Kayıp Eserler Müzesi

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

"Sanat eseri hırsızlığı büyük bir iş. On binlerce kayıp resim ve heykel var, belki de yüz binden fazla. Merkezi Fransa'nın Lyon kentinde olan uluslararası polis teşkilatı Interpol'e göre dünyadaki yasadışı faaliyetlerde (uyuşturucu ve silah ticaretinin hemen ardından) üçüncü sırada, çalınan sanat ve antika pazarı yer alıyor. Tahminler yılda 1.5 milyar dolar ile 6 milyar dolar arasında değişiyor. Ama şimdi bir an için para konusunu bir kenara bırakırsak, kültürel kayıplar daha bile fazla. Sanat, toplumlarımızı tanımlar, ileriye dönük arzularımızı belirler, bilimin hiçbir zaman yapamayacağı şekilde bize hayatı gösterir. Bir resim kaybolduğunda, hepimiz ortak mirasımızdan bir parça yitiriyoruz.

Bütün bu kaybolmuş eserleri tek bir yerde toplayabildiğinizi düşünün. Dünya klasmanında bir müzeniz olurdu - tabii ki küratörlüğü kazaen yapılmış, ama kapsamlı bir müze. En iyi resimler, gravürler, heykeller, çizimler ve başka nadir sanat eserleri olurdu içinde. Eski ustalarla ve modern kahramanlarla, düşsel manzaralar ve ironik Pop-Art eserleriyle dolardı.

Bu kayıp eserler müzesinde belki yüz elli Rembrandt ve beş yüz Picasso bulunurdu. Rönesans galerilerinde Raffaello'ları ve Tiziano'ları, da Vinci ve Dürer'leri, Rubens ve Caravaggio'ları hayranlıkla izliyor olabilirdiniz. İzlenimcilere ayrılmış bölümde Renoir, Degas, Monet, Manet, Matisse, Pisarro ve bir dönem öğrencisi de olmuş arkadaşı Cezanne olurdu. Vermeer, Van Gogh, Constable, Turner, Dali, Miro, Pollock ve Warhol'ların yanından geçerken Batı sanatı tarihini sıçrar adımlarla izleyebilirdiniz. Bu muhayyel müzenin duvarlarında asılı olan eserler bire bir bize ait olmasalar da, onlar Batılı dünyanın kolektif kültürel mirasıdır ve onların eksikliği hepimizin yoksullaşması demektir."

Yapı Kredi Kültür Sanat'ın zarif Genel Müdürü Tülay Güngen'le bulutların güneşle oynaştığı bir günün öğleninde İstanbul panoramasına hâkim restoranda buluştuğumuzda, "bu kitabı görmüş müydünüz?" diyerek Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan bir yapıtı uzattı...

2007 yılının Eylül ayında yayınlanmış bir kitaptı bu. Ne tasadüf ki, hemen bir gün önce kütüphanemi karıştırırken onu bulmuş, ihmal ettiğimi düşünerek okumaya başlamış, mutlaka bir yazı konusu yapmalıyım diye düşünmüştüm. Ve ertesi gün, Tülay Hanım, ne yazık ki yeterince ilgi görmemiş o kitabı, yılbaşı üstü armağan olarak getiriyordu bana.

Kapaktaki fotoğraf, Norveç'in başkenti Oslo'daki Ulusal Galeri'ye 1994'te camını kırdıkları bir pencereden girip Edvard Munch'un "Çığlık" adlı tablosunu çalan hırsızların arkalarında bıraktıkları görüntüydü. Aylar sonra resim bulunmuş, "Çığlık"ın ikinci bir versiyonu ise 2004'te Munch Müzesi'nden çalınmıştı.

Kitabın adı "Kayıp Eserler Müzesi"ydi, alt başlığında "Sanat suçlarının dorukları" yazıyordu. Yazarı Simon Houpt'tu, Türkçe'ye çeviren Mine Haydaroğlu... Önsöz, Kayıp Sanat Eserleri Kayıt Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Julian Radcliff'e aitti. Benim yukarıda alıntıladığım bölüm, kitabın Giriş'indendi...

Kitap, adı üzerinde çalınan başyapıtları anlatıyordu. Onların bir polisiye öyküyü aratmayacak çalınma serüvenleri, soygunlara karışan insanların hikâyeleri fotoğraflarıyla destekleniyordu. Son sayfalarda ise bir "Kayıp Sanat Eserleri Galerisi" yer alıyordu. Burada hepsi trajik anılarla yüklü maceralarıyla Parrish'ler, Corot'lar, Caravaggio'lar, Monet'ler, Matisse'ler gibi dünya ustalarının yapıtları yer alıyor ve "bu sanat eserlerinin güzelliğinin keyfini çıkarın ve onları yakından inceleyin; çünkü bu biricik, eşsiz eserler ancak insanlar pür dikkat etraflarına bakarsa evlerine dönebilecek" deniliyordu...

1934'ten 2006'ya kadar 72 yıl içerisinde çalınan bu eserlerin çoğunun tahmini değeri bile belirtilemiyor. Bazılarına ise milyonlarca dolar fiyat biçiliyor.

Onlar, birilerinin evlerinde - ama salonlarının değil - mahzenlerinin duvarlarında sergileniyorlar büyük ihtimalle. Yasadışı o sahipler büyük bir bencillikle tek başlarına bakıyorlar bu yapıtlara, dünya evrensel mirasından bir örneğin biricik sahibi olmanın keyfini sürüyorlar (!)

Müzelerin duvarları ise öksüz, o yapıtları bekliyor...

Kayıp Eserler Müzesi'ne sahip olma fikri, hiç varolmamış bu galeriye sahip olma duygusu ise doğrusu her şeye rağmen çok heyecanlandırıyor...

Tüm yazılarını göster