Köşemize isim veren İstanbul Ekolü aynı zamanda markalarımdan biri. Ekol, okul école yani school iktisattaki Neo-Keynesyen, Avusturya, Neo-Klasik, Monaterist, Ortodoks, Heterodoks, Liberteryen, Neo-Liberal gibi anlayışların bir çatı altında toplanması ile oluşan anlayışa genelde verilen ad.
TDK sozluk.gov.tr tanımında; “Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım; okul: "Bizim ekolü biraz tetkik etmiş olsaydınız daha rahat anlaşırdık." - Peyami Safa” olarak yer alıyor. ‘İstanbul Finans Merkezi’ne bir iktisadi yönetim ekolü (okulu) lazım, aynen Wharton, London School (Okul) of Economics, Avusturya (İktisat) Okulu, Harvard Business School gibi” motto(m)su ile marka ve popülerlik katarak uzun zamandır gündeme getiriyorum.
Aslında Türkiye’nin bu anlamda benim de mezunu olduğum T.C. Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü ile bir akademik ulusal finans ve finansal hizmetler markası var. Duayen hocamız rahmetli Prof.Dr. İlhan Uludağ’ın liderliğinde LSE’yi modelleyerek kurulduğunu biliriz.
Mezunları arasında kimler yok ki? T.C. Ziraat Bankası’nın Bankacılık Okuluna benzetmek mümkün. Bankalarımız 90’lı yıllarda ‘Management Trainee’ adı ile muadillerini yapmaya çalışmıştı. Eski çalışanı olduğum Interbank (eski Selanik Bankası) unutulmaması gereken o ekollerden biridir. 24 Aralık 2021 akademisyenler ve ekonomistler toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı, bürokrasi ve hazırun önünde bu hususu da dile getirdim.
Einstein izafiyet teorisini ortaya koyduğunda insanlık uzaya çıkmamıştı. Keynes ile 1944’te Bretton Woods’ta konulan küresel iktisadi anlayış, IMF, Dünya Bankası ortaya çıktığında ABD dâhil dünya savaştaydı, ekonomiler zordaydı. Cumhuriyetimizin ilanından önce 17 Şubat 1923 günü başlayan İzmir İktisat Kongresinde yerli ve milli özel teşebbüslerin desteklenmesi ve yabancı kartellerin oluşmasının önüne geçilmesi önemli başlıklardan biridir.
Atatürk’ün kulaklara küpe cümlesi de orada söylenmiştir: “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz.” İzmir İktisat Kongresi kararları ışığında Atatürk’ün emri ile Türkiye İş Bankası A.Ş. 26 Ağustos 1924 tarihinde kurulmuştur. Bu noktada eski Körfezbank çalışanı olarak fikir ve kuruluş sürecinde yer aldığım PTTBank’ı ve Osmanlı Bankası’nı da hatırlamış olalım.
İstanbul Ekolü Manifestosu
Dünya ekonomilerinde 2008 krizi ile dönüşen parasal yapının 2020’de başlayan ve 2023 ağustosu ile sona eren LIBOR ile yeni bir evreye girdiği çok açık. İşte BRICS ile ulusal paralarla dış ticaret ödemelerinde yaşanan gelişmeler. Smithsonian Antlaşması ile Nixon’ın sona erdirdiği Bretton Woods resmiyet kazanmış ve dünya ‘serbest dalgalı kur rejimine’ girmişti. LIBOR sonrası dünya ‘serbest dalgalı faiz rejimine’ girdi.
Bunu ilk kez TV100’de Nazlı Bolak’ın programında 27 Şubat 2020’de dile getirmiştim. Aslında ben değil kurulmasını ve olmasını hayal ettiğim İstanbul Ekolü. İki hafta sonra WHO pandemi ilan etmişti. Sonrası 2008 gibi Keynes’in Likidite Tuzağı. İşte o bütçe açıklarının kamu kâğıtları ile finansmanına bağımsızca (?!) aracılık eden merkez bankalarının parasal genişlemeleri ve pandemi sonrası tedarik, arz sorunları ile oluşan küresel enflasyon karşısında sorunun kaynağı merkez bankalarının faiz artışları.
Şu anda gelişmiş ekonomiler dâhil tahvillerde ve faizlerle yaşanan yeni serbest dalgalı rejimin yarattığı yeni sıkıntılar. 16 Mart’ta ABD Kongresi'nde Janet Yellen “bankacılık sistemi sağlam ve dayanıklıdır” derken bugün ABD ve bankalarının kredi notları düşürülmeye başlandı. Son olarak Arjantin'de önde giden liberteryen aday Milei başta enflasyona çözüm olamadığı için gereksiz gördüğü merkez bankasını kapatacağını söyledi, dünyada olay oldu.
‘İstanbul Ekolü Manifestosu’ 29 Ocak 2020’de Şalom Gazetesinde tarihe kayıt olarak düşmüştü. “Madde 13. Merkez bankacılığı (ve bağımsızlığı) sona ermiştir. Bir sonraki küresel mali krizde merkez bankalarının iflasları görülebilecektir. Madde 10. İstanbul Ekolü katkı koymaya hazır herkesi ve her liberal evrensel düşünceyi kucaklamaktadır. Hatta en liberal olduğunu iddia eden Avusturya İktisat Okulunu ve Liberteryenleri dahi.”