Kamuda tasarruf vs vergi düzenlemesi

En son verilere göre Türkiye’de açlık sı­nırı yaklaşık 20 bin TL yoksulluk sını­rı ise 59 bin TL (küsüratları attım) olarak açıklandı.

Prof. Dr. Dilek LEBLEBİCİ TEKER dilek.teker@isikun.edu.tr

En son verilere göre Türkiye’de açlık sı­nırı yaklaşık 20 bin TL yoksulluk sını­rı ise 59 bin TL (küsüratları attım) olarak açıklandı. Asgari ücret 17 bin 2 TL. En dü­şük emekli maaşı 10 bin TL. Birkaç gün son­ra açıklanacak Haziran enflasyon rakam­ları ücret artışları için çok önemli bir gös­terge. Ekonomi yönetimi bu artışları korka korka yapıyor.

Bu korkuya asgari ücret ta­rafında iş dünyası da destek veriyor. Özel­likle asgari ücretlilere temmuz ayında yeni bir zam haberi ufukta görünmüyor. Bu artı­şa karşı duran kesimin en önemli çıkış nok­tası enflasyon sarmalına geri dönüş. Sanki gelir düzeyi oldukça düşük olan bu grubun refah artışının engellenmesi ile enflasyon hızlıca kontrol edilecek, ya da sanki geri­leyecek olmasına rağmen cepleri yakmaya devam eden hayat pahalılığının tek nede­ni asgari ücrete yapılan zamlarmış gibi.

Se­çimlerden beri oldukça hareketli bir dönem yaşıyoruz. Ekonomik darboğazdan çıkmak için en önce faiz artışına gidildi. Başka ça­re kalmamıştı, lazımdı, yapıldı. Sonra para politikası kenara konuldu artık mali politi­kalara geçildi denildi. Kamuda tasarruf ted­birleri açıklandı. Beklentiler büyüktü.

Tasarruf tedbirleri inandırıcı olmadı

Her devlet makamı için tasarruf başla­yacak, halk da devlet büyüklerimiz de ta­sarruf yapacak diyecekti. Bu, bir tasarruf seferberliği başlatacaktı. Bir damla moti­vasyon lazımdı. Açıklanan tedbirler ikna edici olamadı. Yuvarlak cümleler, madde­ler; kamunun nasıl tasarrufa dahil olaca­ğını tam açıklayamadı.

Her koşula adapte edilmeye meyilli esnek politikalar güven tesis etmedi. Politikaların devamı elbette gelecekti. Hem para lazımdı hem de har­camalar kontrol altına alınmalıydı. Salt faiz artışı ile olamazdı. Konu vergi mese­lesine geldi. İlk önce borsaya ilişkin olası düzenlemeler yansıdı. Borsa gelirlerinden vergi alınacağı açıklandı. Bu ekarde edildi ve sonrasında işlem vergisi alınacağı söy­lemi ortaya atıldı. Vergi boyutunun deva­mı zaten bekleniyordu da beklenenden daha uzun bir liste basına yansıdı.

Tarıma, bilime ve sosyal hayata darbe vurur

Paket kapsamında tarıma bir darbe vura­cak önemli bir madde de göze çarptı. Mev­cut durumda yüzde 1 KDV uygulanan yem satışında bu oranın yüzde 10’a ve gübrede ise bu oranın yüzde 20’ye çıkarılması tar­tışılıyor. Bu artış nihai tüketiciye yansı­mayacak mı? Al sana gıda enflasyonu. Ül­ke ekonomisi artık o kadar uç bir noktaya gelmiş olacak ki, ekonomi yönetimi yurtdı­şı çıkış harcından bile medet umar pozis­yona gelmiş.

Halbuki bizler üniversitele­rimizde gençlerimizin yurtdışına gitmele­rini, yenilikleri takip etmelerini ve ülkeye katkıda bulunacak yetkinliklerle dönme­lerini öğütlüyoruz. Olay o kadar spekülatif bir noktaya taşındı ki, verilen bahşişten bi­le vergi alınacağı söylemlerini bayram tati­li boyunca hayretle tartıştık. Neyse Bakan Mehmet Şimşek sosyal medyadan duyur­du. Bu yönde bir uygulama olmayacakmış. Nasıl olsun ki bahşişin belgesi mi var?

Gelir dağılımı adaletsiz, az kazanan vergi öderken, lüks yaşayan dengeli ödemiyor

Türkiye son birkaç yıldır gelir dağılı­mında oldukça adaletsiz bir noktaya ulaş­tı. Daha çok zenginleşenler ve daha çok fakirleşenler sosyal yapıyı iyice bozdu. Türkiye’de tasarruf adı altındaki politi­kaların genellikle düşük gelir grubu üze­rinden yaygınlaştığını görüyoruz. Lüks harcama yapan bireylerin ödediği vergi­lerin tespit edilmesi ve büyük sapmalar kapsamında ilgili mükelleflerden izah is­tenmesi teklif edilmişti. İşte bunu yürek­ten desteklerim.

Bunun pakette kalıp kal­mayacağı henüz gri ama yazının başların­da ekonomi yönetiminin toplumun geniş kesimini yanına almasından bahsetmiş­tim ya, işte bu koşulun sağlanması gerçek verginin peşinden koşulacağı önemli bir adım olabilir. Vergi kalemleri incelendi­ğinde dolaylı vergiler yoluyla vatandaşın sırtındaki yükün artacağı da bir gerçek. Liste uzun ama Türkiye’de genellikle ya­şadığımız değişim yönetiminin bir benze­rini yaşıyor gibiyiz. Önden haberler sızdı­rılıyor, en kötüsünün olasılığı test ediliyor ve sonrasında şartlar biraz iyileştirilerek ölümü gösterip sıtmaya razı ediliyor.

Tüm yazılarını göster