İsrail-Arap çatışmasında güç dengesizliğinin gerisinde eğitim sorunu var

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

İsrail'in Gazze'ye saldırı şekli kabul edilemez bir insanlık dramıdır. Ne yazı ki medeni dünya sesini çıkaramamaktadır. Ne yazık ki Arap ülkeleri sadece meydan gösterilerinde dile getirilen tepkilerle "yetinmektir".

O zaman da dengesiz güç kullanımı en çarpık biçimde sürmektedir. Tabancası ve tüfeği bile olmayan, bırakınız tabanca ve tüfeği, ilaç ve gıda yoksunu insanların üzerine en modern uçaklar, tanklar ve silahlar ateş yağdırmaktadır.

Acaba bu dengesizliğin ardında, geri kalmışlıktan kaynaklanan, eğitim noksanından kaynaklanan bir sorun yok mudur?

Fakirlik önemli ama, sorun sadece fakirlikle izah edilebilir mi?

Petrol zengini Arap ülkeleri, Batı'nın en büyük silah müşterisi. Suudi Arabistan en çağdaş savaş uçaklarına sahip. Hiçbir Arap ülkesi, bu silahları İsrail'in saldırılarına karşı caydırıcı şekilde değerlendirmiyor.

Veya değerlendiremiyor.

Yaman Törüner, dün Milliyet'teki köşesinde, The Brown Journal of World Affairs'de yayımlanan, Aharon Klieman'ın araştırmalarına dayalı olarak rakamlar veriyordu.

Yaman Törüner'in aktardığı bilgilere göre,

- Halen, Ortadoğu ülkelerinde her 1000 insanın 10.3'ü silah altında bulunuyor. Dünya ortalaması olarak bu oran binde 3.6.

- Ortadoğu ülkelerinin son 10 yıldaki yıllık ortalama askeri harcaması 15 milyar dolar civarında. Bu miktar, Ortadoğu ülkeleri bütçelerinin, ortalama olarak yüzde 21'i anlamına geliyor. Askeri harcamaların bütçeye oranı, gelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 10 civarında. Azgelişmiş ülkelerin ortalaması bile yüzde 14.5.

- 1997'den 2006'ya kadar olan dönemde, Ortadoğu ülkelerinin silah alımı reel anlamda yüzde 57 artarak tarihi bir rekor kırdı.

- Arap ülkelerinin petrol gelirleri, önemli ölçüde, dış ülkelere yatırılıyor. Gelişmiş ülkelere yatırılan petrol parası 1.3 trilyon doları aşmış vaziyette. Bu tutarın 1/5'i ABD'ye yatırılmış durumda. Petrol gelirlerinin sadece yüzde 11'i kendi ülkesine yatırılıyor.

Büyükelçi Dr. Üner Kırdar, Pakistanlı araştırmacı Dr. Faruk Saleem'in bir çalışmasının belli bölümlerini gönderdi. Pakistanlı araştırmacı Müslüman dünyası ile İsrail arasındaki dengesizlikleri çarpıcı şekilde, rakamlara dökerek anlatıyor.

Pakistanlı araştırmacı diyor ki, dünyada yaklaşık 1 milyar 500 milyon Müslüman yaşamaktadır.

Asya'da 1 milyar, 400 milyon Afrika'da, 44 milyon Avrupa'da ve 6 milyon Amerika kıtasında.

Toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri Müslüman'dır.

Her bir Hindu'ya iki Müslüman düşmektedir, her bir Budist'e karşılık iki Müslüman vardır.

Her bir Yahudi'ye karşılık 100 Müslüman bulunmaktadır.

Müslümanların bu kadar kalabalığa rağmen neden güçsüz olduklarını hiç merak ettiniz mi?

Nedeni şudur; İslam Konferansı Örgütü'nün (OIC) 57 üyesi vardır ve ülkelerin tümünde 500 adet üniversite bulunmaktadır.

Üniversite başına 3 milyon Müslüman düşmektedir.

Sadece ABD'de 5.758 üniversite vardır.

