İşsizlik artıyor, ama artış hızı yavaşlıyor

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Ekim ayına ait işsizlik oranı rakamları açıklandı. Açıklandığının ertesi günü de işsizlik oranının düştüğünü okuduk ya da dinledik. Bu doğru değil. İşsizlik oranları doğal olarak mevsimlere göre çok fazla değişkenlik gösteriyor.  Grafikte hem genel işsizlik hem de tarım dışı işsizlik oranının 2007'nin başından bu yana seyri gösteriliyor. Alttaki eğri genel işsizlik oranını temsil ediyor.

Bu basit grafiksel analiz bile işsizlik oranının yaz aylarına doğru baş aşağıya gidip sonra da yükseldiğini gösteriyor. İktisatçı olarak biz bu tür hareketlerle ilgili değiliz. Bu doğal mevsimlik hareketin ötesinde işsizlikte bir azalış ya da artış var mı sorusunun yanıtını vermek önemli bizim için. Grafiğin sağ tarafındaki bölgede, söz konusu mevsimlik dalgalanmanın ötesinde bir dalgalanma; genel bir seviye yükselmesi var. Onu incelemek istiyorum.

Genel ve tarım dışı işsizlik oranları (200y Ocak - 2009 Ekim, %)

Bunu temelde veriyi iki farklı biçimde inceleyerek yapmak mümkün: Birincisi, işsizlik oranlarına bir ay öncesine göre değil, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyaslayarak bakabiliriz. İkincisi, bir ay öncesine kıyasla değerlendirme yapmak isteniliyorsa, mevsimlik hareketlerinden arındırılmış işsizlik rakamlarını kullanabiliriz. Ancak, sanırım yeni seride az sayıda gözlem olması nedeniyle mevsimlik hareketlerinden arındırılmış rakamlar açıklanmıyor. Elbette bir de üçüncü yol var, ama bu yıllık karşılaştırmalar için geçerli; yıllık ortalamaları alabiliriz.

 Bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla işsizlik oranlarındaki gelişime bakınca ne görüyoruz? Şunu: hem genel işsizlik oranında, hem de tarım dışı işsizlik oranında bir yıl öncesine kıyasla artış var. Bu işin olumsuz yönü. Ancak, olumlu bir gelişmeyi de belirtmek gerekiyor: Son üç ayda bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla işsizlik oranındaki artışta azalma var: İşsizlik artıyor, ancak daha yavaş artıyor.  

Elimizde ilk on ayın değerleri olduğuna göre, aylık ortalamaları alarak da bakabiliriz. 2009'un ilk on ayındaki ortalama işsizlik oranı yüzde 14.2. Farklı bir ifadeyle, 2008'in aynı dönemine göre işsizlik oranında 3.7 puanlık bir artıştan söz ediyoruz. Ama bu tür bir bakışın son üç aydaki gelişmeyi maskelediğini de belirtmek gerekiyor. Ortalama alınca son zamanlardaki değişiklikler 'kaynayabiliyor'.

Tabloda tarım dışı işsizlik oranlarındaki artış da var. İşsizliğin geldiği düzey ve işsizlikteki artış açısından tarım dışı değerlere bakmak da yararlı oluyor. İlk on ayın ortalama tarım dışı işsizlik oranı değeri yüzde 17.5; bir yıl öncesine göre 4.5 puanlık bir artış var. Kısacası, hem genel, hem de tarım dışı işsizlik oranlarındaki artışlar çok yüksek. Krizin Türkiye'yi ne denli kötü etkilediğinin en açık göstergeleri bunlar. 

2010'da Türkiye'nin hangi hızda büyüyeceği yolunda elbette çeşitli tahminler var. Ancak bu tahminler birbirlerinden çok ayrılmıyorlar. Hemen hepsi Orta Vadeli Program'da verilen büyüme tahmininden daha iyimser; yüzde 4-5 aralığında toplanıyorlar. Bu durumda şu soruyu sormak gerekiyor: Büyüme hızımız tahminlere uygun bir düzeyde gerçekleşirse, 2010'da işsizlik oranımızda azalma gerçekleşir mi? Burada sözü edilen işsizlik oranının yıllık ortalama işsizlik oranı olduğunun altını çizeyim.  

