İran uyanırken, Türkiye ne yapabilir?

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani göreve geldiği günden itibaren, dış politikada aşırılıklara yer vermeyen ılımlı siyaset yaklaşımını savunuyor. İran'ın komşuları ile karşılıklı güven inşa etmeye; bölgesel ve uluslararası liderlerle etkili ve yapıcı diplomatik ilişkiler kurmaya özen gösteriyor.

Ruhani, dış ilişkilerdeki tüm gerilimleri ortadan kaldıracaklarını; geleneksel ortaklarının yanı sıra, yeni ortaklarla da bağlarını güçlendireceklerini söylüyor; çünkü herkesin birbirine bu derece bağlantılı ve bağımlı olduğu bir dünyada, büyük güçler dahil, hiçbir ülkenin küresel zorlukları tek başına aşamayacağını biliyor.

Bu yüzden sadece bölge ülkeleri ile ilgilenmiyor; aynı zamanda Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirmeye, yeniden kurmaya odaklanıyor. Ve "Herşeyden önce karşılıklı saygı" diyor.

İran'ın nükleer enerji programının barışçıl olduğunu; nükleer silah üretiminin ve kullanımının İslami normalara aykırı olduğunu söylüyor Ruhani. Nükleer silah İran'ın ulusal güvenlik çıkarlarına aykırı diyor ve hatta "Hükümetim, bu konuya dair her taşı kaldırıp altına bakmaya kararlı" diye ekliyor.

Ruhani'nin vurguladığı önemli bir nokta daha var: O  da, İran'ın bir tehdit olarak görülmemesi gerektiği; tam tersine, ülkenin bölgedeki rolünün hızla artmaya başladığı. Bu dönüşümde, İran'ın ABD ile ilişkilerinin olumlu yönde ilerlemesinin payı büyük.

Peki Orta Doğu'da taşlar yerinden oynarken, Türkiye nerede duruyor?

ABD, artık Türkiye'ye danışmıyor

Öncelikle, ABD artık Orta Doğu konularını yönetmek için Türkiye'den fikir almıyor. Türkiye'nin komşuları ile ilişkileri mükemmel değil. Ekonomik açıdan bakıldığında da herşey toz pembe görünmüyor. Mayıs ayından bu yana, gelişmekte olan 14 ülke arasında riski en hızlı artan ülke Türkiye oldu. Ülkede yaşanan yolsuzluk skandalları da mevcut tabloyu olumsuz etkiledi. Türkiye'nin yabancı yatırıma çok fazla ihtiyacı var. Yabancı yatırımcı ise şu sıralar biraz temkinli davranıyor.

Yabancı basın ise, kendini son derece sağlam hisseden Türkiye'nin, yeniden "hasta adam" olup olmadığını sorguluyor. 

İran'la müttefik oluşturmak

İran kökenli ABD'li Uluslararası Siyaset Uzmanı Profesör Vali Nasr, içerde ve dışarda zor günler yaşayan Türkiye'ye yeni bir yol gösteriyor: İran'la müttefik oluşturmak.

Nasr, The New York Times için kaleme aldığı makalede, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dış politikada yeni bir güce ihtiyaç duyduğunu; bu gücü İran'ın sağlayabileceğini söylüyor.

Türkiye son on yıldır Arap komşuları ile ilişkilerini geliştirdi. Yeni sınırlar, yeni ticaret yolları açıldı. Yeni ortaklıklar kuruldu, siyasi anlaşmalar yapıldı. Nasr'ın dediği gibi, "Türkiye'nin göz kamaştırıcı ekonomik başarısı ve istikrarlı islam- demokrasi ilişkisi, tüm bölgeye model olarak gösterildi."

Daha sonrasında ise işler değişmeye başladı. Yine Nasr'ın yorumları ile devam edersek: "Geçtiğimiz yıl, Erdoğan'ın Orta Doğu politikası bozuldu. Bölgede yaşanan karmaşa, Türkiye'nin etkisini azalttı, ekonomik beklentilerini zayıflattı. ABD, Türkiye'deki hükümet karşıtı gösterilerden endişelenmeye başladı."

Nasr'a göre, Türkiye'nin dış politika cephesinde hala bir şansı var: ABD'nin, İran'la ilişkilerini düzeltmeye başladığı bir dönemde, Türkiye devreye girebilir. ABD'nin İran'la yakınlaşması, hem İsrail hem de Basra Körfezi ülkeleri tarafından çok sıcak karşılanmıyor. Oysa Türkiye, batı ve İran arasında köprü kurarak, bu süreci kendi lehine çevirebilir.

Nasr'ın yorumlarında öne çıkan noktalara bakalım:

- "İran'ın yeni duruşu, Türk dış politikası açısından farklı fırsatlar yaratabilir. İran, Irak'taki Şii hükümet ve Suriye'deki Alevi elit üzerinde etki sahibi. Irak'taki çok önemli petrol anlaşmalarında söz sahibi olmak için Türkiye'nin İran'ın işbirliğine ihtiyacı var. Türkiye'nin, Suriye'de de, İran'ın yardımına ihtiyacı var."

- "İran ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler güçleniyor. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 20 milyar dolar civarında. Gerçek rakamlar daha da yüksek olabilir. Sonuçta, İran ihracatı Türkiye'ye ulaşıyor. Türk ekonomisi de büyük ölçüde İran gazına, petrolüne ve dolar yatırımlarına bağlı."

- "Eğer İran, Batı ile uzun vadeli bir nükleer anlaşmaya imza atarsa, bu durum Sünni Arap dünyası tarafından olumlu karşılanmaz. Basra Körfezi monarşileri, İran'ın bölgesel ihtirasları karşısında öfkelenebilirler. Bu da, Türkiye'yi İran'ın stratejik ortağı yapar. Özellikle de, yaptırımlar kalkıp, ekonomisi büyümeye başladığında."

- "Türkiye ile İran arasında yeni bir ortaklık, Batı açısından da oldukça olumlu bir gelişme olabilir. Türkiye'nin ekonomik bağlantıları, İran'ın ticari gelişimini hızlandırabilir. Bu da Tahran'daki ılımlı hükümetin konumunu güçlendirir."

Tüm gelişmeler dikkate alındığında, Orta Doğu'da ortaya çıkan tablo şu:,

Bölgede etkisi azalan bir ABD; İran karşıtlığında birleşen İsrail ve Basra Körfezi; ve İran'la ilişkileri sayesinde merkezi bir rol üstlenme potansiyeline sahip olan bir Türkiye. İçerde oldukça zor günler yaşayan Türkiye, dışarda bu rolü ne derece üstlenebilecek, önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Tüm yazılarını göster