İşte ABD ekonomisini kurtaracak proje!

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Tüm zamanların en büyük strateji gurusu olarak değerlendirilen Michael Porter, şimdi de ABD ekonomisini kurtarmanın yollarını arıyor. Harvard Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilen "ABD Rekabetçilik Projesi"nin hedefi, ABD'ye eski rekabet gücünü kazandırmak ve bunu yaparken ABD'li şirketleri başrole yerleştirmek.
Harvard Üniversitesi İşletme Bölümü Profesörü Michael Porter tüm zamanların en büyük strateji gurusu olarak tanımlanıyor.  Ülkelerin ve kurumların stratejilerini belirlerken en fazla ilham aldığı isimlerin başında gelen Porter şimdi de ABD ekonomisini kurtarmaya hazırlanıyor.
Harvard Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilen "ABD Rekabetçilik Projesi"nin hedefi, ABD'ye eski rekabet gücünü kazandırmak. Uzun yıllara yayılması planlanan projenin altında Michael Porter'ın yanı sıra, yine Harvard'dan Profesör Jan Rivkin'in imzası bulunuyor.
Projenin içeriğine geçmeden önce, Porter'ın "dünyanın en büyük strateji gurusu" olarak değerlendirilmesine yol açan Rekabet Stratejisi'ne yakından bakalım.
Porter'a göre her şirket beş büyük güçle karşı karşıya. Bu güçler, mevcut rakipler; olası yeni rakipler; şirketin sunduğu ürün ve hizmetlerin yerine yenilerinin geçebileceği tehdidi; tedarikçilerin pazarlık gücü ve müşterilerin pazarlık gücü olarak sıralanıyor. Böyle bir ortamda tabii ki her şirketin bir strateji belirlemesi gerekiyor. Ve Porter'a göre sadece üç strateji seçeneği mevcut:
. En düşük maliyete ulaşmak
. Ürün ve hizmetlerde farklılaşmak
. Bir niş pazara hakim olmak.

Şirketlerin hata yaptıkları nokta ise, bu üç stratejiyi aynı anda uygulamaya çalışmak. Yani, hepsinden biraz derken, günün sonunda rekabet gücünü kaybetmek.

Porter, "ABD Rekabetçilik Projesi" kapsamında, şirketleri, ABD'nin rekabet gücünü artırmak için harekete geçirmeyi hedefliyor. Bugüne kadar bu kadar büyük kapsamlı bir proje üzerinde çalışmadığını ifade eden Porter, bu projeyi neden daha önce hayata geçirmediği için de kendine kızmadan edemiyor.

Porter'a göre ABD ve ABD ekonomisi için bir dönüm noktasına gelindi. Bunun bir çok nedeni var:

- ABD'nin rekabet gücü, gelişen ekonomiler karşısında zayıflamaya devam ediyor.

- İş dünyasına duyulan güven aşağı doğru düşüşte.

- Şirketler denizötesi pazarlara kaçıyorlar; iş ortamı zayıflıyor; karlılık oranları düşüyor.

- Siyasi söylem bu tabloyu değiştirmekte büyük ölçüde yetersiz kalıyor.

Kimin suçu?

Peki ABD'nin bugün yaşadığı ekonomik zorluklar ve ülkenin küresel rekabet gücünün zayıflaması kimin suçu olarak görülmeli?
Bazıları, ulusal rekabet gücünün politika yapıcıların sorumluluğunda olduğunu düşünürken; diğer taraf rekabet gücünün artırılmasında iş dünyasına önemli rol düştüğüne inanıyor.
Porter ve Rivkin ise bu tabloya üçüncü bir perspektif getiriyorlar:

"Yöneticiler şirketlerini iyi yönetmeliler; fakat her şirket aynı zamanda faaliyet gösterdiği ortamdan da sorumlu. Hükümet, iş ortamının sağlıklı olmasını sağlamalı ve ABD'yi çekici bir iş merkezine dönüştürmeli.  İş dünyası liderleri de sadece, kendi topluluklarını değil, ülke genelindeki tüm iş çevrelerini olumlu etkileyecek adımlar atmalı. ABD ekonomisi için çok önemli olan rekabetçiliği iyi tanımlamak gerekiyor: ABD'de faaliyet gösteren şirketler, küresel ekonomide başarıyla rekabet ederken, aynı zamanda ortalama Amerikalı'nın yaşam standartlarının yükselmesini de desteklemeliler. Birini yaparken diğerini yapmamak, yeterince rekabetçi olmadığımız anlamına gelir."
ABD ekonomisini kurtarmayı hedefleyen proje ise üç temel nokta üzerine kurulu:

