İspanya, euro ve kaos

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

2010 yılında dolar-TL seviyesinin ve volatilitesinin en çok dolar-euro hareketlerinden etkilendiğini yazmıştık. Fed'in bilanço küçülterek çıkış stratejisine hazırlandığını ifade ettiği 2009 sonbaharında, yaklaşık 14 ay önce, doların euroya karşı kademeli değer kazanmasını bekliyorduk. Fakat Yunanistan olayı patlak verdi ve euronun değer kaybı çok hızlı gerçekleşti. Sonra durum değişti, ABD ekonomisinin resesyondan çıkış anındaki kadar hızlı toparlanmadığı ve yeniden parasal genişlemeye gidileceği anlaşıldı, euro yeniden değer kazandı. Şimdi manzara tekrar değişiyor ve İrlanda'dan sonra sıranın Portekiz ve İspanya'ya gelmesi mümkün görünüyor. Burada kilit ülke İspanya. İspanya ekonomisi Yunanistan, İrlanda ve Portekiz'in toplamının iki misli büyüklükte. On yıllık İspanyol tahvilleri 5.30 getiriyle işlem görürken, Alman tahvilleri 2.74'de ve bu fark 11 yıllık euro tarihinin en yüksek farkı. İspanya, Portekiz ve İrlanda'nın kamu borcuyla da iş bitmiyor çünkü mesela Avrupa'daki diğer bankaların sadece İspanyol bankalarında ve banka dışı özel sektördeki riskleri 1.5 trilyon euroya varıyor. Kamu borcu ve özel sektörün riskini düşünürsek AB'nin çekirdek ülkeleri için İspanya Yunanistan'ın beş misline varan bir risk oluşturuyor. Bu nedenle Axel Weber'in gerekirse kurtarma paketinin miktarını artırırız demesi yeterli olmayabilir. Bir noktadan sonra euro alanı ülkelerinden sağlam kalan kaç tanesi diğerlerini kurtaracak, yani kim kimi kurtaracak sorusu gündemde. Bu ciddi bir durum. Yüzde 20'nin üzerinde işsizlik oranı, ufukta pek de umut veren bir büyüme beklentisi yok, net kamu borcu/GSYH oranı nispeten düşük fakat toplam brüt (kamu + özel) borç/GSYH oranı yüzde 270'lerde, yıllık bütçe açığı/GSYH yüzde 11.1'e kadar yükselmiş durumda (2009 resmi rakam) ve satılamayan konut stoğu büyük. İspanya gerçekten tehlikeli temelllere sahip.   

Yeni bir İspanyol Hazine dokümanı (kasım 2010) konut-inşaat sektörünün 2006-07'de trend konut talebinin çok üzerine çıkmış olduğunu ve şimdi küçülmesi gerektiğini, bütçe açığı/GSYH oranının 2010'da yüzde 9.3'e ve 2011'de yüzde 6'ya çekileceğini bildiriyor. Mayıs ayından bu yana konut kredilerini, özel sektör yatırımlarını, hane halkı borçluluğunu, tüketim talebini, neredeyse her kalemi kısarak düzeltme yapmayı -sonuç olarak cari açık da düşecek- planlıyorlar. Hazine bankacılık sisteminin nispeten iyi durumda olduğunu ve artık sıkı düzenlendiğini düşünüyor. İspanyol kamu borcunun yüzde 45.5'i yurtdışı yerleşiklerin elinde ve bu oran son 10 yılda yüzde 33'lerden bu seviyeye gelmiş durumda. Peki ne olur?   

Kaos veya kaosun kıyısında değilsek bu durum çözümü zamana yayarak atlatılır. Aksi takdirde önümüzdeki yıl kaotik özellikler gösteren mali serilerle karşılaşabiliriz. Küçük olasılık ama yine de dikkate değer. Peki kaos nedir? Birden fazla kaos tanımı yapılabilir. Herşeyden önce, kaos patolojik bir olgu değildir ve gündelik dildeki kullanımının uyandırdığı izlenimle de örtüşmez. Dahası, kaos düzenli bir süreçtir ve kaotik bir dinamik başka bir dinamikten farklı bir dinamik olmasının dışında bir kuralsızlık, düzensizlik ögesi içermez. Kaotik bir dinamik çok basit bir deterministik sistem tarafından yaratılabilen karmaşık bir dinamiktir ve determinist bir sistem tarafından yaratıldığı halde standart olasılığa dayalılık (randomness) testlerini geçebilir. Daha net bir ifadeyle, kaos teorisi basit fakat doğrusal olmayan bir dinamik sistemin -birinci dereceden non-lineer bir fark denklemi gibi- son derece karmaşık bir zaman patikası yaratabileceğini söylemektedir. Böyle bir sistemin zaman içindeki (dinamik) davranışı aniden kalitatif değişikliklere uğrayabilir; parametrelerdeki küçük değişiklikler tüm zaman patikasını etkileyebilir. Bir başka deyişle, sistemin tüm dinamiği parametrelerdeki küçük değişikliklere duyarlı olabilir. Sabit noktalar -yani, steady-state çözümleri- "parçalanabilir" veya kavşak değiştirebilir (bifurcations). Üstelik bu tarz bir dinamik determinist bir sistemin stokastik görünmesine yol açacak kadar kompleks bir dinamik olabilir. Doğrusal olmayan determinist bir sistemle doğrusal olan stokastik bir sistem arasında gözlemlenebilirlik denkliği  (observational equivalence)  de ortaya çıkabilir ve sistemin lineer mi nonlineer mi olduğunu saptamak standart zaman serisi yöntemleriyle kolay olmayabilir. Kaprisli ve öngörülemez bir sistem mi, yoksa öngörülebilir bir stokastik süreç tarafından yönlendirilen bir sistemle mi karşı karşıya olduğumuz açıkça görülemeyebilir. Kaos teorisi olasılığa dayalı/stokastik gibi görünen bir sistemin göründüğü gibi olmayabileceğine de işaret etmiş oluyor. Determinist ama kolay öngörülebilir türden de değil. 1980'lerde nonlinearite, kaos, içsel büyüme modelleri, içsel iş çevrimleri gibi konulara ilgi çok artmıştı. Bugün bu ilgi azalmış olmakla beraber -çünkü düşük boyutlu kaos gösterilemedi ve yüksek boyutlu kaos zaten "randomness" 'ten ayırt edilemiyor- nonlinearite artık iktisat teorisi ve zaman serisi literatürüne kolay kolay çıkamayacak şekilde yerleşmiş bulunuyor. 

Doğrusal olmayan kaotik modellerde dengenin tekliği bir sorundur. Denge varolmayabilir, ya da birden fazla denge olabilir. Denge kararlı olmak zorunda da değildir. Ayrıca bütün dinamik patika parametrelerdeki küçük değişikliklere duyarlı olduğu için varolan bir dengenin etrafındaki (komşuluğundaki) küçük bir değişiklik dengenin varolmamasına, varsa tek olmamasına ve kararlı olmamasına yol açabilir. Böyle bir noktaya savrulunduğu anda euronun geleceği karanlık hale gelir ve AB, euro alanı vb farklı şekilde, bir kaç fazlı bir birlik olarak tarif edilmeye başlanır.

Tüm yazılarını göster