Savaş görmemiş ve görmek istemeyen bir neslin sesi, her geçen gün daha çok yükseliyor ve değişen neslin ihtiyaç ve arzuları doğrultusunda, İsrail hükümeti yepyeni bir döneme yelken açmaktadır.
Son üç aydır İsrail’i kasıp kavuran, İsrail’in her bir köşesini protestoların sahnesi haline getiren bu olayların başlangıcına kısaca değinelim. Uzun süre İsrail’de istikrarlı bir hükümet kurulamadı. Yıllar içerisinde tekrarlanan seçimler, hiç kimsenin güçlü bir hükümet kurmasına müsaade etmedi. 2022 yılının sonunda yapılan seçimlerde, nihayet Benjamin Netanyahu, hükümet kuracak çoğunluğa sahip oldu.
Ülkenin içerisinde hiç savaş görmemiş ve barış içerisinde yaşamak isteyen kendilerini merkez ya da merkezin solunda konumlandıran yepyeni bir jenerasyon var.
Yargı süreci içinde
Hükümetin üzerindeki ikinci şüphe ise; Netanyahu’nun uzun süredir içerisinde olduğu yargı süreçleri. Bu süreçler; Netanyahu’nun seçimi kazanmış olsa bile hüküm giymesi halinde, İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından başbakanlık görevinden azledilmesi ihtimalini hep gündemde tutmaktaydı.
Yargıç atamaları noktasında hükümetin yetkileri arttırılacak. Yasalara uygun olmayan Meclis kararları ve kanunları Yüksek Mahkeme tarafından geri döndürülebiliyordu, yeni kanunda Meclis'e geri yollanan karar, Meclis'te tekrar onaylanırsa yargıya tekrar gitmeden yasalaşmış olacak.
Diğer bir değişle Yüksek Mahkeme’nin yetkileri büyük ölçüde elinden alınıp, Knesset’e devroluyordu. Bu değişiklik talepleri; duyurulur duyurulmaz, sokaklarda protestolar başladı.
Üç kez okunuyor
İşin bir de bambaşka bir yüzü var. O da geçtiğimiz hafta yargı paketinin ilk aşaması olarak; Knesset’ten birinci okuması geçen yasa oldu.
Yasanın ne olduğunu söylemeden önce, şu okuma işinin ne olduğundan bahsedelim. İsrail’de bir kanun teklifinin yasa haline dönüşebilmesi için, Knesset’de üç kez okunup, oylanması lazım. Okunan bu teklif üçünde de gerekli çoğunluğa ulaşmış olursa, o zaman teklif yasalaşmış olur.
Daha birinci okuması biten ama görünen o ki, diğer iki okumada da gerekli oyu alacak gibi görünen ve geri çekilmediği takdirde yasalaşma ihtimali yüksek olan bu tasarı, sokakları iyice kızdırdı.
Bu yasaya göre; başbakanı, herhangi bir şekilde görev yapmaya uygun bulunmadığı gerekçesiyle görevden alma yetkisi Yüksek Mahkeme’deydi. Hazırlanan ve birinci etabı biten bu yasa ile artık başbakanı sadece Meclis'in üçte iki çoğunluğu görevden alabilecek.
Çok daha basit bir değişle; bu yasa ile birlikte, Netanyahu; hakkındaki davalarda suçlu bulunursa, Yüksek Mahkeme bu yasa yasalaşmadığı taktirde Netanyahu’yu görevden alabiliyor.
Yasa geçtiği an itibariyle, Netanyahu suçlu bulunsa bile, onu ancak zaten çoğunluğun desteği ile hükümet kurduğu Knesset’in üçte ikisi görevden alabilecek. Aslında kavga ve gürültünün temel sebebi bu.
Yeni neslin sesi
Olay öyle bir boyuta geldi ki; iş sadece yargı reformu tepkisinden çıktı, derdi, isyanı olan herkes İsrail’de sokaklara döküldü. En son Savunma Bakanı Yoav Galant açık bir şekilde, bu yasanın ülkedeki milli güvenliği tehdit etmekte olduğunu söyledi.
Cumartesi günü söyledi, pazar günü görevden alındı. Galant’ın görevden alınmasının ardından, aynı akşam protestolar çok ciddi bir noktaya geldi.
İsrail için sihirli kelime “Milli Güvenlik.” Gerek Galant’ın sözü gerek Netanyahu’nun uzlaşmaz tavrı, İsrail’in içerisindeki bazı denge merkezlerini devreye sokabilir.
Çok kısa bir zaman içerisinde, Netanyahu bu tasarıyı geri çekmez ya da durdurmazsa, koalisyon içindeki diğer partilerden değil ama Likud Partisi’nin içerisinde Netanyahu’ya karşı parti içi bir isyan başlayabilir.
İnsanlar artık savaşsız ve kavgasız bir şekilde birlikte yaşamak istiyor. Adaletli, eşit ve hürriyetleri kısıtlanmamış bir şekilde hayatlarına devam etmek istiyorlar.
Savaş görmemiş ve görmek istemeyen bir neslin sesi, her geçen gün daha çok yükseliyor ve bugün bahsettiğimiz konular ne olursa olsun, değişen neslin ihtiyaç ve arzuları doğrultusunda, İsrail hükümeti yepyeni bir döneme yelken açmaktadır.