Kaleyi içeriden yıkmak...

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

GENİŞ AÇI / Serhat Gürleyen Şubat ayı sonundaki yazımızda Türk Lirası dışarıdan gelecek dalgalara dayanacak güçte, ama en sağlam kale bile içeriden yıkılablir diye başlık atmıştık. Korktuğumuz başımıza geldi. ABD ekonomisindeki durgunluk ve küresel mali sistemdeki dalgalanmalarla zayıflayan Türk Lirası içeriden gelen dalgalara dayanamadı ve önemli ölçüde değer kaybetti. Küresel krizin şiddetlenmesine rağmen IMF ile ilişkilerin nasıl süreceği konusunun belirsiz bırakılması, bütçe dışı fonlar kurarak yerel seçimler öncesinde kamu harcamalarının artırılacağı sinyalinin verilmesi ekonomik programa duyulan güveni zayıflatmıştı. Buna rağmen yüksek faizler Türk Lirası'nın dayanmasını sağlıyordu. Türk Lirası'nı çökerten son darbe siyaset sahnesinden geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AKP'nin kapatılması için açtığı dava ve ardından hükümet yetkililerinin izlediği tutum siyaset sahnesinde ve piyasalardaki gerilimi tırmandırdı. Geçtiğimiz aylarda tahvil piyasasındaki pozisyonunu azaltan ancak Türk Lirası'nda kısa vadeli yatırım araçlarında kalan yabancı yatırımcılar satışa geçtiler. Hanehalkı ve şirketlerin 6 milyar dolara yakın döviz satışına rağmen Türk Lirası önemli ölçüde değer kaybetti. Yabancıların döviz talebinin devam etmesi bankacılık sistemindeki döviz likiditesini azalmasına ve önümüzdeki günlerde Türk Lirası'ndaki değer kaybının devam etmesine yol açabilir. Türk Lirası'nın değer kaybetmesi tehlike yaratır mı? Döviz kurlarındaki değişimin ekonomi üzerindeki etkisine (i) Mal ve hizmet hareketleri (ii) Sermaye hareketleri diye iki farklı şekilde bakabiliriz. Döviz kurunun mal ve hizmet hareketleri üzerindeki etkisini görmek için İMKB şirketlerinin finansal verileri üzerinde kısa bir çalışma yaptık. Yaptığımız çalışma reel kur seviyesi ile şirketlerin faaliyet kârlılıkları arasındaki ters yönlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Türk Lirası'nın değer kazanması gerek ithalat baskısı yoluyla iç piyasada gerekse ihracat piyasalarında Türk sanayicisinin rekabet gücünü ve kârlılığını azaltıyor. Türk Lirası'nın reel olarak değer kazandığı (kaybettiği) dönemlerde şirketlerin faaliyet kâr marjı düşüyor (yükseliyor). Mal ve hizmet hareketlerini bırakıp sermaye hareketlerine ve portföy dağılımına baktığımızda tablo değişiyor. Türk Lirası'nın reel olarak değer kaybetmesi döviz borcu yüksek olan şirketleri olumsuz etkiliyor. Döviz pozisyonu sıfıra yakın olan bankacılık kesimi döviz kurundaki oynaklıktan doğrudan etkilenmiyor. Kurlardaki artış ve faizlerdeki yükseliş borçların geri ödenmesini zorlaştırdığı ölçüde dolaylı bir etkilenme söz konusu. Son yıllarda net döviz borcu önemli ölçüde azalan kamu kesimi döviz kurundaki dalgalanmadan fazla etkilenmeyecek. Ancak faiz oranlarındaki yükselişin sürmesi kamu borçlanma dinamikleri üzerinde olumsuz etki yapacak. Döviz pozisyonu yüksek olan hanehalkı Türk Lirası'nın reel olarak değer kaybetmesinden olumlu etkilenen tek kesim olarak gözüküyor. Merkez Bankası müdahale eder mi? Merkez Bankası'nın döviz kuruna doğrudan müdahale etmesini beklemiyoruz. Bu durum uygulanmakta olan enflasyon hedeflemesi sisteminin ruhuna aykırı olacaktır. Ancak döviz kurundaki yükselişin sürmesi durumunda zaten yüksek olan enflasyon beklentilerinin daha da artacağı bir gerçek. Piyasadaki döviz sıkışıklığının artması durumunda, Merkez Bankası'nın döviz alım ihalelerini iptal ederek ve bankacılık sektörüne döviz vererek sistemi rahatlatmaya çalışacağını düşünüyoruz.

Tüm yazılarını göster