İsrail algısı değişiyor mu?

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ ragipkutay.karaca@dunya.com

Son yazımın başlığı “Filistin Sorunu; İstikrasızlığın İstikrarı”ydı. Yazımda Hamas saldırısının mağdur, mazlum Filistin kavramını sivilleri öldüren, esir alan bir anlamda İsrail ile aynı stratejiyi izleyen noktaya getirdiğini, bu durumu İsrail’in kullanarak Batı kamuoylarında mağduru oynamaktan geri kalmayacağını ve saldırısını bu mağduriyet üzerine kuracağını ifade etmiştim.

Tam da öyle oldu. Batılı yönetimler, İsrail’e öyle bir destek verdiler ki destekleri bir katliamın hatta soykırımın önünü açtı. İsrail’e destek veren yönetimler başlarda Hamas’ın saldırısı nedeniyle halklarından tepki görmediler. Ama İsrail’in durmak bilmez öldürme isteğinin yarattığı insanlık dışı görüntüler gelmeye başladığında işler değişti. 7 milyonu geçkin Yahudi’nin öldürüldüğü “Holokost”u yaşamış bir halkın kurduğu devletin 225 günde 35 bin kişiyi katletmesi sorgulanmaya başladı.

Ölüm, yıkım ve yaratılan kıtlığa dair korkunç raporlar bölgeden geldikçe, İsrail'e askeri desteğin en yüksek olduğu ülkelerde bile halk desteği gittikçe azalıyor. İran’ın İsrail saldırısı bile bu desteğin düşmesinin önüne geçemedi.

Halkların gücü galip geliyor

Gallup, Pew Research Center ve Morning Consult'un verileri bunu doğrular nitelikte. Araştırmalarda İsrail’in en büyük destekçisi olan ABD’de bile İsrail’in askeri politikasına destek yüzde 36’lara düşmüş durumda. ABD halkının yüzde 53’ü ise Netanyahu’ya “çok az” ya da “hiç” güvenmiyor. Bu rakamların yansıması ABD’de öğrencilerin başlattığı eylemlerle görüldü. Eylemler büyük ses getirdi ve İsrail’e destek veren Avrupa’daki üniversitelere de sıçradı. İşin ilginç yanı demokrasi ve ifade özgürlüğünün temsilcisi olduğunu iddia edenler bu insani eylemlere polis güçleriyle sert müdahalelerde bulundular.

İspanya, İrlanda, Malta ve Norveç gibi Avrupa ülkelerinde, halkların tepkileri İsrail’in nefsi müdafaa değil, intikam aldığı yönünde. AB içerisinde İspanya ve İrlanda’nın başını çektiği üyeler Filistinlilerin Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü içeren 1967 sınırlarına göre bir devlet kurma hakkını tanımaya hazırlanıyorlar. Halkların gücü galip gelmeye başladı.

7 ayda daha fazla zarar verildi

Bu müdahaleler eylemleri daha etkili hale getirirken, yönetimlerin soruna bakış açısını da değiştirmeye başladı. BM Genel Kurulu’nun Filistin’e BM üyeliği ve ilave haklar talep edilen karar tasarısını kabul etmesi ilk örnek olarak karşımıza çıktı.

Tüm bunların yanında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve İsrailli yetkililer için ceza verebilme ihtimali uluslararası kamuoyunun değişen İsrail algısının bir eseri olacaktır. Bundan sonraki süreçte, halkların Filistin ile beraber olma kararı sorunun geleceğini doğrudan etkileyecektir. Filistin Devleti’nin kurulması çok daha güçlü bir kamuoyu desteğine sahip olacak ve bu destek Filistin’in yeniden imarında uluslararası bir birlikteliği ortaya çıkarabilecektir.

İsrail ise bugüne kadar yaptıklarını nefsi müdafaa olarak nitelendirdiği “soykırıma uğramış” mağdur halk ve devlet söyleminin arkasına sığınamayacaktır. Filistin’de yaptığı katliam sürekli önüne çıkartılacaktır.

İsrail'in en yakın müttefikleri savaşın sadece İsrail'in güvenilirliği üzerinde değil, kendilerinin üzerinde de yaratacağı etki konusunda endişeliler. Keza İsrail uluslararası hukuku açıkça ihlal ederken uluslararası hukuka veya kurallara dayalı düzene saygı gösterilmesini savunmak onlar adına gerçekten zor.

İsrail küresel algısına, çatışmaların başlangıcından bugüne kadar geçen 7 aylık sürede önceki 55 yıllık işgalinden daha fazla zarar verdi. Bunun sonucu yalnızca İsrail’i etkilemiyor. Daha da önemlisi, İsrail’in müttefikleri de küresel güvenilirliklerini kaybediyorlar.

Tüm yazılarını göster