İthalat küçülmeye rağmen 12-13 milyar $’a oturdu, dış denge ihracatın te

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ekonomi 2009 yılını hükümetin tahminine göre yüzde 6, uluslararası kuruluşların tahminine göre yüzde 6.5 dolayında bir daralmayla kapatacak. Daha az üreten ve dolayısıyla küçülen hemen her ekonomide olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de bu süreçte daha az ithalat yapıldı. Önceki yıl aylık bazda 20 milyar dolar sınırını aşan ithalat, geçen yılın ilk iki ayında 10 milyar doların bile altına indi. Ancak daha sonra artmaya başlayan ithalat, haziranda 12 milyar doların üstüne çıktı ve son verinin açıklandığı kasım ayına kadar da 12-13 milyar dolar arasında seyretti.

Türkiye ekonomisi geçen yıl ilk çeyrekte yüzde 14.7, ikinci çeyrekte yüzde 7.9, üçüncü çeyrekte yüzde 3.3 küçüldü. İthalatın büyüklüğü ile ekonomideki daralma ters orantılı bir seyir izliyor. Ekonominin yüzde 14.7 daraldığı ilk çeyrekte aylık ortalama ithalat 9.6 milyar dolardı. Daralmanın yüzde 7.9'a gerilediği ikinci çeyrekte aylık ortalama ithalat 11.1 milyar dolara çıktı. Üçüncü çeyrekte daralma yüzde 3.3'e inerken, aylık ortalama ithalat 12.6 milyar dolara yükseldi. Kuşkusuz ithalatın büyüklüğünü belirleyen yalnızca ekonominin büyüyüp küçülmesi değil, ithali kaçınılmaz olan başta petrol gibi emtia fiyatları da ithalatın boyutu üstünde etkili. Ancak, geçen yılın ilk üç çeyreğinde emtia fiyatlarında ithalatı böylesine değiştirecek bir fiyat hareketi olmadığı da ortada. Henüz büyümeye ilişkin rakamları bilmediğimiz son çeyrekle ilgili olarak ise ekim ve kasım ithalatı açıklanmış durumda ve eğilimde bir değişiklik yok. Bu aylarda da ortalama 12.6 milyar dolarlık ithalat yapıldı.

Ekonominin böylesine dramatik bir daralma gösterdiği, büyük sanayi kuruluşlarının üretimlerine dönem dönem ara vermek durumunda kaldığı bir yılda bile biz ithalatı ancak bu kadar düşürebiliyoruz. Ekonomideki küçülmenin duracağını ve yüzde 3.5 oranında bir büyüme sağlanacağını öngördüğümüz bu yıl ise çok normal ki ithalat kayda değer bir artış gösterecek. İthalat elbette önceki yılın, kriz ortaya çıkmadan önceki 16-20 milyar dolarlık bandına yerleşmeyecek ama, 12-13 milyar dolarda da kalmayacak.

İhracat toparlanmazsa…

İthalatın önümüzdeki süreçte nasıl seyredeceği artık iyi kötü belli. İthalat, baz etkisi dolayısıyla geçen yıl ilk kez kasımda önceki yılın üstüne çıktı. İhracat ise dalgalanmaya devam ediyor. İhracattaki dalgalanma tam "iki ileri bir geri" durumunda. Yapılan karşılaştırmalar, ihracatın mayıstan beri aynı hareketi sergilediğini gösteriyor.

İhracat, geçen yıl mayısta 7.3 milyar dolarla dip yaptıktan sonra haziran ve temmuzda yükseldi. Ağustosta yeniden gerileyen, ancak mayıstaki düzeye kadar inmeyen ihracat, eylül ve ekimde yeniden yükseliş kaydetti. İki ileriden sonra sıra bir gerideydi ve ihracat kasımda yine geriledi. Eğilim değişmedi, kasımda gerileme olmakla birlikte ağustostaki düzeye inilmedi.

Bu eğilim aynen korunduğu takdirde, ihracatın aralıkta yeniden artması ve 10 milyar dolar civarına çıkması beklenmeli. Hem zaten hükümet üyeleri, ihracatın aralık ayında tırmanışa geçeceğini söylememişler miydi… Aralık ayında 10 milyara çıkacak bir ihracat, 2008'in aynı ayına göre yüzde 30 artış anlamına gelecek.

İthalat farkı açabilir

Dış ticaret açığı yönünden 2009 yılı son dönemin en olumlu yıllarından biri oldu. Her ne kadar ihracat da gerilemişse de, ithalattaki düşüş daha belirgindi. Bu eğilim, kasım ayıyla birlikte değişmeye başlamış görünüyor. İlk on ayda önceki yıla göre sürekli azalan dış ticaret açığı, kasımda artış gösterdi. Bu eğilim 2010'a da sarkabilir. İşte o zaman bazı hesapları yeniden yapmak gerekecektir.

Yeniden ele alınması, daha yılın ilk aylarında revize edilmesi kaçınılmaz hale gelecek büyüklük, cari işlemler açığı olacaktır. Geçen yıl başlangıçta 50 milyar dolar olarak öngörülen, ancak ekonomideki daralmayla 11 milyarda kalacağı varsayılan açıkta bu yılın hedefi 18 milyar dolardı. İthalatın tahminlerin ötesinde hızlanması ve buna ihracatın ayak uyduramaması eklenirse, cari açık 18 milyarın çok üstüne çıkabilir.

Bu arada, dünyayı turlayarak pazar bulma çabaları elbette takdir edilecek bir çaba, ancak bizi kurtaracak olanın hala AB pazarı olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek durumundayız.

IMF anlaşmasının önemi

2010, en azından 2009'a göre, dış ticaret açığının ve bağlı olarak cari açığın büyüdüğü bir yıl olacak. Daha önce de birkaç kez dile getirdiğimiz bir görüşü yinelemek istiyoruz. Şehir efsanesi haline gelmiş bir "kriz sürecini IMF olmadan atlattık, artık bundan sonra ihtiyacımız kalmadı" görüşü var. Krizde dış kaynağa öyle çok fazla ihtiyacımız mı vardı ki, IMF'ye ihtiyaç duyalım? İthalat düşmüş, ticaret açığı daralmış, çok az bir cari açık vermişiz, böyle bir dönemde IMF'ye niye ihtiyaç duyacaktık ki? Oysa, 2010 ve sonrası çok daha kritik. Ekonomi çok hızlı büyümese de, en azından 2009'daki kadar daralmayacak, bu belli. Dolayısıyla Türkiye daha çok dış kaynağa ihtiyaç duyacak. Eğer en kötü dönemi IMF'siz atlattıysak, şimdi IMF ile anlaşmaya niye niyetleniyoruz ki…

Ayrıca belli ki hükümet de 2010 ve 2011'in dış kaynak açısından 2009'dan daha zorlu geçeceğini görüyor, kabul ediyor. Daha ucuz ve bol dış kaynağın, yaklaşan seçim öncesinde avantaj sağlayacağı gerçeğini de dikkate almak gerekiyor.

Tüm yazılarını göster