İşte ekonomide önümüzdeki üç yılın yol haritası...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Geçen hafta içinde temel esasları Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanan 2017-2019 dönemine ilişkin orta vadeli program Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı ve böylece tüm detayları görme olanağına kavuştuk. Öncelikle hemen belirtelim, Başbakan'ın açıklamasından sonra bu köşede 5 Ekim'de yer alan yazımızdaki bazı rakamları, bazı büyüklükleri kıyaslayarak biz hesaplamıştık, küsuratlar bu rakamların farklı çıkmasına yol açabilirdi, nitekim de öyle oldu. Sözünü ettiğimiz, dolar cinsinden GSYH büyüklüğü ve bu büyüklükle bağlantılı olarak dolar kuru.

Biz 5 Ekim'de bu köşede 2016 yılının dolar kurunun yıllık ortalama olarak 2.95 olarak beklendiğini yazmıştık. İşte küsurattaki oynama yüzünden bu rakam 2.96 çıktı. Aynı şekilde 2017 için 3.16 olarak bulduğumuz ortalama kur da 3.18 olarak hesaplandı. 2018 için bulduğumuz 3.30'luk kurda bir değişiklik yok. 2019'un bizim 3.35 olarak hesapladığımız kurunun da 3.38 olarak varsayıldığını gördük.

Orta vadeli programlarda bir kur rakamına yer verilmediğinin altını bir kez daha çizelim. Ama GSYH'nin cari fiyatlara göre TL ve dolar cinsinden büyüklüğünü bulduktan sonra ortalama kurun hangi düzeyde varsayıldığına ulaşmak yalnızca bir bölme işlemi, o kadar basit. GSYH'yi cari fiyatlara göre TL cinsinden öngören hükümetler de bir dolar kuru varsaymak durumundalar ki, GSYH'nin dolar cinsi büyüklüğünü tahmin edebilsinler.

Orta gelir tuzağına fena düştük!

Ekonomide temel amaç refahı artırmak, daha iyi yaşam koşulları oluşturabilmek. Bunu izlemenin temel yollarından biri de büyüme hızı, bu hızın en önemli göstergesi de kişi başına gelirin nasıl seyrettiği. Her yıl örneğin yüzde 10 büyüseniz bile nüfusunuz yüzde 11 artıyorsa yoksullaşıyorsunuz demektir. Ya da ulusal paranız, kişi başına gelirin ifade edildiği para karşısında çok değer yitiriyorsa, uluslararası karşılaştırmalar yönüyle yine yoksullaşıyorsunuzdur.

Türkiye'de kişi başına gelir ilk kez 2008 yılında 10 bin dolar sınırın üstüne çıktı. Söz konusu yıl kişi başına gelir 10.444 dolar oldu. 2009, kriz yılıydı ve kişi başına gelir hızla gerileyerek 8.561 dolara indi.

Sonra toparlanmaya başladık ve kişi başına geliri yeniden 10 bin doların üstüne çıkardık. 2010'da 10.003, 2011'de 10.428, 2012'de 10.459 dolar olan kişi başına gelir, 2013'te 10.822 dolarla şimdiye kadarki en yüksek düzeye ulaştı. 2014'te bir miktar gerileyen kişi başına gelir, 10.395 dolarda kaldı.

Asıl düşüş, kur artışıyla birlikte 2015'te kendini gösterdi. Gelir, artık yeniden 10 bin dolar sınırın altındaydı. 2015'te 9.257 dolarda kalındı.

Bu yılı 9.243 dolarla kapatacağımızı hesaplıyoruz. 2017 için de öngörülen yine 10 bin doların altı, 9.529 dolarlık bir hedef var. Kişi başına gelirde 10 bin doların üstünü ise 2018 için öngörmekteyiz, gerçekleştirebilirsek eğer.

"En hızlı büyümek" demek ki yetmiyor

Türkiye'nin yıllardır dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduğu dile getiriliyor. Bu doğru, Türkiye tam 27 çeyrektir büyüyor, az ya da çok. Bu yılın üçüncü çeyreğinde çok az büyüme, hatta bir küçülmeyle karşı karşı kalabiliriz. Ama bu genel eğilimi bozmaz, çünkü bu yılın üçüncü çeyreğinin kendine özgü ve bir daha pek görülmeyecek yönleri vardı. İki uzun bayram tatili ve 15 Temmuz darbe girişimi üretimi ve dolayısıyla büyümeyi sekteye uğratmışa benziyor. Dolayısıyla üçüncü çeyrekte çok az büyüsek, hatta bir miktar küçülsek bile büyüme devam edecek. Ama yetmiyor işte. Hem bakın bu yılın büyüme hızı tahmini yüzde 3.2'ye çekildi, 2017 için daha önce yüzde 5 olarak öngörülen büyüme yüzde 4.4'e revize edildi.

