İşsizlik işbirliği ile çözülür

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Taze başkan Obama koltuğuna oturmadan ABD ekonomisinde "zıplama" yapacak kurtarma planını halkına açıkladığında, öncelikli vaadi işsizliği azaltmak oldu. ABD Başkanı'nın işsizliğe bu kadar önem vermesinin altında sorunun sadece ekonomik değil, aynı zamanda da sosyal bir sorun olduğunun bilincinde olması yatmaktadır. Başkanı bu yönde düşünmeye iten olgu ekonomi danışmanlarından C. Romer ile J. Bernstein'in 2010 yılında ABD'de işsizlik oranının yüzde 8,8'e kadar yükselebileceğine ilişkin kehanetleri oldu. Bu öngörüye bir başka katkı da açıklanan işsizlik verilerinden geldi: ABD kasım ayı işsizlik oranı yüzde 7,2 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranındaki yükselişte ilk iki sırayı yüzde3 ile siyahlar ve Hispanic'ler (Güney Amerika kökenli Amerikalılar) aldı. (Beyazlardaki işsizlik oranı yüzde 2,2'de kaldı.) Dolayısıyla da ABD'nin ilk beyaz olmayan başkanı, sadece işsizlik ile değil, işsizlikteki ırk ayırımcılığı ile de mücadele etmek zorunda kalacak. Yani işin ucu iktisadi sorunların yanı sıra sosyal yapıya da dayanmakta.

İşsizliğin derin yaralar açtığı ülkelerden birisi de İngiltere oldu. İngiltere'nin ekonomisinin, İkinci Dünya Savaşı'nın sonrasında ilk defa, 2008 yılı sonunda yüzde 2,7 küçüleceği tahmin ediliyor. Bunun sonucunda da işsiz sayısının 3,4 milyona çıkması bekleniyor. Gelinen noktada yanıtı verilmesi gereken soru, sorunun nasıl ve kim tarafından çözüleceğidir. Burada üçlü bir sac ayağı söz konusu:

- Hükümet ne yapacak?

- İşçi ve işveren sendikaları ne yapacak?

- İşsizlerin kendileri ne yapacak?

ABD ve İngiltere'de hazırlanan planlar çerçevesinde çözüm bu üçlü sac ayağının birlikte çalışmasından geçiyor. Buna göre hükümetler toplam talebi artırıcı politikalar uygulayıp, işgücü talebini artıracaklar. İşçi ve işveren sendikaları da işgücü piyasasında ortak kaygılarını çözüme dönüştürerek, örneğin işgücü piyasasında esnekliği artırmaya yönelik politikalarda anlaşacaklar. İşsizler ise yeni iş alanlarına ve kariyer edinimine yönelecekler.

Bu çözüm önerileri kısmen yürürlüğe girmiş durumda. İngiltere'de son bir yılda kariyer değişikliğine gitmek isteyenlerin, Eğitim ve Gelişme Ajansı'na (TDA) yaptıkları başvurular yüzde 50 artarak 424 bine ulaşmış durumda. ABD'de ise kısmi zamanlı çalışanların oranı yüzde 5,4'e yükseldi. Bu artış pek gönüllü olmasa da, hiç olmazsa çalışanlar işsiz kalmadılar.

Bu iki ülkeye göre ekonomik ve sosyal yapısı daha sorunlu olan Türkiye, işsizlik konusunda henüz somut adımlar atmadı. Ekim ayı sonu itibariyle işsizlik oranı yüzde 10,9 yükseldi ki bu orana, ümidi kırık işsizler ile çalışmaya hazır ancak iş aramayan yaklaşık 1,8 milyon işsiz dahil değil. Türkiye bu işsizlik oranı ile Avrupa Birliği üyeleri arasında, İspanya'dan sonra en yüksek ikinci işsizlik oranına sahip olan ülkedir. Üstelik Kasım 2008 itibari ile on bir ayda 35.227 ticaret unvanlı küçük işletme kapandı. Böylece iş yaratan bu kadar işletme sahibi de işsizler ordusuna katıldı, yani yardıma muhtaç hale geldi.

Türkiye'de işsizliği çözmede üçlü sac ayağını oluşturanlar arasında mutabakat sağlanmamıştır. Hükümet işgücü piyasasında talebi olmayan meslekler için eğitim vermekten vazgeçmiş değildir. Mesleki eğitimde yıllardır sözü edilen reform bir türlü yapılmadığı için, devlet okullarında yeni mezun eğitimli genç işsizler yaratılmaya devam edilmektedir. Nitekim üniversite mezunu olup işsiz kalanların oranı yüzde 10'un, lise mezunu olup işsiz gezenlerin oranı yüzde 12'nin üzerine çıkmıştır. Bu durum Türkiye'nin sosyal dengesindeki yaranın daha da derinleşmesine neden oluyor.

Bu olumsuz durumu dersine çevirmek için başını hükümettin çektiği, işveren ve işçi sendikalarının katılacağı bir "işsizlik kriz masası" oluşturulmalıdır. Bu masa oluşturulmadan önce de atılacak ilk somut adım Ekonomik ve Sosyal Konsey bir an önce toplanmalıdır.

Tüm yazılarını göster