İstikrarla büyümeden, büyüme ili istikrar

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

ASLINA BAKARSANIZ / Adnan Nas adnan.nas@tr.pwc.com 2001 krizi sonrasında gelişme sağladığımız alanlardan biri de, kronik yetersizlik belirtileri gösterdiğimiz stratejik planlama konusunda, biraz da bağlandığımız çapaların ve uluslararası kuruluşların desteğiyle, özellikle kamu politikaları bakımından alışkanlık kazanmaya başlamamızdır. Haziran sonunda yayınlanan ve DPT tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulu'nca onaylanan 2009-2011 yıllarına ilişkin Orta Vadeli Program da yıllık program ve bütçelerin hazırlanmasında ve yönetiminde esas alınacak bu niteliği taşıyan bir politika belgesi olarak önemli. Gerçi Türkiye'de çoğu sorun ve darboğaz, yazılı düzenlemelerden çok uygulamadaki tutarsızlıklardan ve başarısızlıklardan kaynaklanır ama hedeflerin ve önceliklerin belirli vade perspektiflerinde yeniden tespiti hem kamu yönetiminde hesap verebilirlik ve saydamlık sağlanmasına yardımcı olmakta, hem de bir performans kriteri işlevi taşımaktadır. Orta Vadeli Program'ın içeriği 5018 sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda öngörülen kamu kesimi kaynakları ve politikaları ile ilgili yönetim sürecinin ilk ayağını oluşturan Orta Vadeli Program, Maliye Bakanlığı'nca hazırlanacak Orta Vadeli Mali Plan ve Bütçe Hazırlama Rehberi ile DPT tarafından hazırlanacak Yatırım Programı Hazırlama Rehberi ile tamamlanacaktır. Program, ayrıca AB müktesebatına uyum amacıyla hazırlanacak "ulusal program"a da dayanak olacaktır. Program'da, başta para ve Maliye politikaları olmak üzere makroekonomik politikalar, hedef ve göstergeler, rekabet gücü, istihdam, beşeri altyapı, bölgesel eşitsizliğin giderilmesi, kamu hizmetlerinde etkinlik gibi gelişme eksenleri sıralanmakta ve büyüme, istihdam, dış ticaret, enflasyon, kamu finansmanı, faiz dışı fazla ve borçlanma gereği konusunda üç yıl için öngörülen büyüklükler açıklanmaktadır. 2009, 2010 ve 2011 için milli gelirde yüzde 5, 5.5 ve 6 gibi düşük olmayan büyüme oranları öngörülen, işsizlik oranının yüzde 10 eşiğinin hemen altında sabit tutulduğu, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde iki artırıldığı, cari açığın milli gelire oranının yüzde 6.5'a düşürüldüğü, petrol fiyatının 120 doları aşmayacağı ve enflasyonun 2009'da yüzde 7.5'tan 2011'de yüzde 5.5'a düşeceği varsayılan, faiz dışı fazlanın tedricen yüzde 2.6 düzeyine indirileceği kabul edilen, bütçe açığının 1.4 ile 1.7 arasında bir düzeyde muhafaza edileceği Orta Vadeli Program, hayalcilikten çok gerçekçiliğe yakın duran ve fakat iddialı bir senaryo ve performans içeriyor. Mali disiplin ve mali kural Gerçekten bugüne kadar biz de dahil pek çok kişinin ihtiyaç bulunduğuna işaret ettiği hemen bütün kısa ve uzun vadeli hedef ve politikalara genel ifadelerle de olsa (zaten bu düzeydeki bir dokümanda daha fazla detay beklenemez) bağlılığın teyid edildiği program, yön tayini ve yol haritası anlamında ileriye yönelik ekonomik ve mali politikalar ile ilgili ciddi bir altyapı çalışması yapıldığını gösteren bir denge yansıtıyor. Üstelik açıklamaların sadece "iyimser temenniler seti" olmadığı da hem politika ve öncelikler arasında birbiriyle tutarlılığa gösterilen özenden, hem de ekinde sunulan "ekonomik büyüklükler" tablosundaki hedeflerde gerçekçi olma çabasından anlaşılıyor. Sözgelişi vergi yükünün üç yıllık dönem sonunda yüzde 1'e yakın bir oranda düşürülerek sosyal güvenlik primleri dahil yüzde 23.5 olacağı öngörülürken bunun bütçe açığını artırmaması için kamu harcamalarının bu arada ek personel istihdamının sınırlanacağı, sağlık giderlerinin kontrol altında tutulacağı, ücret artışlarının beklenen enflasyona bağlanacağı taahhüt edilerek merkezi bütçe harcamalarının program dönemi sonunda milli gelire oranının yüzde 22.9'a düşürmesi hedefleniyor. Bu da mali disiplinin devamı demek. Ayrıca enflasyonun konrolü ve borç stokunun milli gelire oranının düşürülmesi açısından da mali disiplin özel olarak vurgulanıyor. Dikkat çeken bir ayrıntı ise gerek program girişinde, gerek Maliye politikası ile ilgili bölümde, teknik bir çalışma sonunda belirlenecek kalıcı bir mali kural oluşturulacağının ve Maliye politikasının bu kurala bağlı olarak yürütüleceğinin ifade edilmesidir. Politika tutarlılığını güçlendirecek şekilde para politikası, kamu borçlanması ve vergi sistemi arasındaki ilişkilerin kalitesinin artacağına yapılan vurgu ise ekonomik politikalarda uyum ve senkronizasyon sorununun algılandığını gösteriyor. Reel sektör ve cari açık Programın asıl ve açıkça ifade edilmeyen iddiası ise, rakamsal dengeler ile ilgili makul projeksiyonların arkasında bir yandan ekonominin altyapısında ve reel sektörde verimli, güvenli ve yüksek katma değerli üretime yönelik bir dönüşüm sağlanması, diğer yandan ihracat çekişli bir büyüme gerçekleştirerek dış ticaret açığının ve cari açığın büyümesinin durdurulması amaçları çevresinde şekilleniyor. Bunun da ön koşulu olarak, "gelişme eksenleri" adı altında yapısal reformların sürdürülmesi, iş ortamında iyileşmenin ve rekabetçiliğin sağlanması, kayıtdışının azaltılması, finans sisteminin geliştirilmesi, enerji ve ulaştırma altyapısının güçlendirilmesi, AR-GE ve yenilikçilik ile yaygın bilgi teknolojilerinin desteklenmesi, tarımsal yapının etkinleştirilmesi, işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi, eğitimin yeniden düzenlenmesi, adalet ve güvenlik sistemlerinin iyileştirilmesi taahhüt ediliyor; ayrıca AB çapasının da süreceği varsayılıyor. Bütün bu tablo, programda hem küresel koşulların bir süre sonra ılımanlaşacağı, hem de ülkenin iç krizinin aşılarak güçlü hükümet iradesinin devam edeceği kabullerinin hakim olduğunu gösteriyor. Programın girişinden yazımızın başlığına aktardığımız gibi önümüzdeki üç yıllık dönemde artık finansmanı sağlam ve yan etkileri azaltılmış bir kalıcı büyüme yörüngesine oturmak hedefleniyor. Makul bir çatısı olan, fakat zorlu varsayımları bulunan bir program karşısındayız.

Tüm yazılarını göster