Jeopolitik riskleri fiyatlamak...

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Küresel piyasalar yeni yıla terör saldırılarının tehdidi altında buruk bir havada girdi.  Genel seçimlerle birlikte politik riskleri,  Fed’in faiz artırımına başlamasıyla ekonomik riskleri kısmen  geride  bırakan küresel piyasalar jeopolitik riskleri fiyatlamaya başladı. 

Volatilitenin azalması ve küresel risk iştahının artmasıyla  yılın son haftasına yüksek moralle başlayan piyasalar Avrupa’nın büyük şehirlerinde terörist saldırılar gerçekleştirileceği ihbarı ile sarsıldı. 

Gerçi, yapılan ihbar doğru çıkmadı.  Ancak Münih’te iki tren garının tahliye edilmesi,  Paris ve Brüksel’de havai fişek gösterilerinin iptal edilmesi ve Moskova’da Kızıl Meydan’ın kutlamalara kapatılması, ihbarı yapanların amacına ulaştığını gösteriyor.  

Arap baharının yarattığı dalgalanma ve  ABD güçlerinin bölgeyi terk etmesi sonrası Irak ve Suriye’de ortaya çıkan iç savaş, Ortadoğu’daki savaş alanlarını  aşıp Batının yaşam biçimini tehdit etmeye başladı. 

Kasım ayında Paris’te gerçekleştirilen  bombalı saldırı Ortadoğu’da iç savaştan  kaçmaya çalışan milyonlarca insanın göç tehdidi altındaki Avrupa’nın  serbest dolaşım hakkını geçici olarak kaldırmaya zorlandığını göstermişti. 

Terör ihbarı nedeniyle büyük şehirlerde yılbaşı kutlamalarının iptal edilmesi Avrupa’nın güvenlik sorununun derinleştiğini ve artık yaşam biçimini tehdit etmeye başladığını gösteriyor. 

Ortadoğu ve Avrupa arasındaki köprü konumu  nedeniyle Türkiye savaşın yarattığı göç dalgasından ve uluslararası terör saldırılarından payına düşeni fazlasıyla aldı. 

ABD ile Rusya ve İran ile Suudi Arabistan  arasındaki güç kavgası Suriye ve Irak’ta uzun süredir devam eden ve artık Türkiye’nin doğusuna sıçramaya başlayan bir iç savaş zincirine dönüştü. 

Uluslararası terörist eylemlerin küresel risk iştahını etkiler boyuta gelmesi, büyümesini sürdürmek için dış tasarrufa ihtiyaç duyan ve portföy girişlerine bağımlı olan Türkiye’nin işini zorlaştıracak.  

Söz konusu olayların Fed’in  faiz artışının başladığı, Avrupa ekonomisinin canlanmaya başladığı, küresel sermayenin   çok daha seçici olduğu bir konjonktürde gerçekleşmesi işleri zorlaştırıyor. 

Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında büyüme farklarının azaldığı, Çin ve Hindistan gibi bir kaç örnek dışında gelişmekte olan ülkelerin yavaşladığı bir dünyada küresel sermayeyi çekmek çok daha zor. 

Yaz aylarından itibaren Türkiye’nin doğusunda kırsaldan başlayarak kentlere yayılan ve sonunda başkentimize kadar ulaşan terör eylemleri  küresel sermayenin Türkiye’de siyasi istikrarı sorgulamasına ve jeopolitik riskleri fiyatlamasına yol açıyor. 

Söz konusu tabloya Suriye sınırımızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülen Rus uçağını eklediğimizde Türkiye’nin jeopolitik risk haritası daha da karışıyor. 

Komşularımızla sıfır sorun ile başladığımız harici yolculuğumuz Güney’de merkezi  Irak ve Suriye hükümetleri ile doğuda İran ve kuzeyde Rusya ile yaşanan gerginlikler ile sorunsuz komşumuzun neredeyse kalmadığı bir mecraya ulaştı. 

Söz konusu riskler Türkiye’nin orta dönemli cazibesini azaltmıyor. Ancak orta gelir tuzağından çıkmak için yapısal reformlara odaklanmak zorunda olan Türkiye’nin önceliğini dış politikaya vererek zaman kaybetmesine neden olacak. 

Geçmiş tecrübeler piyasaların jeopolitik riskler yüzünden risk primlerinde kalıcı bir artışa gitmediğini gösteriyor. Küresel para politikasının genişleyici olduğu bir ortamda söz konusu eğilim daha da belirginleşiyor. 

Kısa vadede jeopolitik riskler nedeniyle piyasalarda satış baskısının arttığını görebiliriz. Ancak söz konusu satış baskısını uzun dönemli bir ayı piyasasının başlangıcı değil bir boğa tuzağı olarak görmek daha doğru olacaktır.

Tüm yazılarını göster