İyi ki bütçe açığımız küçüldü, iyi ki faiz düştü; ya bunlar da olmasaydı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bütçede sağlanan başarı, Türkiye ekonomisinin nazar boncuğu gibi. Açık neredeyse sıfıra indirildi, çoğu ay bütçe fazlasıyla geride kalıyor. Bütçe açığının milli gelire oranı geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde küçültüldü. Hatta kimi zaman, "Bütçenin bu kadar kısılmasına gerek yok, kemerler biraz gevşetilse, biraz harcama yapılsa ekonomi canlanır" yorumları bile yapılıyor. Yani bütçede öylesine bir başarı hikayesi var.

Ama iyi ki de var. İyi ki de bütçe performansı parmak ısırtan boyutta. İyi ki de bütçede böylesine bir performans sağlandı ve biraz da bu sayede iç borçlanmada faiz düştü. Gerçi faizin düşmesi ile bütçedeki başarı birbirini besledi. Faiz düşük seyretti, bu sayede bütçedeki faiz yükü hafifledi; faiz yükünde hafifleme olunca bütçe açığı azaldı ve bu durum daha az borçlanmaya, dolayısıyla daha düşük faizle borçlanmaya olanak verdi. Zincirleme bir reaksiyon gerçekleşti adeta.

Ama bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, Türkiye son 13 yılda yine çok fazla iç borçlanmaya gitmek durumunda kaldı, yine çok fazla iç borç ödemesi gerçekleştirildi.

Trilyonlar, trilyonlar... 

Türkiye son 13 yılda yaklaşık 1.9 trilyon lira düzeyinde iç borç ödemesi yaptı. Bu tutarın 1.3 trilyonu anaparadan, 536 milyarı da faizden oluştu. Yani ödediğimiz her 100 liranın yaklaşık 70 lirası anapara, 30 lirası faiz. 

Borcu borçla döndürdük doğal olarak. 1.9 trilyon liraya yakın anapara ve faiz ödediğimiz 2013-2015 döneminde 1.6 trilyon liralık da borçlanma gerçekleştirdik. 

2003 yılı sonunda 194 milyar lira düzeyinde bulunan iç borç stoku da geçen yıl sonu itibariyle 440 milyar liraya yükseldi.

13 yıl toplamında 1.6 trilyon lira olan iç borçlanmanın, aynı dönemde 1.9 trilyon liraya yaklaşan toplam iç borç ödemesine oranı yüzde 85.4 olarak gerçekleşti. Yani borç çevirme oranımız bu düzeyde oluştu.

Ancak borç çevirme oranını iki türlü hesaplamak mümkün. Borçlanmanın, anapara ve faizden oluşan toplam ödemeye oranı, mevcut tabloya biraz da Hazine gözlüğüyle bakılması anlamına geliyor. Anapara ve faizden oluşmak üzere ne kadar ödeme yapılacak ve bu ödemeyi karşılamak üzere ne kadar borç alındı, irdelenen bu. İşte bu şekilde bulunan 13 yılın toplamındaki karşılama oranı ya da borç çevirme oranı yüzde 85.4.

Bir de borçlanmanın anapara ödemesine oranlanmasıyla bulunan iç borç çevirme oranı var. Buna göre 13 yıldaki 1.6 trilyon liralık borçlanmanın, 1.3 trilyon liralık anapara ödemesine olan oranı yüzde 120 düzeyinde oluştu. Yani Hazine, ödediği her 100 lira anaparaya karşılık 120 lira borçlanmaya gitmek durumunda kaldı. Bu da iç borç stokunun halen artmakta olduğunun bir işareti. Borçlanma anapara ödemesine doğru azalmadığı sürece iç borç stokundaki artış da devam edecek demektir. 

Bu 13 yılda, ödediğimiz anaparadan 263 milyar lira daha fazla borçlanma gerçekleştirdik. Bunun da temelde iki nedeni var. Bütçe açığı, azalmış olsa da sürdü. Diğer taraftan bu dönemde 536 milyar lira faiz ödemesi gerçekleştirdik.

Bütün bunların sonucu olarak iç borç da artmaya devam etti. 2003 yılı sonunda 194 milyar lira düzeyinde bulunan toplam iç borç stoku, geçen yılın sonunda 440 milyar liraya ulaştı.

2016 programı

Hazine geçen yıl 107 milyar lira olan iç borç ödemesinin bu yıl 94 milyarda kalmasını öngörüyor. 94 milyarlık bu ödemenin 56.3 milyarının anapara, 37.6 milyarının ise faizden oluşacağı bekleniyor.

Hazine, bu yılki iç borçlanmasını ise 79.9 milyar lirada tutabileceğini planlamış durumda. Geçen yılki iç borçlanma 90.4 milyar lira olarak gerçekleşmişti. 

Gerçekleştirilebildiği takdirde bu yıl için öngörülen 94 milyar liralık borç ödemesi ve 79.9 milyar liralık borçlanma, 2003-2016 döneminin en düşük rakamları olacak. 

2003-2015 dönemi itibariyle daha önce hiçbir yıl borç ödemesi 100 milyarın, borçlanma ise 90 milyarın altına düşürülememişti. 

Tüm yazılarını göster