İstihdam ve yatırımda riskler artarken...

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Yanılmış olmayı çok isterdik ama 1982-1987 arasındaki ferah zamanı yapısal zafiyetlerimizin giderilmesi için sistematik bir odaklanmayı gerçekleştirmek için kullanamayışımız bize ciddi bir maliyet çıkaracak gibi. İşgücünün niteliğinde, saydamlıkta, yenilikçilikte ve genel olarak rekabet gücünde olağandışı hedefler etrafında bir toplumsal uzlaşma iradesini gösterecek kıvama anlaşılan henüz gelememişiz. Yine de Çetin Altan'ın deyimiyle enseyi çok da karaltmamamızı sağlayacak özelliklerimiz yok değil: Hırslı ve genç nüfusumuz, altmış yılı deviren demokrasi ve belli bir olgunluk düzeyine gelmekte olan piyasa ekonomisi deneyimi, bir uygarlık ve refah merkezi olan Avrupa ile yakınlığımız ve girift ilişkilerimiz, ciddi bir sermaye birikimine ve sınırlı da olsa küresel yatırım kültürüne ulaşmış aile şirketlerimizle özellikle içinde yer aldığımız bölge coğrafyasında önde gelen bir ülke olduğumuz açık.

Yatırım için vizyon ve uzlaşma

Ancak tam da çıtayı yükselteceğimizi, faz değiştireceğimizi umduğumuz zamanlarda toplumsal yorgunluk belirtileri gösterip kendimize uzunca yaz tatilleri veriyoruz sanki. Sonra da bugün olduğu gibi, çevre koşulları kötüleştiğinde yorganımızı yeterince büyütmediğimizi, aksine genişlemiş bedenimizi büzmek zorunda kaldığımızı fark ediyoruz.

Anlaşılan bu kısır döngüyü kırmak için ortak bir vizyon belirlemekte ve bu vizyonu gerçekleştirecek yol haritasında uzlaşmakta sorunlarımız var. Belki de kendi halimize bırakılınca uzlaşma ve strateji çizme gibi külfetlerden sıyrılıp işi kültürel reflekslerimize bırakıp rehavete düşerek kısır döngüyü kendimiz yaratıyoruz.

Sözgelişi ortalama yüzde 7 büyüdüğümüz beş yılda bile ilave iş gücünün ancak üçte birine istihdam yaratabildiğimiz halde, şimdi krizin etkisiyle bir yıl içinde mevcut işsiz kitlesinin işini kaybedenlerle dörtte bir oranında artması gibi korkutucu bir tablo ile karşı karşıyayız. Ayrıca 1000 kişinin üstünde istihdam sağlayan şirketlerimizin sayısı, kısmen kayıtdışı ya da kurumsallaşma ve mali sistemin küçüklüğü gibi yapısal nedenlerle de olsa, ancak 200'ün biraz üzerinde olması gibi ciddi bir işletme ölçeği sorunumuz var. Hal böyleyken kendi müteşebbislerimizi bile ülkelerinde yatırım yapmaya ikna edecek güven ve cazibeyi sağlayamadığımız gibi (başvuru süresi dün sona eren Varlık Barışı yasası ile ilgili rakamlar dileriz aksini gösterir), tasarruf açığını gidermek için en ucuz maliyetli dış kaynak olan doğrudan yabancı yatırımları caydırıcı internet kampanyaları ile ne yapmak istediğimizi bilip bilmediğimiz konusunda da soru işaretleri üretiyoruz.

Mevcudu korumak da önemli

Oysa hükümetin de, tepe bürokratların da açıklamaları yatırım düzeyini artırma ve yatırım ortamını iyileştirme doğrultusunda açık irade beyanları içeriyor. Bu açıklamaların uygulama sonuçlarına tam olarak yansımaması, yapılacak pek çok işin olduğunun yeterli işareti. Kaldı ki zaten var olan bu eylem planı ihtiyacına, küresel krizin reel kesimde yol açtığı ve derinliği giderek ortaya çıkan olumsuz sonuçlar eklenmiş durumda. Kısacası rehavet ya da reflekslerimize güvenme gibi bir lüksümüz yok.

Hükümetin peyderpey açıklamakta olduğu tedbirlerin çok daha önemlilerini senaryolar ve simülasyonlar ile şimdiden hazırlaması ve hemen uygulamaya koyacak şekilde elinde bulundurması gerekiyor. Bunların en önemlisi, hep vurguladığımız gibi, reel kesimde artacak sorunların finans kesimine yansıyabilecek olumsuz sonuçlarını sınırlayacak bir mekanizma tasarımı. Ayrıca maliye politikaları bakımından da özgün çözümlere ihtiyaç bulunduğunu geçtiğimiz haftalardaki yazılarımızda belirtmiştik.

Manevra alanımızı daraltabilecek faktörlerden biri de yatırım akımı beklediğimiz ülkelerde, kriz tahribatının etkisiyle, ortaya çıkmakta olan korumacı eğilimler. Sözgelişi ABD'de yeni başkan Obama seçim kampanyasında vurguladığı gibi ABD şirketlerinin yurtdışı kazançlarını ülkeye getirmelerini özendiren ve dışarıda yatırım yapmalarını caydıran vergi hükümlerini hayata geçirirse, diğer Batılı ülkelerde de benzer mevzuat düzenlemeleri yapılırsa bizim de bunları telafi edecek tedbirlere yönelmemiz gerekebilir. Sadece yeni yatırım kaynağı çekmek için değil (ki bu potansiyel bir süre için zaten zayıflayacak), mevcut yabancı yatırımcıların karlarını Türkiye'de bırakmalarını ve yeni yatırıma dönüştürmelerini, ayrıca teknoloji transferine, ihracata ve istihdama yönlendirilmelerini sağlayacak stratejik teşvik mekanizmaları üzerinde düşünmekte yarar var.

Politik tartışma kalitesi için bir ışık

Son günlerde karşılaştığımız bir gelişmeyi de, kurumsal kültürümüz ve alışkanlıklarımız yönünden, olumlu bulduğumuzu belirtmekte yarar görüyorum. Genellikle ekonomik konularda görüş açıklamaktan kaçınan ve kitlelerin günlük hayatıyla fazla ilgisi olmayan siyasal polemiklere odaklanan ana muhalefet partisinin krize ve işsizliğe karşı somut politika önerileri açıklaması, ülkede bazı şeylerin değişmekte olduğuna dair umutlarımızı artırdı. Bazı bölümleri (geçici süreyle KDV'nin kaldırılması ve ücret stopajının 10 puan düşürülmesi) özellikle mali disiplin bağlamında gerçekçiliği açısından tartışmaya açık olsa da ekonomik politikalarda rekabetçi bir iktidar muhalefet diyaloğunun toplumun yararına olduğu ve hükümeti daha yaratıcı çözümler için motive edeceği açık.

Tüm yazılarını göster