İşsizliği düşürmek artık daha da zor

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Ekim, kasım ve aralık aylarının ortalamasını yansıtan kasım ayı işsizlik verileri dün açıklandı. 2014 yılı toplamına ilişkin veriler ise yaklaşık üç hafta sonra 6 Mart’ta açıklanacak. Ancak yılın 4. çeyreğini yansıtan verilerin açıklanmasıyla 2014 yılı ortalama istihdam verilerini hesaplamak mümkün hale geldi. Yaptığımız hesaplamalar, eğilimlerde önemli değişiklikler oluştuğunu gösteriyor. 

2014’te işsizlik oranı, çift haneye çıkmasa da 0.87 puanlık bir artışla yüzde 9.91’e tırmandı. Tarım dışı işsizlik oranı 1.02 puanlık artışla yüzde 11.96’yı buldu. Gençler arasındaki işsizlik ise 0.85 puan artarak yüzde 17.91’e çıktı. Her üç oran da global kriz sonrası, 2010 yılından bu yana görülen en yüksek değerler. 

2014 verilerinin ortaya koyduğu en çarpıcı değişiklik, işgücüne katılımdaki hızlı artış. 2014’te çalışma çağı nüfusu 1 milyon kişi ve yüzde 1.79 arttı. Buna karşın çalışanlar ile iş arayanların toplamından oluşan işgücündeki artış, 1 milyon 739 bini buluyor. İşgücündeki oransal artış ise yüzde 6.43 gibi zor rastlanacak bir düzeyde. 

Değişimi iyi görmek için önceki yıllarla karşılaştırmakta yarar var. 2013’te çalışma çağı nüfusu 1 milyon 22 bin kişi artarken, işgücündeki artış 906 bin ile bundan 116 bin daha düşüktü. 2014’te ise işgücüne katılımdaki artış, çalışma çağı nüfus artışından tam 736 bin daha yüksek. Yani işgücü neredeyse nüfusun dörtte üçü kadar daha hızlı artmış. 

Bu durum ilk defa ortaya çıkıyor. TÜİK’in 2005 sonrasını kapsayan son istihdam verileri serisine göre işgücüne katılım, il kez nüfus artışının üstüne çıkıyor. Hem de nüfus artışına yüzde 73 gibi bir fark atarak... 

Bu eğilim karşısında istihdam artışı, geçmiş yıllara göre daha yüksek bile olsa, işsizlikteki artışı önlemeye yetmiyor. Nitekim 2014’te istihdamdaki artış 1 milyon 330 bin ile nüfus artışının üzerinde olmasına rağmen işsiz sayısı 400 binden fazla arttı. 

İstihdam artışının geçmişe göre daha yüksek olması, işsizlik oranının daha fazla artmasını önlemiş gözüküyor. Ancak burada sanayideki istihdam artış hızının, hizmetler ve inşaatın oldukça gerisinde kalması, ekonomi açısından önemli bir sorun. İstihdam hizmetlerde 711 bin artarken, sanayideki artış 212 binde kalmış. İstihdam hizmetlerde yüzde 5.68, inşaatta yüzde 8.06 artarken sanayideki artış yüzde 4.16 düzeyinde. 

İşgücüne katılımın artmasının, hızı kesilmeyen iç göç, geniş aile yapısının giderek parçalanması, artan yalnız yaşama eğilimi ve boşanmalar, artan eğitim düzeyi, yüksek enfl asyon, güvencesizlik, ücretlerin düşük olması ve yoksullaşma gibi farklı bir dizi nedeni var. Sonuç olarak işgücüne katılımın artması olumlu bir gelişme. Bu alanda Türkiye OECD içinde en kötü durumda olan ülkelerden birisi. 

Ama bu gelişme, eskisinden çok daha fazla istihdam yaratmayı zorunlu kılıyor. Bu eğilim, büyüme hızının böyle düşük seyretmesi karşısında, işsizlikte daha hızlı artışa yol açar. İşsizliğin azaltılması için kolay yoldan verimsiz hizmet alanlarında istihdam yaratmak ise sorunu sadece görüntüde çözer ama ekonominin yüklerini artırırken rekabet gücüne bir şey katmaz.

Tüm yazılarını göster