Kadribilinmemiş kent Burdur

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Sagalassos antik kentindeki Antoninler Çeşmesi'nin açılış töreni için gittiğim Burdur, kısa dönem askerliğimi yaptığım, bu nedenlerle anılarla yüklü, "Beklemek ve Ummak" kitabımın ilk yazısına da ilham vermiş bir kent... Oraya vardığımızda mini bir sunum yapan Vali Süleyman Tapsız'ın bize anlattıklarından sonra Burdur İl Rehberi'ni de karıştırdım.  Öğrendiklerimle hatırladıklarımı bir araya getirince (bence Batı Anadolu'nun bu kadribilinmemiş kentini) yazmak şart oldu, dedim...  

Burdur, bugün 222 bin nüfuslu birçok medeniyetin kavşağı olmuş bir yer... Batı ve Orta Anadolu'yu Akdeniz ve Ege'ye bağlayan yolların kavşağında... Teke Yöresi olarak bilinen bölgenin ve yörük kültürünün başkenti...

Sınırları içinde yer alan Hacılar Höyüğü, 9 bin yıllık tarihiyle Batı Anadolu'nun bilinen en eski yerleşim yeri... Ona 9 kilometre uzaklıktaki Kuruçay Höyük ise 7 bin 500 yıl öncesinin bir yerleşim alanı.

Askerdeyken ününü çok duyduğum, ama bir türlü göremediğim İnsuyu Mağarası, ülkemizde turizme açılan (1965) ilk mağaralardan. Karstik yapının zamanla erimesi ve aşınması sonucu mağara içinde sarkıt ve dikitler meydana gelmiş. İçinde bulunan dehlizlerde küçüklü büyüklü 9 adet göl var.

Kentin en büyük ilçesi Bucak... İlçesin kuzeydoğusunda Roma dönemine ait Cremna antik kenti ve Kocaaliler bucağında Milias ile Sia antik kentleri, Kestel köyünde Kodrula, dastar isimli beziyle ünlü İbecik Köyü'nde ise Bubon antik kenti bulunuyor.  Aralarında Salı günkü yazımda anlattığım Ağlasun ilçesindeki Sagalassos'un da yer aldığı 25 antik kente ev sahipliği yapıyor Burdur...

Yine askerliğim sırasında gitmek istediğim mekânlardan birisi, Salda Gölü'ydü. Bin 193 metre yükseklikte yer alan tektonik göl, Türkiye'nin en derin ve temiz göllerinden birisiydi.  Çevresindeki doğal kumsallarda güneşlenmek, suyunda yüzmek, orada bulunan bir motelde kalmak hayaliyle geçti gitti 56 günlük askerliğim...

Burdur Gölü'nü ise "Maviye Çalardı" yazımda anlattığım, kirlenmeye, yok olmaya doğru giden bir doğal güzellik olarak söz edip geçmek istiyorum, onun adına yine üzülmemek için..

1300 yılında yapılan, bugün 1919'daki haliyle mevcut Ulu Cami'yi onun hemen 10 metre ötesindeki saat kulesini ve Burdur Müzesi'ni askerliğim sırasında görmüştüm...

Müze, yapılan ek binalarla son derece modern bir görünüme kavuşturulmuş. İçindeki 60 binin üzerindeki eser sayısıyla, Türkiye'nin en önemli müzelerinden birisi. Gezerken Neolitik Çağ'dan günümüze değin bütün çağ ve dönemlerin en güzel örneklerini kesintisiz bir şekilde görmek mümkün...

Şehirdeki en güzel yapılardan birisi, 17. yüzyıl Osmanlı sivil mimarisinin örneklerinden olan Bakibey Konağı... Aynı dönemden kalma bir binada oluşturulan Taşoda Etnoğrafya Müzesi de görülmeye değer yerler arasında...

Erken Bizans döneminden kaya evlerinin bulunduğu Serençay Kanyonu'nda bir yürüyüş, sıcaktan bunalanlar için yaylalar, Burdur'u güzel kılan mekânlar arasında...

Vali bey bize ilin ekonomisi hakkında da bilgi verdi. Tarım, hayvancılık, mermer sanayii başlıca gelir kaynakları... Hayvancılıkta Türkiye'de bir numara olarak nitelendirilebilecek yörede günlük süt üretimi 800 tonu buluyor.

Bölgedeki 60 mermer ocağı ve 90 mermer fabrikası, yılda 250 bin metreküp blok mermer üretiyor ve bu ürünler 22 ülkeye ihraç ediliyor. Mermer sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 5 bine ulaşıyor.

Burdur, eğitimde de atakta... İlk ve ortaöğretimde yapılan SBS sınavlarında son üç yıldır Türkiye şampiyonu Burdur'dan çıkıyor.

2006 yılında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi kurulmuş, 15 bin öğrencisi var. Üniversite bu yıl yeni kampüsüne taşınıyor.

Yörede testi kebabı, Burdur şiş, ceviz ezmesi, kabak helvası, muhallebi ünlü yemekler.

Zengin bir folklor kültürüne sahip Burdur'dan ayrılırken bir sipsi aldım... O ne derseniz, yörede sık kullanılan bir nefesli çalgı. 15-25 santimetre uzunluğundaki ince  bir kamıştan yapılıyor, toplam altı deliği var ve hatıralarım onun sesiyle de yaşayacak şimdi... Ne güzel...

Tüm yazılarını göster