1. Verimliliği yakından izlemek  

En önemli unsur, yöneticilerin ABD operasyonlarında verimlilik ve karlılığa odaklanmaları. Bu bir anlamda, ABD'nin güçlü olduğu alanlara odaklanmasını gerektiriyor. Mevcut durumun tersine, ABD operasyonlarını yönetmek her zaman iç pazarda kalmak anlamına gelmiyor. Denizaşırı pazarlara açılan ABD'li şirketlerin, rekabet gücü de artırıyor. Bunun başlıca nedenleri yabancı pazar deneyimi ve yerel ihtiyaçlara uyum sağlayabilme yeteneği edinmelerinin yanı sıra, daha etkili lojistik imkanlara da ulaşabilmeleri. Proje kapsamında yapılan araştırmaya göre, yurtdışında hızlı yayılabilen çokuluslu şirketler, ABD pazarında da daha hızlı büyüyorlar. Öte yandan, iyi yönetilen şirketler, yabancı pazarlarda maliyetlerin artmasıyla, faaliyetlerini yeniden ABD'ye taşıyabiliyorlar.

2. Topluluklar ve ortak iş ortamları yaratmak

Şirketlerin büyük bir bölümü dar kapsamlı düşündüklerinden, içinde faaliyet gösterdikleri toplulukların, başarılarını ne derece olumlu etkileyeceğini göremiyorlar. Şirketler eskiden kendi topluluklarına yatırım yaparlarken, küreselleşme bu bağlantıyı zayıflattı ve çok sayıda şirket yerel şartların verimlilik ve karlılığı ne derece etkilediğini unuttu. Fakat bugün iş liderleri yerel iş ortamının vazgeçilmez önemini yeniden keşfediyorlar.

. Şirketler yetenekli işgücüne ulaşabilmek için üniversiteler ve meslek okulları ile işbirlikleri gerçekleştirebilirler ve yetenekli işgücü havuzu oluşturabilirler. Eğitim kurumları ile işbirlikleri geliştirilip, ihtiyaç duyulan işgücü alanlarında eğitimler verilebilir. Şirketler içinde "sınıf-fabrikalar" yaratılıp, uygumalı eğitim sağlanabilir.

. Yerel iş ortamına öncelik verilmesi, buradaki tedarikçi sanayilerin de kalkınmasını, büyümesini sağlayacaktır. Büyük şirketlerin fiyat müzakereleri yüzünden tedarikçilerini bir tür rakip olarak görmeleri, bu sanayilerin bugüne kadar Ar-Ge'ye yatırım yapmalarını engelledi. Bu yüzden denizaşırı piyasaya karşı rekabet güçlerini kaybettiler. Bugün ise büyük şirketler, ABD'deki tedarikçilerini güçlendirmenin yaratıcı yollarını buluyorlar. Örneğin JohnDeere, Caterpillar ve Harley-Davidson gibi şirketler tedarikçilerine kişisel veya online eğitim veriyorlar. Bu programlar sayesinde hem maliyetler düşüyor hem de kalite artıyor.

. Araştırmaya göre ulusal rekabet gücünün artmasındaki en önemli unsurların başında yaratıcılık geliyor. Girişimcilik de istihdam yaratmanın temel anahtarlarından birisi. Yeni kurulan şirketler ABD istihdamının yüzde 3'ünü oluştursa da, yüzde 20 oranında yeni istihdam yaratıyor. Bu kapsamda şirketlerin üniversitelerle işbirliği içinde hareket etmesi; yaratıcı ve girişimci beyinleri desteklemesi çok önemli. Örneğin Intel, Inter Capital yoluyla girişimciliği destekliyor. Şirket, Kuzey Amerika'da bin 200 yeni IT girişimine 10 milyar dolar yatırım yaptı.

3.  Kişisel çıkarlardan vazgeçmek

ABD'nin rekabet gücünü artırmak için önem taşıyan üçüncü adım ise, şirketlerin kişisel çıkarlarını ön planda tutmaktan vazgeçmeleri. Bu yaklaşım topluluk kavramını ciddi bir şekilde zedeliyor. Şirketlerin özel izin, vergi muhafiyeti veya düzenlemelerde oynama gibi talepleri, rekabet şartlarına zarar veriyor; iş yapma şartlarının ve maliyetlerin yükselmesine yol açıyor. Daha da önemlisi, uzun vadede kamuoyunda oluşacak olumsuzluk, toplumun iş dünyasına yönelik desteğini de zayıflatabiliyor. Dolayısıyla,  şirketler kendi çıkarlarının peşinde koşmak yerine, ABD iş dünyasını desteklemeyi hedef almalılar.

Tüm yazılarını göster