ABD başkanı beklentilerin üstünde gelen enflasyon artışı sonrası “faiz indirimi 1 ay gecikebilir ama yıl bitmeden olacaktır” dedi ve şahin söylemleri ile meşhur en bağımsız (?) merkez bankasının bağımsızlığına kara bulutlar düştü. Aralık 2023’de Biden “Fed istihdamı dikkate almalı ve faiz arttırmamalı” demişti.
Powell Kasım ayında “faiz indirimi düşünmüyoruz” demişken, Aralık’ta Biden’dan 1 hafta sonra 2024 için “3 faiz indirimi düşünüyoruz” dedi. Son enflasyon verisi ile haziran indirimi temmuz ayına mı kalır yoksa bu sene 3 yerine 2 tane mi olur tartışması sürüyor. Fed geçen Temmuz’dan bu yana faize dokunmuyor.
Ama %2 enflasyon hedefinden hala uzakta, 36 aydır %3 üzerinde. Kara şahin düşeli çok oldu yani. Fed’in durmasının nedeni, kendi bilançosundaki 1.3 trilyon dolar zarar mı, bankaların tahvil zararları mı, hazinenin 1 trilyon doları aşan faiz yükü mü, politika faizinin onda biri seviyesindeki mevduat faizleri mi yoksa politika faizinin 5 katına yaklaşan kredi kartı faizleri arasında kopan linkler mi, bilinmiyor.
JPMorgan Chase Asset Management yöneticisi Jack Manley’nin yüksek faizin enflasyonu azdırdığı söylemi bu hafta Bloomberg’de yer aldı. Artan mortgage kredi faiz maliyetinin kiralara doğrusal yansıdığını, bunun da enflasyonda etki ettiğini söyledi. İlginçtir, bu hafta benzer bir cümle The Economist’te yer alan “Dünyanın tedarik zincirlerinde güç kimin elinde?” makalesinde vardı.
Şirketlerin işletme sermayesi açığının maliyeti yani faizler artınca bunun stok maliyetlerini arttırdığı ve enflasyonu olumsuz etkilediği yazıyordu. Bu heterodoks söylemlere karşı, o esnada ana akım ortodoks iktisat Türkiye için asgari ücrete güncelleme yapılmaması gerektiğini, sıkılaşmanın ve acı reçeteye yönelik faiz artışının devamının şart olduğunu söylemeye devam ediyordu.
Enflasyona kredi kartı harcaması, AVM’lerdeki ve bayramda Eminönü, Üsküdar veya Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’ndaki kalabalıklar yani talep neden oluyor düşüncesinin gözlerden kaçırdığı en önemli unsur insan. Yani nöro iktisat, davranışsal finansta Kahneman’ın “insan irrasyoneldir” çıkarımı yok sayılıyor. COVID-19 sonrası, Yüzyılın Felaketi depremini yaşamış insanların sosyolojik tepkisini ekonomik değişkenlerin içerisine eklemeyen, 80 model amfi tipi neoklasik iktisat öğretisinin dogmatik yansıması ile talebi baskılayan yöntemlerin son kullanma tarihi artık dünyada geçti.
Arz ve enerji enflasyonu ile kar güdümlü enflasyonu göz ardı etmesi bir kenara, Phillips Eğrisi, Taylor Kuralı gibi kabullerin artık çalışmadığını pas geçmek diğer tarafa, Ortodoks Para Politikasının artık kitaplarda yazdığı gibi piyasalarda durmadığını kabul etmekte hala zorlanılıyor.
Bölgemizdeki savaşların bir dünya savaşına evrilme riski karşısında, insan psikolojisinin ekonomik davranışlarındaki etkilerinin dışlanması, gelir dağılımı dikkate alınmadan “one size fits all” ile salt faiz ve para politikasının sonuç vereceğinin düşünülmesi bu epistemolojik kopuştaki ana nedenlerden bazıları. Epistemolojik kopuşu sadece heterodoks iktisat yaşamıyor. Değişen dünyada yeni piyasa dinamiklerinden kopmuş ortodoks para politikası için de bilimde aynı terminoloji var. Epistemolojiyi, nöro iktisatı, davranışsal finansı yok sayan bir popüler iktisat anlayışı olabilir mi? Oluyormuş.
American Economics Association, “Journal of Economic Literature (JEL)” kodları arasında yer alan “B5 Current Heterodox Approaches” altındaki “B52 Modern Monetary Theory” ve “B55 Social Economics” başlıklarını yok sayan bir ana akım iktisat anlayışı olabilir mi? Valla oluyormuş. İşte bunlar hep literatür taraması. Normallik, çoklu bağıntı, durağanlık testlerini yapmadan, faizle enflasyon değişkenleri arasındaki boş hipotezi yok saymanın, ortodoks para politikasını salt doğru kabul ederek var olmanın dayanılmaz hafifliği.
Son günlerde sıkça karşımıza çıkan heterodoks makalelerden biri yine bu hafta Financial Times’dan. Greg Kaplan, Benjamin Moll ve Gianluca Violante (2018) çalışmasında öne sürülen (farklı) gelir ve varlık dağılımını, maliye politikalarının, ekonomideki değişik ajanların para politikasına etkisini dikkate alan “Heterogeneous Agent New Keynesian (HANK)” modeline geçmek isteyen merkez bankalarından bahsediyor.