmanın gerektirdiği “hayvan hakları” konusunu yok sayan siyasilere de “oy yok” denilebilse…

Aslında hayvan haklarının savunması da çok önemli ve gerekli bir konu. Gerçekten de çeşitli hayvan hakları federasyonları ile konfederasyonu adına konularının sütunlarımıza taşınmasını isteyen Suzan Yenigün adlı okurumuza minnet borçluyuz. Bize böyle önemli bir konuyu hatırlattıkları için. 

Dönemin Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik’ten duyduğum bir sözle yazıyı noktalayalım: “Eğer” ile “meğer” evlenmiş, “keşke” diye nur topu çocukları olmuş. 

Biz yine de “keşke”nin en az olduğu bir seçim dileyelim. 

Tüm yazılarını göster