Kaldı ki, bu büyüme hızlarıyla gelişmiş ülkeleri yakalama şansımız hiç ama hiç yok. 27 çeyrektir büyüyoruz da gelişmiş ülkelere yaklaştık mı... İşte kişi başına gelirimiz ortada. 2007 yılındaki kişi başına gelir 9.247 dolar. Aradan dokuz yıl geçmiş, bu yıl beklediğimiz gelir 9.243 dolar. Yani dokuz yıl öncesiyle aynı düzeydeyiz, hatta 4 dolar da altında...

İşsizlik yüzde 10'da kemikleşti

Büyüyemiyor olmanın bir ölçüsü de işsizlikte gösteriyor kendini. İşsizlik oranı yüzde 10'dan aşağı indirilemiyor. Eğer varsayımlarımız gerçekleşirse işsizlik oranını ancak 2019'da tek haneye düşüreceğiz.

Kaldı ki işgücüne katılım oranı hala yüzde 50'lerin çok üstüne çıkmadığı halde bu düzeyde bir işsizliğimiz olacak. Ama şu da bir gerçek ki, her geçen gün işgücüne katılmak isteyenlerin sayısı artacak, bu da işsizlik oranı üstünde bir baskı unsuru oluşturacak.

Toz duman arasında harita okumak!

Hani dünya ekonomisindeki gelişmeler kolay öngörülebilir olsa, hani sürpriz gelişmeler pek yaşanmasa, biz de çizdiğimiz haritada daha kolay yol alabileceğiz. Ama göz gözü görmeyen koşullarda yola devam etmeye çalışıyoruz.

Daha beteri, etrafımızda olan bitenler ve özellikle güney sınırımızda yaşadıklarımız. Ekonominin bir anda ikinci planda kalmasına yol açabilecek olumsuzluklarla her an yüz yüze gelebiliyoruz. Bu koşullar da dikkate alındığında bırakınız 2018 ve 2019'un makro hedeflerini, 2017'nin hedefleri bile, hatta 2016'nın gerçekleşme tahmini bile bir anda anlamını yitirebiliyor.


----------------------------------------------------

TÜİK hatasından döndü

Türkiye İstatistik Kurumu her ay finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını hesaplar ve hangi yatırım aracı ne kazandırmış, ne kaybettirmiş, açıklar. Okuyucularımız hatırlayacaklardır; bu köşede 15 Ağustos'ta TÜİK'in hesaplamasında hata olduğunu yazdık. TÜİK, mevduat faizi olarak bankaların bildirdikleri, ama pratikte hiçbir geçerliliği olmayan mevduat faizini esas alıyor, bu faiz de uygulanan faizin çok altında kalıyordu. Örneğin, yıllık nominal faiz yüzde 4.91 olarak görünüyordu. TÜİK'in uygulamada neredeyse hiçbir geçerliliği olmayan oranlar üstünden hesaplama yapmasının yanlışlığına dikkat çekmiş ve işte bu konuyu "TÜİK'ten inanılmaz hata" başlığıyla 15 Ağustos'ta köşemize taşımıştık.

TÜİK, bu yazımız üzerine eylül ayında finansal yatırım araçlarının getiri oranlarını açıklarken, yine geçerliliği olmayan faiz oranları üstünden hesap yapmakla birlikte, serinin düzeltileceği duyurmuştu. İşte o düzeltme işlemi yapıldı ve yanlış hesaplamaya son verildi.

TÜİK 7 Ekim'de finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı. Bu açıklamada, "Mevduat faizinin nominal ve reel getiri oranları, eylül 2016 tarihinden itibaren bankalarda fiilen açılan tasarruf mevduatına uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranları kullanılarak hesaplanmıştır" denildi. Açıklamada, nominal ve reel getiri oranlarına ilişkin güncellenmiş doğru oranlara ulaşılabilecek adrese de yer verildi. 

Böylece TÜİK, yıllardır süregelen hatasını düzeltmiş oldu. Hatayı kabullenmek ve bu hatadan dönmek de bir erdem. Dolayısıyla hata yaptığı için eleştirdiğimiz TÜİK'i, bu kez de hatasından döndüğü için kutluyoruz.

Tüm yazılarını göster