Kendimizle yüzleşme daha zor bir iş

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt rustu.bozkurt@dunya.com Ankara Ticaret Odası (ATO) ve TOSYÖV'ün ortaklaşa düzenledikleri toplantıya deneyimli insanlar çağrılmıştı: Abdüllatif Şener, Kurtcebe Alptemuçin, Osman Birsen, MB'den Gülbin Şahin, DPT'den Ahmet Çelenkoğlu, Sinan Aygün ve Hilmi Develi. Birikimi olan bu insanlarımız öğretici analizlerini dinleme fırsatı yakaladık. Toplantıda görüşlerini açıklayanlardan biri de bu satırların yazarı idi; değerlendirmesini farklı bir pencereden bakarak yaptı. Bizim tezimizi şöyle özetleyebiliriz: Son 20 yılda ciddi kalkınma sağlamış ve refah düzeyini yükseltmiş ülkeler; yer altı ve yerüstü kaynakları çok zengin, makro-ekonomik politikaları çok etkin ülkeler değildir; işleyen kurumlar yaratabilen toplumlar insan ve sermaye kaynaklarını daha etkin kullanabilmekte; yüksek büyümeyi güven altına alabilmektedir. Makro politikaların irdelenmesi kuşkusuz yol göstericidir;ama tek başına asla yeterli değildir. Mikro düzeyde, işyerleri bazında; yönetim algılanmasını, iş örgütlenmesini, iş süreçlerini ve işgücü profillerini yeterince tartışmıyorsak, hızlı bir kalkınma yaratmamızın şansı yüksek değil. Ölçüsü var mı? Ülkemizde büyüme, cari açık, kur, faiz, borsa işlemlerine olan ilginin artmasının çok olumlu gelişme olduğunun altını çizmeliyim. Yazılı, özellikle görsel medyada ağırlıklı olarak makro sorunların gündeme taşınması sakıncalı bir tutum değil ama önemli bir eksiğinin olduğuna inanıyorum. Bir işyerini yönetenler, "dünya genelindeki eğilimleri" analiz etmiyorsa; işletmelerinin "fırsatlarını ve tehlikelerini" saptamalarının olanağı var mı? Bir işletme dünya genelindeki fırsat ve tehlikelerin, ülkemiz ölçeğinde yarattığı etkilerin farkında değilse; sağlıklı bir "gelişme planı" ortaya koyabilir mi? Kendi iş alanında "potansiyel" araştırması yapmamış; potansiyellerin "ulaşabilirlik" ve "erişebilirlik" analizleri ile kendisine gerçekçi bir "hedef belirlememiş" bir işyeri, gelişmeyi kontrol altında tutabilir mi? Ürünlerine ilişkin "başa baş noktası serileri" elinde olmayan bir işyerinin, "etkin yönetim" yaptığını ileri sürmesi "yönetişim" alanında adımlar attığını söylemesi bir kara mizah örneği oluşturmaz mı? Elinin altında "geri bildirim analizlerinin" göstergesi olan "sapmaları" belirlemiş; o sapmaların "nedenlerini" gerekçelendiren belgeleri olmayan işyeri yöneticisi, çok iyi düzenlenmiş bir makro-dengeden rasyonel biçimde yararlanabilir mi? "Fiyat-maliyet- kalite dengeleri"nin nasıl bir etkileşim içinde olduğu en az beş yıllık analizlerle seriler halinde izlemeyen bir işletmenin kurumsal mekanizmasının varlığından söz edilebilir mi; böyle bir işletmenin rekabetçi piyasadan "dışlanmaması" mümkün müdür? Bu ölçüleri her işyerinin, kuruluşların ve kurumların yapısal özelliklerine göre istediğiniz kadar çoğaltabiliriz. Kendimizle yüzleşelim Hataları çok kolay ortaya çıkmayan; gazete kültürüyle de üzerinde birkaç söz edebileceğiniz makro sorunları "biliyormuş" gibi zannetmenin işimize geldiğini; sabır, tizlik, disiplin, özveri gerektiren; ama işleyen kurum yaratmanın özünü oluşturan "mikro analizleri" yapmanın zorluğundan kaçınma olduğunu söylersem abartmış olur muyum? Kendimizle yüzleşmeden kaçtığımız söylersem; bunun bir "dostun acı sözü" olduğunu anlamaya çalışalım lütfen. Çok derinliğine bilmediğimiz ama bildiğimizi zannettiğimiz konulara gösterdiğimiz ilgi kadar; belki de ondan daha çoğunu kendi zayif ve güçlü yanlarımızı ortaya çıkarmak için harcamadan yeni ekonomik düzenin bir parçası olmamız mümkün değil. Ayrıntıdaki dinamikleri anlamaya çalığştığımız zaman, makro dengelerin etkilerden daha çok yararlanabiliriz; işlerimizi daha etkin yönetebiliriz.

Tüm yazılarını göster