İş dünyası ve üniversitelerin sorumlulukları

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Dernekleri Federasyonu Samsun Sanayici ve İş Adamları Derneği, Sinop Sanayici ve İş Adamları Derneği, Fatsa Sanayici ve İş Adamları Derneği ve Erbaa Belediye Başkanlığı'nın çağrılarına yanıt verebilmek için bir hafta Orta Karadeniz Bölgesi'nde dolaştım.

Salonları dolduran, anlatılanları merakla dinleyen, en az üç saatlerini kuru sandalyeler üzerinde geçiren insanların sabırını zorlayarak olup bitenlerini anlama merakı içinde olduklarını gözledim. İnsanlarımızın arayışlarını "seferberlik bilinci" ile zenginlik üretimine dönüştürmeliyiz. İçinden geçtiğimiz bu kritik dönemde olumlu işler yapmak istiyorsak; "öngörme ve önlem alma disiplinine" uymalıyız. Tersini yaparsak, daha önce sayısız örneklerinde olduğu gibi potansiyellerimizi boşa harcar; hak ettiğimiz refaha kavuşamayız.

Gözlemlerimi okuyucu ile paylaşmak istiyorum. Hepsini bir yazıda aktarmam mümkün olmadığı için, önce Samsun'da üniversite öğretim üyeleri ile iş insanlarının katıldıkları ortak akıl toplantısında ulaşılan sonuçları aktarmak istiyorum

Kriz sonrası bilgi ihtiyacı artacak

Yaşanan kriz sonrasında küçük ve orta ölçekli işyerlerinde olduğu gibi, büyük ölçekli işyerlerinin de "bilgi ihtiyacı" artacak. Bilgi üretiminin odaklarından biri de üniversiteler, enstitüler ve özel araştırma kurumları. Toplumun önemli bedeller ödeyerek oluşturduğu üniversite altyapısının birikimlerinden yararlanmasını bilmeden; krizi en az maliyetle atlatmak mümkün olmaz. Kriz sonrasını da doğru bir yapılanma, tutarlı bir işlevsel bütünlük, uyum yeteneğini geliştiren kültürel algılamaya ulaşmamız da mümkün olmaz.

Samsun'da üniversite yetkilileri ile yapılan toplantıya katılanların "ortak aklı" şu sonuçlara ulaştı:

· Önemli sorunlarımızdan biri, kuramsal bilginin uygulamaya dönüştürülmesi ve sermaye ile buluşmasını sağlamaktır.

· Üniversite mevcut programlarında reform yaparak, iş dünyasının ihtiyacı olan "ara eleman" yetiştirilmesine katkı yapmalıdır.

· Bilgi girdisini artırmadan "yüksek kalitede mal ve hizmet" üretmenin imkanı yoktur; bu konuda üniversite ve iş dünyasının birlikte çalışması, gerekliliğin de ötesinde zorunludur.

· Üniversite ile iş dünyasının birlikteliği, rekabet gücü yaratma ve sürdürmede gerek şart olan "inovasyon" için kaçınılmazdır.

· Üniversitede akademik çalışmaların bir bölümünün "reel sektörün ihtiyaçları" üzerinde odaklanması gerekir. Bu gereklilik, üniversite öğretim üyelerinin gelişmesine de katkı yapacak bir yönelim olacaktır.

· Üniversite, iş dünyası, kamu yönetimi ve sivil inisiyatiflerin işbirliği olmadan rekabet gücünün sürdürülebilirliğini sağlamanın imkanı kalmamıştır.

· Eğer üniversiteler ile iş dünyası birbirlerinin birikimlerine "erişebilirliği" artırırlarsa "insan ve sermaye kaynaklarını verimli kullanma" olanakları da artar.

Bu öncelikli saptamalar dışında; "katma değerli" ürünleri geçiş; yeni "iş fırsatlarını" yakalama, araştırmalarda "inisiyatif yaratma", bilgi "akışı" ve "kirlilikten arındırmanın" sağlanması, "fikri hakların korunması", yeni fikirlerin "bilimsel temele" oturtulması, bir otorite merkezi olarak "üniversite hakemliğinin" uzlaştırıcılığının sosyal sermayenin verimini artırması, "teknokent ve teknopark" yatırımlarının sonuç vermesi gibi daha bir dizi alanda birlikteliğinin yaratacağı olumluluklar üzerinde duruldu.

Ne yapmalıyız?

Toplantıya katılan üniversite ve iş dünyası temsilcileri, genelde yapılanlar kadar hemen harekete geçerek "ne yapılması" gerektiği üzerinde de bir "ortak akla" erişti. O ortak aklın ulaştığı sonuçları da birkaç başlıkta sizlere iletmek istiyorum:

· Mevcut organizasyonları gözden geçirerek; öncelikle onların işlerliğini sağlamalı, tarafların birbirinin bilgisine "erişebilirliğini" aksatan engeller ortadan kaldırılmalıdır. Bu sadece bir "örgütlenme" işidir; ek bir maliyete gerek olmadan başarılabilir.

· Üniversite ile iş dünyasının işbirliğinde "döner sermaye" gibi uygulamanın yarattığı olanaklar artırılmalı; kısıtlar ise ivedi "yasal düzenlemeler" ile kaldırılarak, bilginin, "piyasa ile işbirliği" alanları genişletilmelidir.

· Üniversiteler çalışmalarını "iş dünyasının ihtiyaçlarına" odaklamalı; üniversite çalışmalarının hayata taşınması sağlanmalıdır.

· Yatırım projelerini de "başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesi" gereğince, fizibiliteler hazırlanırken, üniversite birikimlerinden mutlaka yararlanma olanakları sağlanmalıdır. Böylece yanlış yatırımlarla, gerekli kapasiteler oluşturarak kaynak israf edilmesinin önüne geçilmelidir.

· İş dünyası üniversite beklentilerini açıkça ortaya koymalı; gerektiğinde bedel ödemesini de göze almalıdır ki, erişebilirliği ciddiye alsın.

Daha bir dizi saptama yapıldı. Ama ben kendi genellememi yapmak istiyorum: Samsun'da üniversitenin 800'u aşkın öğretim üyesi var. Bu öğretim üyelerinden benim tanışma olanağı bulduklarım arasında çok ciddi araştırma yapanlar var. Üniversite yetkilileri, iş dünyası ile işbirliği için bir "ön örgütlenme" yapmış durumda. Şimdi hep birlikte bu mekanizmaları işletmeliyiz. Un var, şeker var, yağ var, gördüğüm kadar yüreklerde ateş de yanmış durumda. Helva yapamazsak, gerçekten sosyal sorumluluğumuz adına ciddi bir ayıp olur bizim için. Hepimiz ortak sorumluluk taşıyoruz, hepimiz...

Tüm yazılarını göster