İşe eleman almak hep risk taşır

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Mülâkat kitabı ezberleyen aday

Amerika'da çalıştığım üniversitede bölümümüze öğretim elemanları alacaktık.  Bölüm başkanı bir seçim komisyonu kurmuştu. Ben de  bu komisyonun üyesi idim. Adaylarla tek tek mülakat yapmıştık. Bölüm Başkanı ile oturduk adayları değerlendiriyorduk. Sıra, pazarlama konusunda aradığımız elemana gelmişti. Bu konuda tek güçlü aday bir bayandı.  Bölüm Başkanı "Nedir bu aday hakkındaki görüşün?" diye sordu.  Değerlendirmem şöyle oldu. "Bayanın özgeçmişine baktığımızda güzel gözüküyor. Ancak bayan biraz tuhaftı. Sanki kitabı ezberleyerek sözlüye kalkmış  bir öğrenci gibiydi. Sanırım "Mülakatta nasıl davranılır?" diye bir kitabı çok iyi bellemişti. Hiç yeri yokken bayan "Şimdi size güçlü yanlarımı anlatayım" diye anlatmaya başlıyordu. İçimdeki ses bu bayanda bir şeyler yanlış diyor" dedim.

Bölüm Başkanı güldü. "Ben de bir tuhaflık sezdim. Ama şimdi bu en güçlü aday. Üstelik bir de bayan. Eğer reddersek "ayırımcılık" yaptılar diye  başımıza iş açabilir. Ne yapalım?".  Ben de şöyle bir teklif getirdim. "Eğer kabul ederse  kısmi zamanlı (part-time) olarak alalım, bir dönem denemiş oluruz. Beğenirsek tam zamanlıya çeviriz." Bölüm Başkanı önerimi beğendi, bayan da teklifi kabul etti, kısmi zamanlı olarak çalışmaya başladı.

Aradan bir ay gibi bir zaman geçmişti. Bir gün okula geldiğimde bölüm önünde toplanan çocuklar gördüm. Herkes hararetli hararetli bir şeyler tartışıyordu. Bölüme girdim. Sekretere neler oluyor diye sordum. "Pazarlamaya aldığımız bayan derste sinir krizi geçirdi, hastaneye kaldırıldı" dedi. Ders anlatırken bir haylaz öğrenci takılmış hocaya. "Siz böyle söylüyorsunuz ama kitap başka şey yazıyor." Derken bir başka haylaz bu öğrenciye katılmış. Sonunda bir koro olmuşlar. Zavallı bayan önce tartışacak olmuş, ama koroya karşı gelememiş. Ve sonunda sinir krizi geçirmiş. Sonradan öğrendik ki, bayanın geçmişte de buna benzer sağlık sorunları olmuş. Bayan hoca bir daha bizim okula dönmedi.

Güç tutkunu

Bankanın teftiş kuruluna müfettiş yardımcısı alıyorduk. Genel yetenek ve dil sınavlarını geçenlerle mülâkat yapıyorduk. Bir adaya şöyle bir soru sordum. "Müfettişlik mesleğinin en çok neyini seviyorsun?" Birden adayın suratının şekli değişti; sanırım ruhunun kimyası da. Gözlerini kıstı "Yetkisini ve gücünü" dedi. Komisyon olarak değerlendirmemizi yaparken sıra bu adaya geldiğinde ben oyumu olumsuz kullandım ve görüşümü şöyle açıkladım"Bu delikanlıda güç ve yetkiye açlık var.  Müfettişliğin en çok sevdiği yanının yetkisi ve gücü olduğunu söylerken surat ifadesini görmediniz mi? Sanki elinde kamçısı, ayaklarında çizmeleri vardı ve emir dağıtıyordu. Özellikle müfettişlik gibi bir meslekte bu tür tutku tehlikelidir"

Komisyon üyeleri "Evet haklı olabilirsin. Ama müfettiş yardımcısına da ihtiyacımız var. Eğitimde bir kişi eksik bir kişi fazla maliyetimizi etkilemez. İşe alalım, işte deneyelim. Beğenmezsek çıkarırız" dediler. Özellikle de teftiş fonksiyonun en başındaki kişi de ısrar edince söz konusu kişiyi de işe aldık. Müfettiş yardımcıları eğitim sonunda sahaya çıktılar. Bizim güç tutkunu delikanlının kokusu  ilk gittiği şubeden geldi. Teftişe gittikleri şubede şube müdüründen kendisine çay getirmesini istemişti. Daha sonra da benzer davranış bozuklukları gösterdi. Sonunda işten çıkardık.

Bir yorum

Mülâkat, eleman seçiminde önemli bir yöntemdir. Hatta bazı durumlarda kullanılan tek yöntemdir. Görüştüğümüz adayın aradığımız özelliklere sahip olup olmadığını anlamaya çalışırız. Adayın tüm niteliklerini mülâkat sırasında tartmamız mümkün olmayabilir. Ancak aldığımız sinyalleri çok iyi değerlendirmeli ve içimizdeki sese kulak vermeliyiz. Bu ses her zaman doğru mudur? Değildir, ama işe eleman almak her zaman bir risk taşır. Aday hakkında çeşitli yöntemlerle  toplayacağımız bilgilerle bu riski en aza indirmeye çalışırız.

Tüm yazılarını göster