Her büyüme hızının işsizliği azaltmadığını biliyoruz. Tüm ekonomiler için geçerli bir doğru bu. Büyüme hızının bir eşik değeri geçmesi gerekiyor ki o ekonomideki işsizlik oranı azalsın. TEPAV'da yapılan bir çalışma işsizlik oranımızın düşmesi için büyüme hızımızın yüzde 4.3'ün üzerine çıkması gerektiğini gösteriyor. Verilerdeki ve çalışmadaki hata payını dikkate alırsak, işsizlik oranını sabit tutmak için gereken en düşük büyüme hızının yüzde 4-4.5 arasında bir yerde olduğunu düşünebiliriz. Bu oranın üzerine çıkılacak ki işsizlik düşmeye başlasın. Atlamak için oldukça yüksek bir eşik bu. 

İşsizliğin düşmesi için böyle eşik büyüme değerlerinin üzerine çıkılması gereğinin arkasında bazı nedenler var. Birincisi verimlilikteki artış. Mesela çalışan sayısının artmadığını ama verimliliğin arttığını düşünelim. Bu durumda çalışan başına artık daha fazla üretim yapılıyor. Farklı bir ifadeyle ekonomi büyürken istihdam sabit kalıyor. İşsizlik oranının da istihdam gibi sabit kalması için ise daha başka koşulların sağlanması gerekiyor: İşgücü değişmiyorsa işsizlik oranı değişmeyecek, ekonominin büyümesine rağmen.

Oysa işgücüne sürekli katılım oluyor. Özellikle nüfusunuz Türkiye'deki gibi gençse. İkinci örnek buna ilişkin: İşsiz sayısını işgücü ile istihdam arasındaki fark olarak tanımlıyoruz. İşsizlik oranını bulmak için de işsiz sayısını işgücüne bölüyoruz. Bu durumda istihdam edilen insan sayısı artsa bile işsizlik oranı artabilir. İlk örnekteki gibi verimlilik artışı da varsa işsizlik oranı daha da yükselebilir.

 Her büyümenin işsizlikte azalma yaratmaması olgusunu ortaya çıkaran bir üçüncü neden daha var. Üretilen mala olan talep arttıysa hemen daha fazla işçi istihdam edilmiyor. Çalışanlara fazla mesai yaptırılıyor bir süre. Bu durumda üretim artarken istihdam artmamış oluyor. Sonra bu talep artışının kalıcı olup olmadığına bakılıyor; kalıcı olduğuna kanaat getiriliyorsa, çalıştırılan kişi sayısı artırılıyor. Bu nedenle de büyüme hızı ile işsizlik oranı arasındaki ilişki 'bire bir' değil.

2002-2006 döneminde büyüme hızımız oldukça yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Buna karşın işsizlik oranımızda düşüş sınırlı bir düzeyde kaldı. 'İstihdamsız büyüme' olarak da adlandırıldı o dönemdeki büyüme. Aynı dönemde önemli bir verimlilik artışı olduğunu da hatırlayın. O dönemdeki verimlilik artışının önümüzdeki dönemde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ayrı bir yazı konusu. Farklı iktisatçıların büyüme tahminleri ve TEPAV çalışmasındaki eşik büyüme değeri dikkate alındığında, verimlilik artışı olmasa bile 2010'da işsizlikte belirgin bir düzelme olması olasılığının düşük olduğunu söyleyebiliriz.

İşsizlik oranlarında bir yıl öncesinin aynı ayına göre artış 

  Genel  Tarım dışı

2008  

Kasım  2.1 2.9

Aralık 3.1 3.8

2009  

Ocak  3.9 4.8

Şubat  4.2 5.1

Mart  4.8 5.5

Nisan 5.0 5.9

Mayıs 4.4 5.5

Haziran 3.6 4.5

Temmuz 2.9 3.8

Ağustos 3.2 4.1

Eylül  2.7 3.5

Ekim 1.8 2.4

Kaynak : TÜİK

Tüm yazılarını göster