İşsizliği düşürmenin çaresi bulundu!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Aslında çare yanıbaşımızda da pek fark edemiyoruz, desek yeridir. Hem yeni bir şey keşfetmeye de gerek yok. Çalışmak isteyen sayısını ne kadar aşağı çekersek, işsizliği de o ölçüde azaltmış oluyoruz. Ekimde, eylüle göre olduğu gibi...

Gerçi çalışmak isteyen sayısının ekimde eylüle kıyasla azalması yalnızca geçen yıla özgü bir durum değil. Mevsimsel etkenlerle hemen her yıl ekim ayındaki işgücüne katılma oranı, eylüldekinden daha düşük gerçekleşiyor. Yeni işgücü serisinin oluşturulmaya başlandığı 2005’ten bu yana olan dönemde bunun bir tek istisnası var; 2012 yılı. Kaldı ki söz konusu yıl tersine bir eğilim yok; yani işgücüne katılma oranı eylülden ekime geçişte artmamış, yalnızca aynı düzeyde oluşmuş. Bir başka ifadeyle, son dokuz yılın sekizinde eylülden ekime geçişte işgücüne katılma oranı düşmüş, birinde sabit kalmış.

Hep vurguluyoruz, bizde işgücüne katılma oranı çok düşük, bu yüzden de işsizlik oranımız görece düşük görünüyor, diye. İşte, işgücüne katılma oranımız yüzde 50 dolayında salınıyor; bir puan yukarı, bir puan aşağı... Sonra övünüyoruz, “Bakın Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerindeki işsizlik oranı bizimkinin bir kat fazlası, yüzde 20’leri bulmuş durumda” diyerek. Ama o ülkelerdeki işgücüne katılma oranının bizden çok çok yukarıda olduğunu, hele kadınlardaki işgücüne katılma oranının bize fark atttığını görmezden gelmeyi tercih ediyoruz.

Ekimdeki işsizlik yüzde 10.5!

Bu konuda en tipik örnek ekim ayı verileri. TÜİK’in dün yaptığı açıklamaya göre ekim ayında işsizlik oranı yüzde 9.7 oldu. İşsizlik oranı eylülde yüzde 9.9 düzeyinde bulunuyordu. Bir gerileme var, bundan mutlu olmak gerek, doğru. Ama biraz detaya inince başka gerçekler de var...

Biraz önce belirttik; ekim aylarındaki işgücüne katılma oranı, eylül aylarına göre hep daha düşük oluşuyor. Bu, mevsimsel etkenlere bağlı ve normal bulunan bir gelişme. Ama varsayalım ki işgücüne katılma oranı 2012’de olduğu gibi geçen yıl da eylül-ekim geçişinde değişmedi ve aynı düzeyde kaldı. Bu durumda ekimdeki işsizlik oranımız ne olurdu acaba?

Hemen söyleyelim; işgücüne katılma oranı sabit kalsaydı, eylülde yüzde 9.9 olan işsizlik oranı, ekimde yüzde 9.7’ye inmek şöyle dursun, yüzde 10.5’e yükselecek ve yeniden çift haneye çıkmış olacaktı.

Yani, çalışmak isteyen sayımızın azalmasıyla doğru orantılı olarak işsizlik sorununun üstesinden geleceğimizi ekimde bir kez daha kanıtlamış olduk.

Çare belli!

Bu bizim için yol gösterici bir işaret midir? Kimileri için öyle. Çalışmak isteyen sayısını “bir şekilde” azalt, işsiz sayın da, işsizlik oranın da düşük görünsün. Hele hele, işsiz sayısı ve işsizlik oranının, işgücüne katılanların sayısının azlığından kaynaklandığını gözardı ettik mi, işsizlik oranının düşüklüğü açısından dünyada sayılı ülkeler arasına bile girebiliriz.

İşsizlik oranında dünyada iyi durumda olduğumuzu söyleyerek toplumun bütününü etki altına alabiliriz. Ama işsizleri kandırmamız mümkün olmaz.

Birkaç rakam... Üniversite eğitimi almış kadın nüfusun Türkiye toplamında yüzde 17.6’sı, kentlerde yüzde 16.8’i, kırsal kesimde ise yüzde 26.1’i işsiz.

Ama üniversiteli kadınlar, işgücü piyasasına girerek ortalamayı yükseltiyor, işi bozuyorlar, sonra da işsizlik oranı yüksek görünüyor! Üniversiteli kadınlarda işgücüne katılma oranı yüzde 72.2 düzeyinde.Onlar da çalışmak istemesinler, işgücüne katılma oranları düşsün, dolayısıyla işsiz de görünmezler ve Türkiye’nin istihdam politikalarına katkıda bulunurlar, öyle değil mi!

Tüm yazılarını göster