Jobs'a verilen fırsat, diğer Suriyeli çocuklara da verilseydi...

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Ölü bedeni kıyıya vuran küçük Suriyeli çocuk karşısında hepimiz insanlığımızı sorgularken, İsviçreli tasarımcı ve girişimci David Galbraith, bir tweet attı. Apple'ın kurucusu Steve Jobs'un siyah-beyaz fotoğrafının yer aldığı tweet'te "Suriyeli göçmen çocuğu" yazıyordu. Galbraith'in üç kelimelik tweet'i aslında binlerce kelimenin söyleyemediğini anlatmayı başardı. Galbraith attığı tweet sonrasında şöyle bir açıklamada bulundu: "Aylan Kurdi'nin fotoğraflarını gördükten sonra bu tweet'i attım. İki çocuğum var ve bu fotoğrafa bakmakta çok zorlandım. Dünyanın en değerli varlığı olan küçük bir çocuk, değersiz bir nesne gibi kıyıda yatıyordu; oysa aynı ulusa ait başka bir anne-babanın çocuğuna dünyanın en büyük şirketini yaratma fırsatı sunuldu. Ve bizler burada göçü durdurmak gibi şiddetli bir tartışma seyrediyoruz. Oysa Aylan Kurdi gibi küçük çocuklara da fırsat tanınsaydı, kimbilir neler başarırlardı..."

Steve Jobs'un biyolojik babası 1950'li yıllarda ABD'ye göç etmek için Suriye'yi terk etti. Jobs, Wisconsin'de, ABD'li Joanne Carole Schieble ve Suriye asıllı Abdulfattah John Jandali'nin oğlu olarak dünyaya geldi. Daha sonrasında ise Kaliforniya'dan Paul Jobs ve Clara Jobs-Hakobian çifti tarafından evlat edinildi. 

Silikon Vadisi'ne baktığımızda da benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Google kurucularından Sergey Brin, eBay'in kurucusu Pierre Omidyar, Sun Microsystems kurucusu Vinod Khosla, Tesla Motors kurucusu Elon Musk, Yahoo kurucularından Jerry Young. Ortak özellikleri göçmen olmaları.

Bugün yasal olmayan yollarla ABD'de çalışan 11 milyon göçmen konusunda ne yapılacağı masaya yatırılıyor. Facebook'un patronu Mark Zuckerberg ise, eğitimini ABD'de almış "beyinlerin" ülkede kalmasından yana ve bu konuda önemli bir lobi çalışması yapıyor.

Zuckerberg, "Göçmen ülkesi" olarak değerlendirdiği ABD'nin, göçmen politikasını eleştiriyor. "Bu politika günümüz dünyasına uygun değil. Yeni ekonomide dünya lideri olmak için, yetenekli ve çalışkan insanlara ihtiyacımız var. Bu insanları eğitmek gerekli" diyor.

Bugün ABD'de bir işverenin himayesindeki eğitimli göçmenlere H-1 B vizesi veriliyor. Bu vize altı yıl için geçerli. Vize başvurusunu işveren yapıyor ve tüm masrafları karşılıyor. Yılda 65 bin adet H-1 B vizesi veriliyor. Bunun 20 binini öğrenciler oluşturuyor. Bu vizeye sahip olan kişi, işverenin talebi doğrultusunda, yeşil kart alabiliyor. ABD her yıl 140 bin kişiye yeşil kart veriyor. Tek bir ülke, dağıtılan toplam yeşil kart sayısının yüzde 7'sinden fazlasını alamıyor. Dolayısıyla Hindistan'dan başvuran bir kişinin bekleme süresi, Lüksemburg'tan başvuran bir kişiden daha uzun olabiliyor. En az beş yıldır yeşil kartı olanlar ise, vatandaşlık başvurusunda bulunabiliyorlar. İster sığınmacı, ister mülteci, ister göçmen diyelim.. Onlar daha iyi yaşam şartları için ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlar.  Başka çareleri yok. Her türlü riski göze alıyorlar. Aileleri ile aynı çatı altında yaşama hayali ile savaştan, fakirlikten kaşıyorlar kaçıyorlar. İnsan gibi yaşama ihtimali için ölmeyi  göze alıyorlar. 

Avrupa'da 2. Dünya Savaşı sonrası en büyük mülteci krizi yaşanıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, Avrupa'da Suriyeli sığınmacı sayısı 4 milyon 100 bin civarında. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Sözcüsü Joel Millman, 2015'in başından bu yana Avrupa’ya yasa dışı yollardan girmek isterken Akdeniz'de can veren göçmen sayısının 2 bin 373'ü geçtiğini söylüyor. Yeterince kıyıya vurduk, artık "üzülmüş gibi" yapmayalım, tüm çocukların eşit fırsatlara sahip olması için harekete geçelim..

Tüm yazılarını göster