Kablo fiber optik de, gömen mantık ne?

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Bir olay

Sabah erken yola çıkacaksınız, yapacağınız en akıllı iş erken yatmaktır. Ben de öyle yapmayı planlıyordum. Ancak mümkün olmadı. Akşam dersten eve döndüğümde yolda bir çalışmanın yapılmakta olduğunu gördüm. Arabamı park ederken birisi yanıma geldi "Buraya park etmeyin, burayı da kazacağız" dedi. Bir iş makinesi güldür güldür çalışıyor, asfaltı kaldırıyordu. Birileri de kazma ile yolu kazıyordu. Akşam dedimse saat epey ilerlemişti, 21:30 gibiydi. Bana "Buraya park etmeyin" diyen kişiye sordum: "Ne yapıyorsunuz.?" "Fiber optik kablo döşüyoruz." dedi. "Ne kadar sürecek bu?" diye merakla sordum. "Bir saatte biter" dedi. Ama hiç öyle olmadı. Bu arada polis çağıranlar olmuştu, polis gelmişti. Polis çalışmayı durdurdu. Ama polis gidince asfalt yarma işlemi tekrar devam etti.

Benim uyuma işi suya düşmüştü. Gece saat 0.45 gibi iş makinesi kepçesinden yandaki arsaya güldür güldür kaldırım taşları dökülüyordu. Ve saat 1:10 gibi çalışanlar ve makineler çalışma alanını terk ettiler. Gürültü de yerini gecenin sessizliğine terk etti.

Uçağım sabah erkendi. Hemen uyumalıydım. Gürültü bitmişti ama, gürültünün verdiği huzursuzlukla bunu ancak saat 2:00 gibi başarabildim. Sabah Antalya'ya uçtum. Oradan Isparta'ya geçtim. Bütün gün eğitim verdim. Gece de döndüm. Yorgun gecenin ardından uzun bir gün olmuştu.

Kablo döşenmişti Ama kapı önü savaş alanı gibiydi. Yağan yağmur toprağı her tarafa yaymıştı. Cumartesi günü devam ettikleri çalışmalar sırasında iş makinesi elektrik kablosunu koparmıştı. Mahalle üç saat elektriksiz kalmıştı. Ama, Allah bağışlasın, artık mahallemizde bir fiber optik kablomuz vardı.

Yol öyle kaldı. Yağan yağmur çamuru asfalta daha da yaydı. İş makinelerinin gürültüsü yerini, kazılan yere gelince ani fren yapan arabaların acı fren sesi almıştı.

Bu kabloyu kim döşedi sorusunun peşine düştüm. Akşam çalışması sırasında "Bu kabloyu kim döşüyor? Siz hangi firmasınız?" sorularım cevapsız kalmıştı. Gece vakti bir tabela da görememiştim. Türk Telekom'dan başladım, sonunda buldum. Kabloluyu döşeyen "Invitel" diye bir firma idi. Firmayı aradım, konu hakkındaki şikayetimi bildirdim. Not aldılar. Aradan yarım saat geçmeden bir firma yetkilisi aradı. "Haklısınız" dedi. "Biz de sizleri rahatsız etmek istemiyoruz. Ama Büyükşehir Belediyesi gece çalışmasını şart koşuyor. Büyük caddelerde gündüz trafiği kesmemek için doğru yaklaşım. Ancak mahalle aralarında gece çalışmaya gerek yok" diye ekledi. Döşeme işini yapan taşerondan da yakındı. Büyükşehir Belediyesi Altyapı Koordinasyon Müdürlüğüne telefon ettim. Konuyu anlattım, bu konuda yazı yazacağımı, bir yetkili ile konuşmak istediğimi söyledim. Telefon numaramı aldılar, ama dönmediler. Beyaz masaya şikayetimi yaptım. Ertesi gün gelip asfaltı tamir ettiler. Ama kaldırım öyle kaldı. Çamur sorunu hala çözülmedi.

Bir yorum

Her olay temel sorunlarımızı göz önüne seriyor. Bu olayda da üç konu dikkatimi çekti. Birincisi, teknoloji ve anlayış meselesi. Fiber optik çağın en son teknolojisi. İletişime büyük rahatlık getirecek. Ancak iletişim rahatlayacak diye böylesine ilkel ve hoyratça çalışma biçimini kabul edemiyorum. Eloğlu akşam belli saatlerden sonra uçak bile uçurmuyor uygar ülkelerde. Bizde bir cuma akşamı gece yarılarına kadar iş makinelerini çalıştırabiliyorsunuz. Teknolojiyi getiriyoruz, ama onu döşeyecek anlayışı getiremiyoruz.

Bir diğer konu, yolun altyapısı meselesi. Bizde yollar deşilmek için yapılıyor. Yollar yaramaz çocukların dizleri gibi yara bere içinde. Çünkü alt-yapı ve plan yok. Yol asfalt yapılıyor. Sonra her gelen kazıyor. Bir gün su için, bir gün elektrik, başka gün doğal gaz için. Şimdi de deşme nedeni fiber optik kablo olmuş. Ama hep deşiliyor. Onun için caddeler ve sokaklar her an için kirli, çamur içinde. Tüm alt-yapının geçeceği bir kanal sistemini acaba şehirlerimize ne zaman kuracağız?

Değineceğim son konu ise, sorumsuzluk. Caddelere sokaklara birilerinin sahip çıkması gerekiyor. Sokağı kazan deşen, öyle bırakıp gidiyor. Eğer bir firmaya kazma izni verilmişse bunu veren makam kontrolünü da yapmalıdır. Firma, caddeyi, sokağı teslim aldığı gibi bırakmalıdır. Taşerona iş yaptıran firma da işi verdiği taşeronu denetlemelidir. Bu "Saldım çayıra, mevlam kayıra" mantığı ortadan kalkmalıdır. Herkes sorumluğuna sahip çıkmalıdır. Çünkü bu şehir hepimizindir.

İstanbul dünya kültür şehri ilan edilmiştir. Kültür şehrinin caddeleri sokakları köhne kasabalar gibi olmamalıdır. Kablomuz fiber optik; ama mantık "göm de nasıl gömersen göm" olmamalıdır.

Tüm yazılarını göster