2004 yılında Shanghai Jiao Tong Üniversitesi' Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesi' hazırlamış ve ilginçtir ki Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinde ilk 500'e giren üniversite yoktur.

UNDP tarafından toplanan verilere göre Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı neredeyse yüzde 90 ve bunlardan 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkede okuma-yazma oranı yüzde 100'dür.

Müslüman dünyasında buna çok zıt bir durum olarak bir ülkenin okuma-yazma oranı yaklaşık yüzde 40 olup, yüzde 100 okur-yazar oranına sahip bir Müslüman ülke yoktur.

Hıristiyan dünyasındaki 'okur-yazar'ın yüzde 98'i ilkokulu bitirmişken, Müslüman dünyasında bu oran yüzde 50'dir.

Hıristiyan dünyadaki okur-yazarların yüzde 40'ı üniversite mezunudur ve bu oran Müslüman dünyasında yüzde 2'yi geçememektedir.

Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı 230 olup her bilim adamına düşen Müslüman sayısı 1 milyon kişidir.

ABD her 1 milyon Amerikalı'ya karşılık yaklaşık 4000 bilim adamına, Japonya 5000 bilim adamına sahiptir.

Tüm Arap dünyasındaki tam-zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35.000 kişidir ve her bir milyon Arap nüfusa 50 teknisyen düşmektedir. (Bu sayı Hıristiyan dünyasında bir milyon kişiye 1000 teknisyendir. ) Ek olarak İslam dünyası gayri safi milli hasılasının yalnızca yüzde 0.2'sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırmaktayken Hıristiyan dünyası yüzde 5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır.

Sonuç: İslam dünyası bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur.

1000 kişiye düşen günlük gazete sayısı ve bir milyon kişiye düşen kitap çeşidi bilginin toplum içine yayılıp yayılmadığının iki önemli göstergesidir.

Pakistan'da 1000 kişiye 23 günlük gazete düşerken bu sayı Singapur'da 360'tır. İngiltere'de her 1000 stant için 2000 çeşit kitap bulunurken, Mısır'da kitap çeşidi 20'dir.

Sonuç: İslam dünyası bilgi yayılmasını gerçekleştirmekte başarısızdır.

Bilgi uygulamasının önemli göstergelerinden biri ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki oranıdır. Pakistan'ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran yüzde 1, Suudi Arabistan'ın yüzde 0.3, Kuveyt, Fas ve Cezayir'in aynı şekilde yüzde 0.3'tür. Singapur'da bu oran yüzde 58'dir.

Sonuç: İslam dünyası bilgi uygulamasını gerçekleştirememektedir.

Neden Müslümanlar güçsüzdür? Çünkü bilgi üretmiyoruz, yayamıyoruz, uygulamıyoruz...

İlginçtir, İslam Konferansı Örgütü'ne üye 57 ülkenin gayri safi milli hasılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır.

ABD, tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte, Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3.8 trilyon dolar ve Almanya 2.4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. (Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır.)

Petrol zengini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar hep birlikte 500 milyar dolarlık mal ve hizmet üretmektedirler ve bunların çoğu petroldür. Mal ve hizmet üretimi İspanya'da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya'da 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır.

İslam dünyasının gayri safi milli hasılasının tüm dünya gayri safi milli hasılası içindeki oranı hızla azalmaktadır.

Arap ülkeleri neden bu kadar güçsüzdür? Cevap: Eğitim yoksunluğu. Tam anlamıyla söylersek kaliteli eğitim yoksunluğu. Çok kesin biçimde söylersek akılcı olmayan, din eksenli çağ dışı eğitim. Nedeniyle gelişmeyi, büyümeyi ihmal etmeleri nedeniyle güçsüzdürler. Ve bu nedenle İsrail'in çağ dışı, insanlık dışı eylemlerine karşı koyamamakta, İsrail'in dengesiz güç kullanımına seyirci kalmaktadırlar.

Bunları Pakistanlı bir Müslüman araştırmacı yazıyor.

Tüm yazılarını göster