İsmail usta ve merak

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

İsmail Usta

Köyden arabaya bindik. İsmail usta “Hocam İngilizce biliyor musun?” diye sordu. Ben de “Evet, bilirim” dedim. Bunun üzerine “Where are you from?” (Nerelisiniz?) diye İngilizce devam etti. İsmail usta, 67 yaşında bir taş ustası; Ayvacık’ın Kozlu köyünden.

İsmail usta çok iyi bir taş ustası. Bir yol döşüyor, asfaltı aratmıyor. Ve her şeyden önemlisi, meraklı birisi. Ustalığını geliştirmesinde de bu merakın rolü büyük olmalı.
“Nasıl başladı bu İngilizce merakı?” diye sordum. İsmail usta anlattı. “Köye turistler geliyordu, konuşamıyorduk, anlaşamıyorduk.
Bu benim gücüme gidiyordu.
Ayvacık’ta Halk Eğitim Merkezi’nde bir İngilizce kursu açılmıştı 10 yıl önce. O kursa gittim 3 ay, haftada 3 gece ve de at sırtında. Köy ile Ayvacık arası 12 kilometre.
Mezuniyet töreni yaptılar. Zamanın emniyet müdürü de kursiyerdi. Kursiyerler adına bir konuşma yaptı. Böyle bir imkan sağlandığı için teşekkür etti. Kurs öğretmeni,
“Başka birisi daha konuşmak ister mi?” diye sordu. Ben ‘konuşurum’ dedim ve konuşmamı İngilizce yaptım. Herkes hayret etti.”

“Kursa gitmek iyi bir şey de, nasıl bir yöntem izledin?” diye sordum. İsmail usta anlatmaya devam etti: “Dersleri kayıt eder, evde tekrar tekrar dinler, çalışırdım.
O zaman rahmetli kaynanam “Ne yapıyorsun oğul?” diye sordu. Ben de ‘İngilizce öğreniyorum’ dedim. Kaynanam “Türkçe bitti de, bu yaşta gavurca mı eksik kaldı?” dedi. Ama ben aldırmadım, kursa gidip gelmeye ve çalışmaya devam ettim.”

İsmail Usta, kendi çapında bir filozof. Anlatıyor tatlı tatlı: “İstanbul’dan geliyordum.
Yanıma bir delikanlı oturdu. Ne iş yapıyosun diye sordum. “İki yatımız var, turist gezdiririz. Gezmek benim hobim” dedi. O zaman yabancı dil de bilirsin dedim.
Genç “İngilizce, Almanca ve İtalyanca ana dilim gibi” dedi. Ben bunun üzerine İngilizce sormaya başladım. ‘Nerden geliyorsun, nereye gidiyorsun, mesleğin nedir’ diye. Delikanlı öyle suratıma bakıp durdu. Sonra “Anlıyorum da konuşamıyorum” dedi. Ben de o zaman Türkçe cevap ver dedim. Ona da cevap veremedi ve dut yemiş bülbüle döndü. Sonradan üzüldüm, delikanlının havasını bozdum diye.”

Her şeyin başı merak. İsmail Usta meraklı birisi. Beni her gördüğünde İngilizce bir şeyler konuşup “Nasıl, doğru dedim mi?” diye kendini sınıyor. Sonra her gün bir dizi Türkçe cümle verip, “Bunu İngilizce nasıl söyleriz?” diye soruyor. National Geographic Dergisi’nin son sayılarının birinde çok güzel gözlü bir çocuk vardı.
İsmail usta hemen sordu “Hocam, “Gözleriniz çok güzel” nasıl derim.

Bir yorum

Merak yoksa öğrenme ve gelişme de yok. Yabancı dil öğrenme bunun somut bir örneği. Doğru, bir yabancı dili çocuk yaşta öğrenmek en iyisi. İsmail usta kaç yaşından sonra meraklanmış ve karınca kararınca bir şeyler öğrenmiş ve bunu yine merakı sayesinde geliştiriyor.

Yabancı dil sorununu üniversiteye kadar çözememiş bir genç, üniversitede yabancı dil okuluna devam ediyor. Zannediyor ki, sadece derslere devam ederek, sınavları geçerek yabancı dili öğrenecek.

Halbuki bir dile hakim olabilmek için sürekli bir çaba, bunu besleyecek merak gerekiyor. Her fırsatı değerlendirerek sözcük dağarcığına bir şeyler koymaya çalışmalı ki dili öğrenebilsin.

Yabancı dil öğrenme konusunda bir de “Yerinde öğreneceksin” muhabbeti vardır. Örneğin İngilizce mi öğrenilecek.
“İngilizce konuşulan bir yere gidip orda öğreneceksin.”  Kişiler sanır ki, herkesin İngilizce konuştuğu yerde bu iş kolayca öğrenilir. Ama kişi meraksızsa yine zor öğrenir. Örneğin, Türkçe’nin konuşulduğu ülkemize bakalım. Herkes Türkçe’yi doğru ve düzgün konuşabiliyor mu?

Merakı olmayan kişi, konulduğu yerde otlayan koyundan farksızdır.

Tüm yazılarını göster